İcra Hukuku - Vize Sonrası - GÜNCELLENDİ
çöken bilgisayardan kurtardığım kıymetli notlardır. sevin, okuyun onları, kolay gelsin
İCRA HUKUKU – ders notu, TEORİLER, 21nisan14
İFLASIN HUKUKİ
MAHİYETİ
Cuzi ve külli iflas ile icra hukuku arasında imparatorluk
devrine kadar roma hukukunda ayrım yoktu. Roma Hukukunda icra hükümleri ilk
dönemde yalnızca borçlunun şahsına karşı yürütülüyordu. Daha sonra lex poe telia (böyle yazıldığını
düşünüyoruz) ile borçlunun mallarına karşı takibe geçildi ve şahsına karşı
takip terkedildi.
Roma hukukunda bugünkü manada iflas takibi yoktu. Ancak
benzer bazı kavramlar vardı. Mission in
bora diye adlandırılan usule gore; alacaklı preator’un emriyle borçlunun tüm mallarına hakim olurdu. Malların
paraya çevrilmesi MÖ532 den itibaren başladı. Paraya çevirme; ya malların
birlikte, veya tek tek satışı şeklinde yapılırdı.
Borçlunun şahsı ile malların ayırt edilmesi sonucunda
alacaklar topluluğu fikrinin ortaya çıkması roma hukukçularının bir DEHASIDIR
=) (gülesimiz geldi)
Alacaklılar topluluğu fikri, bugün iflas hukukunda hala
geçerli olan alacakların, alacaklılar arasında eşitlikle tasfiye edilmesi
ilkesine neden oldu. Takip tamamen alacaklıların inisiyatifine bırakıldığında
günümüzden farklıdır. Bugünkü isviçre hukukuna da damga vuran Salgado de Somoza tarafından İspanya’da
1603’te ortaya atıldı (hiçbirşey
anlamadık yazarken şu ana kadar, kısmet)
GÖRÜŞLER (TEORİLER)
A.
İFLASIN
HUKUKİ MAHİYETİNİ ALACAKLILARIN KAZANDIĞI HAKLAR ARACILIĞI İLE AÇIKLAYAN TEORİ
1.
Ayni
Hak Teorileri
a.
Mülkiyetin
devrolunduğu görüşü: buna gore iflasın açılması ile borçlunun mamaleki
üzerinde sahip olduğu mülkiyet hakkı alacaklılara geçer. Bazı yazarlar külli,
bazıları ise cüz’i halefiyetten söz eder.
b.
İdare ve
tasarruf yetkisinin ayni bir hak olduğunu ileri süren görüş: Buna gore;
iflasın açılmasından sonra, borçlu mülkiyet hakkını kaybetmez. Alacaklılar,
iflasın açılması ile mülkiyeti değil, mülkiyeti sınırlayan bir hak, yani aynen
idare ve tasarruf hakkı olarak adlandırılır. Bu, Alman İflas Kanunu m6’ya
dayanır. Buna gore, iflas açılmasıyla iflas masasına dahil olan mallar üzerinde
borçlu; mallar üzerinde idare etme ve tasarruf hakkını kaybeder.
c.
Rehin
hakkı elde edildiğini ileri süren görüş: iflasın açılması ile alacaklıların
borçlu mamaleki üzerinde rehin hakkı kazandıkları görüşü Alman hukukunda fazla
yer edinirken; İsviçre hukukunda azınlıkta kalmıştır. Almanyada haciz, alacaklı
lehine ayni hakkın doğmasına yol açtığı için, iflasta da aynı sonuca
varmışlardır. Alman hukukunda haciz konması ile, haciz koyduran alacaklı lehine
“haciz rehin hakkı” diye bir imtiyaz hakkı doğar. Isviçre’de ise haciz koyduran
lehine herhangi bir rüçhan hakkı doğmadığı için hukk düzeninde iflasın açılması
ile rehin hakkının elde edilmemesi kolaydır.
d.
El koyma
hakkı (Müsadere Hakkı) elde edildiğini ileri süren görüş: el koyma hakkı,
rehne benzemek ile beraber farklıdır. Ve isviçre’de savunulur. El koyma hakkı,
birden çok kişinin yararına olabilir. Oysa ki, rehin hakkı belirli bir kişiye
tanınanbelirli bir haktır. Ayrıca rehin hakkı için aranan şekil şartları, el
koyma hakkının iktisabında da uygulanır. Şekil şartı olarak aynıdır.
2.
Şahsi
Hak Teorileri
a.
İflas
talebi teorisi: iflasın açıldığı anda talepleri bulunan alacaklıların,
borçlunun malları ile tatmin edilmeyi isteme hakları doğar. Iflas talebinin
mahkeme tarafından tespiti iflasın açılması kararı ile gerçekleşir. Iflas
takibi ise; talebin yerine getirilmesine hizmet eder. Bu talep, borçlar
hukukuna ilişkin bir taleptir. Çünkü alacaklı, borçlunun malları ile tatmin
edilmeyi talep eder. Mahkemenin, iflas talebini iflasın açılması esnasında
kesin hüküm ile tespiti; yeni bir maddi hukuk ilişkisinin doğmasına yol açar.
Alacakllar, borçluya karşı şahsi bir hakka sahip olmakta lakin bu hak
malvarlığına yönelmiş bir hak sayılmaktadır.
3.
Karma
Teoriler
Bu
yazarların ortak özellikleri; iflas masasına giren mallar üzerinde
alacaklıların özel hukuka ilişkin nispi bir hak elde edecekleri görüşünü
reddetmiş olmalarıdır. Özel hukuka ilişkin teoriler ile kamu hukukuna ilişkin
teoriler arasında köprü kurmak isterler.
a.
