İş Hukuku Final Pratikler - Grev&Lokavt


ZİRVE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU PRATİK ÇALIŞMASI
KONU: GREV

OLAY I: Aslı’ya ait Gölcük’te bulunan işyerinde toplu iş sözleşmesi sahibi sendika tarafından 01.02.2010 tarihinde grev kararı alınmış aynı tarihte işverene tebliğ edilmiş, söz konusu karar 05.02.2010 tarihinde işyerinde ilan edilmiştir. Söz konusu işyerinde 10u alt işverenin işçisi, 15i geçici işçi, 10u kısmi süreli çalışan işçi olmak üzere toplam 115 kişi çalışmaktadır. Buna karşın Aslı tarafından 10 işçi de geçici olarak kardeşine ait işyerinde görevlendirilmiştir.

            Grev kararını haber alan ve bu durumdan memnun olmayan 20 işçi, 02.02.2010 tarihinde Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne başvurarak grev oylaması yapılması talebinde bulunmuşlardır. Ancak talep reddedilmiş, bunun üzerine 10.02.2010 tarihinde bu kez 30 işçi aynı talebi Kaymakamlığa sunarak tekrarlamışlardır. Ancak aynı tarihte işveren tarafından 10 işçinin iş sözleşmesine son verilmiştir.

Soru I: Grev oylamasına yönelik yapılan ilk talep hangi sebeplerle reddedilmiştir? Yapılan taleplerden hangisi yasal koşulları taşımaktadır. Oylama sonucunda grevin uygulanmaması için en az kaç işçinin bu yönde oy vermesi gerekir? Bu türlü bir sonuç çıkması durumunda sendika hangi hukuki yöntemi izlemelidir?

Cevap: Kural olarak öncelikle bir işyerinde grev oylamasına ilişkin talebin her zaman yapılması mümkün değildir. Dolayısıyla buna ilişkin esasın yasal düzenlemelere uygunluk arz etmesi büyük önem taşımaktadır. Bu itibarla grev oylamasına ilişkin talebin geçerli olabilmesi için üç önemli koşul aranmaktadır:
      Grev kararının işyerinde ilan edilmesinden başlayarak altı gün içinde bu hususta talepte bulunulması (Olayda ilk talep grev kararının alınmasından itibaren bir gün sonra gerçekleştirilmiştir. Oysa ki bu talebin grev kararının işyerinde ilan edildiği 05.02.2010 tarihinden itibaren altı gün içerisinde yapılması gerekirdi. Bu şartı ikinci talep karşılamaktadır.)
      Grev kararının işyerinde ilan edildiği tarihte çalışanların en 1/4ü tarafından bu talebin yapılması (Toplu iş sözleşmesine ilişkin nisapların hesabında toplu iş sözleşmesi-uyuşmazlığı tarafı işverenin işçisi olmak büyük önem taşımaktadır. Buna karşılık söz konusu işçilerin ne türlü bir iş sözleşmesi ile çalıştığının herhangi bir önemi yoktur. Dolayısıyla olayda işyerinde çalışanların hesabı yapılırken alt işverenin işçileri hesaba katılmayacak, başka bir işveren tarafından Aslı’nın yanında görevlendirilen geçici işçiler de dikkate alınmayacak; ancak aslen Aslı’nın işçisi konumunda olan ancak kardeşinin yanında görev yapan geçici işçiler ile kısmi süreli işçiler ise hesaplamalarda dikkate alınacaktır. Buna göre olayda dikkate alınacak işçi sayısı 100’dür. Bu itibarla grev oylaması talebi içinde bu sayının 1/4Ü olan 25 aranacaktır. İlk başvuru açısından bu sayıya ulaşılamamıştır. Ancak ikinci başvuru bu oranı sağlamıştır)
      Talebin en yüksek mülki amire sunulması (Grev oylamasına yönelik talepler ilçelerde kaymakamlığa illerde ise valiliklere yapılır. Kaymakamlıklara yapılan taleplerde gerekli teşkilata sadece il düzeyinde sahip olunması nedeniyle valiliğe aktarılır. Bu itibarla BÇM’ye yapılan talebin herhangi bir hukuki geçerliliği bulunmamaktadır. Talebin doğrudan mülki amire yapılması gerektiğinden ikinci başvuru geçerli koşullara haizdir.)

Kural olarak grev oylaması neticesinde grevin uygulanmaması yönünde bir karar alınabilmesi için o işyerinde çalışan işçilerin salt çoğunluğunun yani yarıdan bir fazlasının uygulanmama yönünde oy vermesi gerekmektedir. Bu itibarla ilk bakışta 100 işçiden 51’inin bu yöndeki oyuyla grevin uygulanmaması mümkün olabilecektir. Ancak olayda işveren tarafından geçerli grev oylaması başvuru tarihinde 10 işçinin iş sözleşmesine son verilmiştir. Bu durumda hesaplama 90 işçi üzerinden mi yoksa 100 işçi üzerinden mi yapılacaktır meselesinin çözülmesi gerekir. Kural olarak grev oylamasının sonucuna ilişkin çerçeve çizilirken yasamızın 35/son hükmü grev ilanının yapıldığı tarihte işyerinde çalışan işçilerin salt çoğunluğu düzenlemesine yer vermiştir. Bunun sonucu olarak grev ilanının yapılmasından sonra işyerindeki işçi sayısında meydana gelen değişiklikler grev oylamasındaki oranı değiştirmeyecek, diğer bir deyişle grev oylamasının sonucuna bakılırken 05.02.2010 tarihindeki işçi sayısı dikkate alınacaktır. Bu da 100, dolayısıyla grevin uygulanmaması için gereken sayı da 51’dir. Grevin uygulanmaması yönünde bir karar çıkması durumunda sendikanın 15 gün içinde ya anlaşması ya da Yüksek Hakem Kurulu’na başvurması gerekir. Aksi taktirde yetki belgesi hükümsüz kalır.