Şekli
hukuka ilişkin hakların elde edildiğini ileri süren görüş: Mallara el
konması, alacaklıların şekli hukuka ilişkin haklar elde etmesine yol açar. Ve
iflas takibi tamamen devlet eliyle yürütülür. Bu görüşte iflas takibinde
alacaklıların inisiyatifi gözardı edilir.
b.
Alacaklıların
mahkemeden mallara elkonmasını talep etme hakkı elde ettiğini savunan görüş: Buna
gore alacaklılar, borçlunun malvarlığı üzerinde ayni hak elde etmezler.
Alacaklılar sadece; borçlunun malları üzerinde tatmin edilme amacına yönelik
idare ve paraya çevirmeye ilişkin şahsi bir hakkı sahiptirler. Bu şahsi hakkın
korunması mahkemenin mallara el koyma kararı alması ile sağlanır. Yani
alacaklılar mahkemeden iflasın açılması kararı ile mallara el konmasına ve
korunmasına ilişkin şahsi bir hak kazanır.
B.
İFLAS
HUKUKUNUN MAHİYETİNİ BORÇLUNUN KISITLANMASI İLE AÇIKLAYAN TEORİ
1.
Basitleştirilmiş
Aktio Pauliena veya Hile Karinesi: Belçika ve Fransa’da ortaya çıkmıştır.
Buna gore, borçlunun mallarından el çektirilmesinin sebebi; iflasın
açılmasından sonra borçlu tarafından yapılan muamelelerin alacaklıları aldatma
kastıyla gerçekleştiği konusunda kanuni ve çürütülemeyen bir karinenin
olmasıdır. Borçlu, mükellefiyetini yerine getirdiği sürece yaptığı hukuki
işlemlerin (mallar üzerinde)
dürüstlük kuralına uygun yapıldığı farzedilir. Borçlu, malları idare eder,
onlar üzerinde serbestçe tasarruf eder. Ve tasarruflar, alacaklılara karşı da
geçerlidir. Işlerini yürütürken basiretli bir işadamı gibi hareket etmeyip
ihmalkar davranan borçlu’nun kötüniyetli olduğu şüphesi doğar. Alacaklıların
haklarının, borçlunun işlemleri ile zedelenmesine izin verilmez. Ancak yine de
yapılırsa geçersiz sayılır. Yani muameler, alacaklılara karşı hükümsüzdür. Ve
borçlunun hile kastı olduğu kabul edilir.
2.
Ehliyetsizlik
Teorisi: Yine Fransa ve Belçika’da ortaya çıkmıştır. Iflasın açılmasından
sonra borçlunun yaptığı muamelelerin, alacaklılara karşı hükümsüz olması
halinin bir tür ehliyetsizlik olarak Kabul edilmesi gerektiği sonucuna
varılmıştır. Borçlunun durumu, reşit olmayan veya; vesayet altındaki kişinin
durumuna benzetilir. Yani, ehliyetsiz Kabul edilmiş ve yaptığı işlemler
geçersiz sayılmıştır. Bu önlem, borçlunun alacaklılar zarara uğratmaması
amacıyla getirilmiştir.
C.
KAMU
HUKUKU TEORİSİ
Roma icra hukuku ilkelerinin günümüz iflas
hukukuna uygulanmasını reddeder. Çünkü roma hukuku, takibi alacaklıların
inisiyatifine bırakır. Ve borçlunun malvarlığının tümüne elkoyma imkanı
vermemektedir. Bu teoriye gore, alacaklıların iradesinin takip açısından önemi
kalmamıştır. Alacaklıların iradesinin yerini idarenin takdiri alır. Alacaklının
iradesi, takip talebinde bulunma ve mahkemeye başvurmada ortaya çıkar.
Alacaklılar, borçlunun mamaleki üzerinde herhangi bir hakka sahip değildir.
Sadece iflas takibinin resmi organlar aracılığıyla yürütülmesine ilişkin bir
talebe haizdirler.
SONUÇ (nihayet)
A ve B görüşlerinin hiçbiri, iflasın hukuki mahiyetini bütün
cephesiyle açıklayamamaktadır. Bunlar, alacaklı ile borçlunun malvarlığı ve
alacaklıların kendi aralarındaki hukuki ilişkileri doğru olarak ortaya
koymamıştır. Çünkü, teorilerin hemen hemen tamamı iflasın sonuçlarının arasındaki
sistematik bağlantıyı keşfedememiştir. Her teori, iflasın belirli bir özelliği
veya sonucundan ortaya çıkmıştır. Bütününü değerlendirememiştir. Bugün İsviçre,
Türk ve Almanya’da Kabul edilen kamu
hukuku teorisidir. Bu teori, iflas takibini devlet kontrolu altında
yürütülen bir faliyet olarak görür.
Ancak gerek mehaz kanun (isviçre),
gerekse Türk hukukuna bakıldığında iflas takibinde alacaklıların aktif
katılımını görmekteyiz. Ornegin; Alacaklılar, alacaklılar toplantısı vasıtası
ile iflas prosedürünü etkilerler. Devlet alacaklıların tahsilinde doğrudan
menfaat sahibi değildir. Dolayısı ile medeni hukukta görülen taraf hakimiyeti
izleri iflas hukukunda da görülür. İflas menfaat çatışmalarının en yogun oldugu
alandır. Alacaklıların menfaatleri birbirleri ile çatışmaktadır. Bu yüzden iflasta alacaklıların takipteki etkinliği
devlet gücü ile dengelenmelidir. En doğru yöntem olarak iflas prosedürünün
idarenin insiyatifi ile yürütülen bir prosedür olarak görülmesidir. Zira
alacaklılar arasındaki tarafsız ve orantılı tasfiye devletin icra organları
vasıtası ile sağlanır. Kamu hukuku teorisine gore iflasın açılması ile
alacaklılar maddi hukuka ilişkin bir hak elde etmezler. Alacaklılar iflasın
açılması ile iflas masasına giren mallardan
orantılı olarak tatmin edilme hakkı elde ederler. Devlet alacaklıların
tanıdıgı bu hakkı tanır ve korur. Iflas takibinin en önemli sorunu
alacaklıların tatmin edilmesi oldugundan devlet bu amaç için gerekli tedbiri alır. Bu
tedbirlerin en önemlisi borçlunun tüm mallarına el konulmasıdır. Mallara el
konulması tarafların tasarruf gücünü ortadan kaldırmaya çalışan kamu gücünün
hakim oldugu bir idari tasarruftur. Alacaklarıların kendi aralarındaki ilişki
bir görüşe gore iştirak halinde mülkiyet rejimine ilişkin kurallar ile
açıklanır. Borçlu mülkiyet hakkını kaybetmediğinden iştirak halinde mülkiyet
rejimi uygulanmaz. (Türk hukukunda)
Alacaklılar tüzelkişiliği olmayan bir topluluktur.
Kamu hukuku teorisine göre borçlu ile mal varlığı arasındaki
ilişkisi şu şekilde açıklanır; Borçlunun malları üzerindeki tasarruf yetkisinin
sınırlandırılması mülkiyet hakkının kaybı anlamına gelmez. Tasarruf yetkisinin
kısıtlanması malların temliki veya faliyetlerin sınırlandırılması
algılanmamalıdır. IIK 191’de geçen müflisin tasarrufta ehliyetsizliği amaca
ulaşmayı saglayan bir emniyet tedbiridir. Burada alacaklılar lehine nisbi bir
hükümsüzlüktür. Bu teori alacaklı ile borçlu ve bunların malvarlığı,
alacaklıların kendi aralarındaki ilişkiyi ve devletin iflas prosedürü içindeki
rolünü doğru olarak ortaya koyan tek teoridir.
İCRA HUKUKU 30 nisan ders notu
Kural olarak tacirler ve tacir gibi sorunlu olanlar iflasa tabidir. İflasa
tabi olanları BİL! (önemli) Ticareti terketmelerine rağmen
bir yıl tabi olmaya devam ederler. İflasa karar veren makam ticaret
mahkemesidir. Her türlü alacaklardan dolayı iflas istenebilir. Amme
alacaklıları dahil. Tacirler her türlü bocu için ticari yada adi borç olsa bile
iflasa tabidirler. Konusu para ve teminat olan herşey için.
İflas
A) Takipli
iflas
Önce alacaklı borçlu alayhine iflas takibi başlatır. (icra dairesinde-borçlunun muamele
merkezindeki icra dairesi- taraflar bu konuda yetki sözleşmesi yapabilirler. Kamu
düzenine ilişkin değildir.) Ayri şartları yoktur.
a)
Tacir olacak (borçlu)
b)
Para veya teminat borcu muaccel olacak ve
ödenmemiş olacak
c)
Alacaklı icra dairesine başvuracak
1) Genel iflas
yolu
Alacaklının icra dairesine takib talebi ile borçluya karşı
takip başlatması gerekilir. İflas talebinin açıkca bildirilmesi gereklidir. (Önce rehne müracat kuralı burada da
geçerlidir.)
İcra dairesi 3 gün
içinde iflas ödeme emri düzenleyip borçluya gönderir. Borçlu kendisine
tebliginden itibaren 7 gün içinde icra
dairesine itiraz edebilir. 7 GÜN içinde mutlaka dilekçe ile ve icra dairesine yapılacak (sözlü olmaz). Borçlu itiraz etmezse
ödeme emri kesinleşir. Borçlu bu süre içinde ya ödeme yapmalı yada alacaklı
acaklı dava açma hakkı kazanır (ticaret
mahkemesinde) Borçlu itiraz ederse takip durur. İtiraz sebepleri genel
olarak haciz yoludaki gibidir. Ancak farklı olarak borçlu iflasa tabi olamadıgı
iddasını itiraz olarak ileri sürebilir. Icra dairesi bunu tabi olup olmadıgını
resen göz önüne alamaz.
Burada haciz yolu ile takipten farklı olarak genel iflas yolu
ile takipte itirazın kaldırılması için icraa mahkemesine başvurulmaz. Bu
durumda alacaklı ticaret mahkemesinden itirazı
kaldırılmasını ister.
Ve 2 hususa karara verilmesini isteyebilir.
1) itirazın kaldırılması
2) iflasa karar verilmesi
Yine burada da şikayet olması durumunda şikayet talebi icra mahkemesine
yapılır.
İflas davası
Alacaklı tarafından borçluya karşı borçlunun muamele merkezi
asliye ticaret mahkemesinde açılır.
İflas davası ile alacaklı borçlunun iflasına karar
verilmesini isteyebilir. Ve varsa itirazın kaldırılmasını da talep edebilir.
İflas davasının açılması süreye tabidir. Ödeme emrinin
borçluya tebliğinden itibaren bir yıl sonrasında dava açma hakkı düşer. Hak düşürücü süredir.
Ticaret mahkemesi davayı iki şekilde inceler
1)
Ödeme emrine itiraz edilmişse (iki şekilde inceleme yapar)
a)
Itirazın kaldırılması
b)
Iflasa karar verilmesi
İtirazın kaldırılması kararının üzerine takip kesinleşir.
Alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde bu husus ilan edilir.
İlandan itibaren 15 gün içinde alacaklılar davaya müdahale
yada itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadıgını ileri sürerek
mahkemeden talebin reddini isteyebilirler.
Yapılan ilan üzerine itiraz eden alacaklı olmazsa veya
itiraz eden oldu ve bu itirazlar yerinde görülmezse mahkeme depo kararı verir.
Depo kararı iflastan kurulmak için borçluya verilen son imkan son çaredir.
Ticaret mahkemesi HMK daki gibi her türlü her türlü delil
kullanabilir.
Depo kararında mahkeme borçuya 7GÜN içinde borcunu faiz ve
giderleri ile ödemesini veya o miktar meblagı
mahkeme veznesine depo etmesini emreder. Depo kararında borcun faiz ve giderleri ile ödenmemesi halinde veya
depo edilmemesi halinde ilk oturumda iflasa karar verileceği borçluya teblif
edilir. Depo kararının gereği yerine getirilmezse karardan sonraki ilk oturumda
mahkeme iflasa karar vermek zorundadır. Depo kararına uyulursa mahkeme iflas
talebinin reddine karar verir.
2) Ödeme emrine itiraz
edilmemişse
Ödeme emrine itiraz edilmemişse alacaklı yalnızca iflasa
karar verilmesinin isteyebilir. Bu durmda ticaret mahkemesi şekli bir inceleme
yapar . Yani gerçekten alacaklının alacaklı olup olmadıgını incelemez. Yani
alacaklının alacaklı oldugu ve borçlununn borçlu oldugu kesinleşmiştir. Daha
sonra iflas talebinin ilan eder. İlandan sonraki durum ödeme emrine itiraz
edilmesi durumundaki ile aynıdır. Kusuru olmaksızın 7 gün içinde itiraz etmeyen
gecikmiş itirazı yine ticaret mahkemesine
yapabilir.
İFLAS KARARI
Her ikisi içinde bir şart daha vardır. Alacaklının ilk
alacaklılar toplantısına kadarki dönem içi gerekli giderleri ve iflas kararının
teblig masraflarının mahkeme veznesine peşin olarak avans yatırması gerekir.
Bunlar yatırılmadıkça mahkeme iflasa karar veremez. 160. Ticaret mahkemesinin
iflas kararı veridiği an iflasın açıldıgı andır. Bu andan itibaren tüm hüküm ve
sonuçlarını doğurur. Karar verildikten iflas dairesine bildirilir. Mahkeme
kararı temyiz edilebilir. (10 gün)
Temyiz edilmiş olması iflas kararının sonuçlarını meydana getirmesini
engellemez. Yani iflasın etkisini durdurmaz. (hüküm ve sonuçlarını) Karar kesinleşmeden (temyiz sonuçlanmadan) 2 şey yapılamaz satış ve 2.alacaklılar toplantısı.
2) Kambiyo
senetlerine özgü iflas yolu
a)
Kambiyo senetlerinden birinin olması gerekli
Takip talebi yetkili icraa
dairesine yapılır. (borçlunun muamele
merkezinin bulunduğu yerdeki) Kambiyo senedinin aslının eklemek zorundadır.
Senedşn kambiyo senedi incelendikten sonra ödeme emri 5 gün içinde itiraz veya
şikayet edilmeli (dilekçe ile).
Borçlu itirazı için sebep bildirmesine gerek yoktur. Şikayet daireye verilir
ancak ticaret mahkemesi inceler.
B)
Takipsiz iflas (doğrudan doğruya)
m177, 178 ve 179 da sayılmıştır. (Alacaklı doğrudan doğruya mahkemeye gider.
İcra dairesine başvurmaz.)
Yetkili mahkeme borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer
asliye ticaret mahkemesidir. Kesin
yetkidir. Kamu düzenine ilişkindir. Resen gözetilir ve taraflarca her
zaman ileri sürülebilir.
Muhafaza tedbirlerini sormaz. Iflas organlarını bilin ama tek tek
ezberlemye gerek yok . İki iflas yollarının karşılaştırılmasını oku.
İCRA HUKUKU DERS NOTU
– 5mayıs14
Doğrudan iflas kitapta var, önemli ona bak (177/1, 4 tane hâl var)
ALACAKLININ TALEBİ İLE İFLAS (177/2)
Borçlunun ödemeleri tatil etmiş olması ne anlama gelmektedir?
Ödemelerin tatili, belirgin hale gelmiş ödeme güçlüğü içine
düşmüş olma haline (aciz) dayanan;
borçlu tarafından açık veya zımni olarak ortaya konmuş olan genel ve devamlı
nitelikteki muaccel borçları ödememe durumudur. Bu iflas sebebi, borçlunun
içinde bulunduğu mali duruma veya borçlunun davranışına dayanır. Ödemelerin
tatili kural olarak; aciz halinden kaynaklanır. Ancak, ödemelerin tatili ile ödeme güçlüğü içine düşme hali (Aciz) aynı
şeyler değildir. Ödemelerin tatilinden söz edilebilmesi için genellik ve süreklilik
unsurlarının bulunması gerekir. Ödemelerin tatilinin genel nitelikte
olması, borçların tümünün ödenmemesi anlamına gelmez. Her somut olayda ticaret
mahkemesinin borçlunun iş hacmini, tüm borçlarına oranla ne kadarlık bir
kısmının ödenmediğini dikkate alması gerekir.
Ayrıca ödemelerin tatili sürekli olmalı. Eğer ödemelerin yapılmaması geçici
bir nakit yoksunluğundan kaynaklanıyorsa; bu iflas sebebi olmaz. Böyle bir geçici nakit sıkıntısı, borçlunun
yeterli malvarlığı olmasına rağmen, mevcudunun nakde çevrilmesi o an için
mümkün olmamaktadır. Bu halde ödemelerin tatili değil; ÖDEMELERİN KESİLMESİ söz
konusudur. Ödemelerin yapılmamasında aciz haline dayanan bir süreklilik yoktur.
Ödemelerin tatilinden söz edilebilmesi için borçlunun muaccel para borçlarını
ödeyemez durumda olması gerekir.
177/3
Konkordati tasdik olunmaz, mühleti kaldırılır, tamamen
feshedilirse; iflasa tabi olmasa bile 10GÜN İÇİNDE borçlunun doğrudan doğruya
iflası istenir.
177/4
İflas sebeplerinden biri
179 – sadece sermaye şirketine özgü bir düzenlemedir.
Sermaye
şirketlerinin borca batık olması; yani AŞ, LTD ve KOOP’ların pasifinin aktifinden fazla olması
(borç>alacak) halinde alacaklılardan biri, bunların doğrudan doğruya iflasını
isteyebilir. Şirket de kendi iflasını isteyebilir. Bu halde depo kararı verilmez.
Şahıs şirketlerinin pasifinin
aktifinden fazla olması nedeniyle doğrudan doğruya iflası istenemez. Şahıs
şirketleri, ancak aciz halinde bulunduklarını bildirerek iflasını isteyebilir
veya 178/2 durumunda iflaslarını isteyebilirler.
Alacaklı, doğrudan doğruya iflas sebeplerinin varlığı
halinde; İCRA DAİRESİNE GİTMEDEN, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer TİCARET MAHKEMESİNDE,
iflas davası açar. Ticaret mahkemesinin
yetkisi HEP KESİNDİR. Ticaret mahkemesi, ilk önce iflas davası açıldığını
ilan eder; 15 GÜN içinde buna itiraz edilmesini sorar. Itiraz eden olursa
bunları dinler. Ticaret mahkemesi, depo kararı BURADA VERMEZ.
Bu davada alacaklı doğrudan doğruya iflas sebebini ve alacağını
ispatlamalıdır. Buradaki ispat, yaklaşık ispattır. Kesin ispat aranmaz. EN ÖNEMLİ FARK, DEPO KARARI OLMAMASI
BORÇLUNUN TALEBİ İLE DOĞRUDAN DOĞRUYA İFLAS
Borçlu iflasa tabi kişilerden ise ve borçlarını ödemekten
aciz halinde olduğunu ileri sürerek iflasını talep edebilir. İHTİYARİ BİR İFLAS SEBEBİDİR.
Aciz halinden söz edebilmek için, mutlaka pasif>aktif olması GEREKMEZ. Borçlunun aciz hali,
muaccel borçlarını ödemek için gerekli olan ödeme araçlarından geçici olmayan,
süreklilik arzeden yoksunluğu manasına gelir.
İSVİÇRE DOKTRİNİNDE ACİZ HALİ (maaalesef isviçre yine); borçlunun muaccel borçlarını ödeyebilmek
için gerekli ödeme araçlarından geçici olmayan yoksunluk hali olarak
tanımlanmaktadır. Yani ödeme güçlüğü içine düşme; borca batıklıktan farklıdır.
Borca batık olan ama kredi bulan borçlu ödeme güçlüğü içinde değildir. Ayrıca
borca batıklıktan farklı olarak ödeme güçlüğü içine düşme durumunda muaccel
borçların ödenememesi söz konusudur. Borca batık olma, şirketin aktiflerinin
borçlarına yetmemesidir. Muaccel olup olmadığı iflas talebi esnasındaki mal
beynanından anlaşılır. Aciz hali gerçekleşince borçlu, kendi iflasını istemek
zorunda değildir. Ancak kendi iflasını istemesiyle; kendisine karşı yapılan
icra takiplerinden kurtulmak ve tüm alacaklıların alacaklarını eşit olarak
olması için…
BORÇLUNUN İFLASINI İSTEMESİNİ ZORUNLU OLDUĞU HALLER
178/3 ve 179 – ÖNEMLİ, BAK[1]
takip yapılmış, yarı mevcudu elinden çıkmış, geri kalan ise muaccel ve
1 yıl içinde gelecek borçlara yetmez ise derhal borçlu iflasını istemelidir.
hem
gerçek kişiler, hem de şahıs şirketleri içindir.
Ayrıca sermaye şirketlerinin pasif>aktif olma durumu (179)
Borca batık olma hali, gerçek kişiler için bir iflas sebebi
değildir. Aciz halinde şirketin muaccel borçları ödeme araçlarındaki sürekli
yoksunluk nedeniyle karşılanamazken borca batık olmada şirketin tüm aktifleri (muaccel olsun, olmasın) şirketin
borcunu karşılamamaktadır. Mal varlığı yetersizliği sözkonusudur. Aciz halinde
mal varlığı yeterli olsa da ÖDEME YETERSİZLİĞİ (örn, nakit akışının olmaması) söz konusuyken borca batıklıkta
ödeme yapılabilirse de, malvarlığının yetersizliği YANİ PASİF>AKTİF söz
konusudur.
İFLASIN ERTELENMESİ
Borca batık olan sermaye şirketi hakkında, iflastan onceki
geçici hukuki korumadır. Şirkete ilişkin menfaatleri korur. Iflasın
sonuçlarından müflisi ve çalışanları vs korumak gibi kamu yararı maksadıyla
varlık göstermektedir.
İFLASIN
ERTELENMESİNİN KOŞULLARI (kural
max 1 yıllık ertelenebilir. 4 yıla kadar daha uzatılabiliyor bazı durumlarda.
Sonuç olarak 1+4 dedi hoca.)
1.
Şekli Koşullar
a.
Borca Batıklık bildirimi: borca batıklık sebebiyle
iflas talep edilmelidir. Borca batıklık dışında bir sebeple iflas istenmişse iflasın
ertelenmesi mümkün
değildir. Iflasın ertelenmesi iflas davasında bir önsorundur.
b.
Erteleme talebi: mahkeme kendiliğinden erteleme
kararı veremez.
c.
Bilançonun mahkemeye verilmesi:
d.
Birleştirme Projesinin sunulması: Şirket
veya koop’un içinde bulunduğu borca batıklık halini hangi yöntemlere başvurarak
aşmaya çalıştığını açıklayan bir projedir. Çünkü mahkemenin bu kararı
verebilmesi için bu projeyi inandırıcı
bulması gerekir.
e.
Masrafların peşin olarak ödenmesi:
iflas erteleme kararının ilanı, tedbirlerin uygulanması ve atanacak kayyımın
ücret avansı için gerekli paranın mahkemeye depo edilmesi gerekir. Masraflar
ödenmezse iflas erteleme kararı verilmez.
2.
Maddi Koşullar
a.
Borca batıklık şartı: borca batık
olmak gerekir. Pasif>aktif olmalı. Bu durum, talep sırasında mevcut olacağı
gibi erteleme kararı esnasında da mevcut olması gerekir.
b.
Mali durumun iyileşmesi ümidi:
Zorunlu koşuldur. Şirketin normal faliyetine devam edebilmesi ihtimalinin
yüksek olduğu konusunda objektif gerekçelere dayalı bir kanaat oluşmalıdır. Birleştirme projesi de mahkemeye
sunulmalıdır.
c.
Alacaklıların haklarının korunması koşulu:
iflasın ertelenmesi ancak alacaklıların hakları iflasın açılmasına nazaran daha
kötü duruma sokmayacak olmalıdır. Erteleme verilmeden doğrudan iflas verilirse
alacaklının yararına ise bu karar verilmemelidir.
SONUÇLARI - önemli
Talebi yerinde bulan mahkeme, iflasın hangi süre için ertelendiğini
kararında belirtmek zorundadır. Mahkeme bu karar ile birlikte kayyım atanmasına karar
verir. Yönetim organının yetkilerini
tamamen kayyıma
devredebilir veya yönetim organının işlemlerini kayyım onayına da bağlayabilir.
Mahkeme, iflas ertelenmesi kararını 166/2’deki usul ile ilan eder. En önemli etkisi, ŞİRKETE KARŞI TAKİPLER DURUR VE
ERTELEME SÜRESİ İÇİNDE YENİDEN TAKİP YAPILAMAZ. Bunun istisnası (durması ve yeniden yapılamaması)
REHİNLİ ALACAKLAR ve İİK 206/1’ deki (imtiyazlı
alacaklar, devlet falan işte =)) alacaklar. Bu yasaklar kefil ve şirket ortakları için
geçerli değil. Şirkete özgü..
Borç için Zamanaşımı
ve hakdüşürücü süreler durur. Iflas erteleme süresi içinde mahkeme
aksini belirtmedikçe borçlu yeni edimler tesis edebinebilir. Ertelemenin, alacağın muaccel
olmasına, vade ve faize etkisi yoktur. Müteselsil kefil ve müşterek borçlulara bu karar etki
etmez. (kefil olma diye boşa
demiyorlar. Borçlu 5 yıla kadar rahat ederken, kefil bu rahatlamadan
yararlanamıyor)
Şirket borca batık değilse, proje
inandırıcı değilse, para yatırılmazsa, mahkeme ertelemeye kayyımın raporu
üzerine veya süre sona ermesiyle sona erebilir.
Bu süre içinde borçlar için dava açılabilir. Sadece takip durur.
Ilamlı takip vs. de yapamaz
*** İFLASIN HUKUKİ VE MADDİ SONUÇLARI – KİTABA BAKIN, SINAVDA SORARMIŞ.
İFLASIN ERTELENMESİNİ KLASİK SORU OLARAK SORAR. ***
İCRA HUKUKU DERS
NOTU 12mayıs14
Müflis, iflasta
hak ve fiil ehliyetini kaybetmez. Sadece iflas masasına dahil olan mallar
üzerinde tasarruf yetkisini kaybeder. Tasarruf yetkisi alacaklılara geçer. İİK
191’e gore, iflas açıldıktan sonra masaya dahil mallar üzerinde borçlunun her
türlü tasarruf işlemi alacaklılara karşı geçersizdir. Bu geçersizlik nispidir.
Nispi hükümsüzlük vardır. Burada tasarruf
işlemleri anlaşılmalıdır. Borçlu, borçlandırıcı işlem yapabilir.
Borçlandırıcı işlem –
tasarruf işlemi nedir?
Müflisin tasarrufu sadece alacaklılara karşı hükümsüz olur.
Müflis ile muameleye geçen kimse hükümsüzlüğü ileri süremez.
à
3. Kişi iyiniyetli ise; hacizde ve borçlunun iyiniyetli 3. Kişilerle yaptığı
tasarruflar geçerlidir. Oysa iflasta, iflasın ilanından sonraki dönemde yapılan
tasarruf işlemleri geçersizdir. Bunun istisnası yoktur. Mutlak olarak
geçersizdir.
İflasın açılması ile ilanı arasındaki dönemde 3.kişilerin iyiniyeti 3 halde korunur.
1.
müflisin
bono veya poliçe bedelini ödemesi
Bono veya poliçe iflasın açılmasından önce müflis tarafından
imzalanmış/keşide
edilmiş olacak. Senetlerin vadesi
gelmiş olmalı. Ödeme,
iflasın ilanından önce olacak.
2.
Müflise
yapılan ödemeler
İİK 192ye göre, iflas açıldıktan sonra
müflis, hiçbir ödeme Kabul edemez. Müflise yapılan ödeme masaya karşı
geçersizdir. Ancak iflasın ilanından önce ve iyiniyetle yapılan ödemeler
geçerlidir. Iyiniyetten kastedilen; müflisin iflas ettiğini bilmiyor olmaktır.
Ancak iflasın ilanından sonra, müflise yapılan ödemeler Masaya karşı mutlak olarak geçersizdir.
Iyiniyet korunmaz. Müflis, iflas açıldıktan sonra borçlarını da ödeyemez. Çünkü
tasarruf yetkisi sınırlanmıştır. Müflisin yaptığı ödemeleri iflas dairesi geri
alabilir.
3.
Emtiayı
temsil eden senetlere dayanarak iyiniyetle istihkak m190/2
Iflasın ilanından önce yapılmış bir tasarruf
işlemi vardır. Iflas açılmadan önce, müflise satılmış veya gönderilmiş fakat
müflisin eline geçmemiş mallar için emtiayı temsil eden senet düzenlenmiş ve
senet mallardan önce müflisin eline geçmiş; müflis de şuanki senede dayanarak iflasın
ilanından önceki dönemde malları iyiniyetli 3. Kişiye satmış veya rehnetmişse
satıcı geri alma hakkını kullanamaz. Geri alma hakkı m190/1de düzenlenmiştir.[2]
İFLASIN TAKİPLERE
ETKİSİ m193 *önemliymiş,
pratik olarak sorabilirmiş*
Iflasın açılmasıyla borçlu aleyhine haciz yolu ile yapılan
takipler ve teminat gösterilmesine ilişkin takipler iflasın açılmasıyla durur,
iflasın kesinleşmesiyle düşer. Yani hükümsüz kalır. Tasfiye süresince 1.
Fıkradaki takipler yapılamaz.
İflas tasviyesi süresince hiçbir yeni takip yapılamaz.
Yeni takip yapma yasagı iflas alacaklıları içindir. (Iflas alacagı ve masa alacagı kavramlarını oku)
istisnası: 193/son fıkra Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan
takiplere iflastan sonra da takip alacaklıları tarafından iflas masasına karşı
devam edilir ve satış bedeli 151. maddeye göre rehinli alacaklılara
paylaştırılır. Artan kısım iflas masasına intikal eder. Şu kadar ki, takip
alacaklısı, iflastan önce başlamış olduğu rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten
vazgeçerek, rehnin 185.maddeye göre satılmasını isteyebilir.
Rehnin pararya
çevrilmesi yolu ile takipler iflas açılmadan once yapılmış ise takip
alacaklıları masaya karşı devam edebilir yada rehnin paraya çevirilmesi yolu
ile takipten vazgeçip rehnin 185 e gore satılmasını isteyebilir. Eger rehnin
paraya çevirilmesi yolu ile takip henüz başlamamış ise iflas açıldıktan sonrada
masaya karşı rehinn paraya çevirilmesi yolu ile takip yapılabilir. Müflisin
masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandıgı için masa ile ilgili
davalarda dava takip yetkisi yoktur. Dava takip yetlkisi artık iflas idaresine
geçer. Iflastan once açılmış olan ve
devam eden müflisin davacı veya davalı
oldugu hukuk davaları iflasın açılması ile durur. Bu durma 2. Alacaklılar toplantısından
10 gün sonraya kadar devam eder.
İstisnaları
1)
Acele
davalar; Basit yargılama usulune tabi davalar,
2)
Haksız
fiilden dogan tazminat davaları
3)
Evlenme
ve ahvali şahsiyeye haklarla ilgili davalar
4)
Nafaka
davaları
5)
Rehnin
paraya çevirilmesi yolu ile takipler ile ilgili davalar
6)
Ceza
davaları
Bu davalar durmaz.
Müflisin davacı oldugu davalar
Bu durmuş olan
davaya masa adına devam edilip edilemeyeceğine ikinci alacaklılar toplantısında
karar verilir. Eğer 2. Alacaklılar toplantısı davaya devam etmekte bir fayda
görmezse takip yetkisini isteyen alacaklıya devreder. Eğer hiçbir alacaklı
istemezse müflis bu davayı şahsen takip edebilir. Yani bir nevi dava takip
yetkisini geri kazanmış olur. Müflis davalı ise masa davayı devam etmek
istemezse ve alacaklılar da istemezse iflas masası dava konusu talebi Kabul
etmiş olur. Iflas alacagı olarak bunlar masaya yazılır.
IFLASIN ALACAKLILAR BAKIMINDAN HUKUKİ
SONUÇLARI 195-207
195e gore müflisin
borçları iflasın açılması ile muaccel hale gelir. Bu yetki sadece masaya karşı
hüküm doğurur. Borçlu veya kefiller için bu etki olmaz.
İstisnası : müflisin taşınmaz mallarının rehni sureti
ile müeccel rehinli alacaklar iflasın açılması ile muaccel olmaz.
İflasın açılması
ile zamanaşımı kesilmez faiz işlemeye devam eder. Adi alacaklarda ticari
olmayan işlerdeki faiz oranı uygulanır. Rehinli alacaklarda ticari faiz
uygulanır. Amme alacaklıları için faiz durur. (ilginç, devlet ve faiz almamak… kıyamet alameti, başımıza taş yağmasa
bari)
*** Iflasın Davalara etkisi önemli, sıra cetveli, istihkak davası önemli
66-67-68-69-70-71-72-78-76-77-73 ÜNİTELER ÖNEMLİ, iptal davası, konkordato
anlaşması şartları önemli gibiymiş. 96 var, 99 var.
Şekli iflas hukuku, iflasta takas vs. önemsiz. Kübra yazdı, ona sor.
Oraları sormayacak. Iflas masasına neler girdiği önemsiz *** 75- 79 ile 95
arası yok, 97-98, 100 ile 107 arası yok
İFLASTA İSTİHKAK DAVASI
3.Şahsın ancak mülkiyet iddiasını ileri sürmesinde bu prosüdür
uygulanır.
ŞARTLARI
1.
Maddi Şartlar
Bundan, istihkak sebebi anlaşılmalıdır. Iki türlü olabilir.
a) özel hukuktan doğan istihkak talepleri
b) iflas hukukundan doğan sebepler (m188-189-190)
2.
Şekli Şartlar
Usule ilişkin şartlardır. Masanın mal üzerinde zilyet olmasıdır. Yani
mal, masanın elinde olmalıdır. Mal üçüncü şahsın elindeyse, iflasta istihkak
prosedürü uygulanmaz. Bu halde, malı elinde bulunduran kişi malik sayıldığından
dolayı iflas idaresi 3. Şahıs aleyhine dava açmalıdır. Bu dava genel mahkemede
genel hükümlere gore açılır. Istihkak sebebinin ileri sürüldüğü anda mal,
masanın elinde bulunmalıdır. Iflasın açıldığı an önemli değildir.
İFLASTA İSTİHKAK PROSEDÜRÜ
Iflas idaresi, istihkak iddia edilen malın bu şahıslara verilip
verilemeyeceğine karar verir. Iflas idaresi 3. Şahsa icra mahkemesinde istihkak
davası açması için 7 GÜNLÜK süre verir. Bu süre geçirilirse iddiadan vazgeçmiş
sayılır. Bu dava icra mahkemesinde açılır. Istihkak davasının niteliği
konusunda 2 Görüş var.
i.
gerçek
anlamda istihkak davasıdır.
ii.
Mahfuz
mala istihkak davasıdır. Sırf takip hukukuna ilişkin bir davadır. Amaç, kimin
malik olduğunu tespit değildir.
Bu dava, bir takip hukuku davasıdır. Ama maddi hukuk etkileri de vardır.
SIRA CETVELİ (evde okuyun, hacizdeki gibiymiş)
Sıra cetveline karşı 2 tane prosedür vardır.
a.
Sıra cetveline şikayet
Iflas idaresinin bu cetveli düzenlerken
uyması gereken iflas hukuku kurallarına aykırı hareket ettiği veya yaptığı
işlemin hadiseye uygun olmadığı iddiası nedenleridir.
b.
bir alacaklının kendisine verilen SADECE
sıraya itiraz etmesi
c.
Diğer sebepler
-
Sıra
cetvelinin açık olmaması
-
Bu
husustaki kanun hükümlerine uyulmaması (ilan
edilmeme gibi)
Şikayet süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren 7 GÜN içerisinde İCRA
MAHKEMESİNE gidilir. Müflis, alacaklılar ve istihkak iddiası sahipleri
başvurabilir. (sadece sırasına itiraz
ediyorsa da şikayet)
Sıra cetveline itiraz
davası;
Sebepleri
-
Bir alacaklı,
kendi alacağı hakkında verilen red veya hükmen Kabul kararının esasına itiraz
etmelidir.
-
Bir
başka alacaklının alacağına itiraz
-
Bir
başka alacaklının sırasına itiraz
Bu dava, İFLAS KARARI VEREN TİCARET MAHKEMESİNDE açılır. Iflas
idaresinin kararının tebliğinden itibaren 15 GÜN içinde.
Iki çeşit olabilir.
i.
Iflas
masasına karşı açılır. Davacı bir alacaklıdır.
ii.
Bir
alacaklı diğer bir alacaklıya karşı açar.
İCRA HUKUKU DERS NOTU 14mayıs14
son derste anlatmaya
çalıştı (:
ÖNEMLİ VE ÖNEMSİZ
YERLER (yukarıda da saymıştık biraz.)
279. Madde
sebepler yer ve süre (iptal davasının---- sorar)
konkodato ve çeşitleri de önemli
konkordato verilebilmesinin şartları
mühlet vermenin sonuçları
konkordato komiserinin görevleri önemli değildir.
Konkodartonun kabulu için gerekli olan meblag ve kişi
sayıları da önemli
Alacaklılarının sayısılarının yarısınından fazlası
tarafından Kabul etmeli, Kabul edenlerın borç miktarının toplamı toplam borcun
3 te 2 si yada fazla olması gereklidir.
Konkordatonun tasdikinin sonuçları önemli
Konkordatonun takiplere etkisi önemli
Kefillere etkisi önemli değil
Iflasın kaldırılması kapanması da yok
Daha sonraki konular dahil değil ünite 121 ve 122 yok
388 den başlıyor
RPÇ, ilamlı icra ve iflas KONULARI
VAR FİNALDE SADECE
müflise etkisi
iflas kararı nasıl veriilr
ticaret mhk neye dikkat edecek ÖNEMLİ
diğer davalara etkisi önemli
[1] Madde 178 – İflasa tabi bir borçlu,
aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden
iflasını
isteyebilir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve
adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge
mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez.
İflas talebi
l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. Alacaklılar iflas
talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale veya itiraz
ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını
ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini
isteyebilirler.
İflasa tabi
bir borçlu aleyhine alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde
yapılan haciz borçlunun yarı mevcudunun elinden çıkmasına sebep olup da kalanı
muaccel ve vadesi bir sene içinde hülül edecek diğer borçlarını ödemeye
yetişmiyorsa borçlu derhal aczini bildirerek iflasını istemeye mecburdur.
Sermaye
şirketleri ile kooperatiflerin iflâsı:
Madde
179- Sermaye
şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve
temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye
hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece
tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar
verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da
alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin
mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflâsın
ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddî ve inandırıcı bulursa, iflâsın
ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddî ve inandırıcı
olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur
Madde 190 – Satıldığı ve gönderildiği halde iflasına hükmolunmazdan evvel müflisin
eline geçmiyen mallar için masa tarafından bedeli verilmiş olmadıkça satıcı
istirdat iddiasında bulunabilir.
Bu mallar iflasın ilanından
evvel taşıma senedi, konişmento, makbuz senedi, varant gibi emtiayı temsil eden
bir senetle iyi niyet sahibi üçüncü bir şahsa satılmış veya rehnedilmiş
olurlarsa artık geri alınamazlar.
Yorumlar
Yorum Gönder