OLAY II: Grev kararının 01.02.2010 tarihinde tebliğ edildiği Aslı’nın işyerinde yapılan grev oylaması neticesinde işçiler greve devam kararı almışlar ve buna ilişkin oylama sonucu 01.03.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Bunun üzerine sendika grevi uygulamak üzere harekete geçmiştir. Grevin uygulamaya geçmesi sonrasında işyerinde çalışan sendika üyesi işçilerden 10u greve katılmama kararı almışlar, buna mukabil sendika üyesi olmayan 5 işçi ise greve dahil olmaya karar vermişlerdir.

Soru II: Olayda grev kararının en geç hangi tarihe kadar uygulanması gerekmektedir? Söz konusu süreye uyulmamasının yaptırımı nedir? Sendika üyesi işçilerin greve katılmamalarına rağmen imzalanan toplu iş sözleşmesinden yararlanması mümkün müdür? Aynı şekilde sendika üyesi olmamasına rağmen greve katılan işçilerin TİS’ten yararlanması mümkün müdür?

Cevap II: Kural olarak grev kararının karşı tarafa tebliğinden itibaren 60 gün içinde uygulanması, ancak uygulama tarihinin de karşı tarafa 6 gün öncesinden noter aracılığıyla haber verilmesi gerekir. Bu kural niteliği itibariyle işyerinde grev oylaması yapılmayan durumlara ilişkin bir sonuçtur. Aslı’nın işyerinde bir grev oylaması söz konusu olduğu için grev kararının TİSGLK 37/3 gereğince oylama sonucunun kesinleştiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde alınması ve yine aynı şekilde 6 gün öncesinden işverene haber verilmesi gerekecektir. Bu itibarla grevin uygulanabileceği son tarih 01.05.2010’dur. Sendikanın yukarıda öngörülen sürelere uygun davranmaması durumunda yetki belgesinin hükmü kalmaz. Grevin uygulanması mümkün olmaz, uygulamaya geçilse dahi bu türlü bir grev yasadışı grev olarak kabul edilir.

            Toplu iş sözleşmesi bir tür nimet-külfet ilişkisi olarak addedilebilir. Bu itibarla bir işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi için buna ilişkin en önemli süreç olan greve katılması büyük önem taşır. Greve katılmayarak buna ilişkin sıkıntılara katlanmaktan kaçınmış bir işçinin toplu iş sözleşmesi ile getirilen ayrıcalıklardan yararlandırılması bu anlamda hakkaniyetle ve örgütlenme hakkı ile bağdaşmaz. Nitekim TİSGLK 38/3 zorunlu olarak çalışanlar dışında greve katılmayan işçilerin (TİS’te aksi hüküm yoksa) toplu iş sözleşmesinden yararlandırılamayacaklarını öngörmüştür. Dolayısıyla greve katılmayan ancak sendika üyesi olan işçiler TİS’ten yararlanamayacaklardır.

            Bir işçinin sendika üyesi olmamasına rağmen greve katılmasına yönelik yasal bir engel yoktur. Dolayısıyla olayda sendika üyesi olmayan işçilerin greve katılması herhangi bir sakınca doğurmaz. Ancak bu işçilerin greve katılmaları TİS’ten yararlanmaları sonucunu da doğurmaz. Çünkü bir işçinin TİS’ten yararlanabilmesi için kural taraf sendikaya üye olmasıdır. Dolayısıyla bu işçiler greve katılsalar dahi TİS’ten ancak dayanışma aidatı ödemek suretiyle yararlanabileceklerdir.

OLAY III: Aslı’ya ait işyerinde uygulamasına başlanan greve katılmayan aslen nakliye bölümünde görevli 10 işçi işyerinde çalışmak için işverene başvuruda bulunurlar. Aslı bu işçilerden kendisine yakın bulduğu 5 işçiyi çalıştırmaya başlarsa da diğerlerini kabul etmez. Bunun üzerine geri kalan 5 işçi grevci arkadaşlarıyla yüz yüze gelmemek için izin haklarını kullanmak için talepte bulunurlar. Ancak bu talepleri de reddedilir ve söz konusu işçiler grev esnasında geçimlerini sağlayabilmek için işportacılık yapmaya başlarlar.

Aslı grevin beklediğinin üzerinde bir süre devam etmesinden giderek rahatsız olmuş ve grevci işçilerden 10’unun iş sözleşmesine bildirimde bulunmak suretiyle son vermiştir. Ancak buna rağmen grevin devam etmesi üzerine çalışma taleplerini kabul ettiği 5 işçiyi üretim bölümüne aktarır. Ayrıca artan siparişleri karşılayabilmek için kardeşi Deniz ile anlaşır ve Deniz işçileri vasıtasıyla üretim işini üstlenir. Nakliye bölümü için de diğer kardeşi Feriha geçici olarak 6 işçisini Aslı’nın yanında görevlendirir.

Soru III: 1-İşverenin greve katılmayarak çalışmak isteyen işçiler arasında seçim yapması mümkün müdür? Çalıştırılmayan işçilerin işverenin bu kararı karşısında başvurabilecekleri herhangi bir yol var mıdır? Grevin uygulandığı bir işyerinde greve katılmayan ve de çalıştırılmayan işçiler yıllık ücretli izin haklarını kullanabilirler mi? Açıklayınız.
2-Grev esnasında Aslı tarafından grevci işçilerin iş sözleşmelerine bildirimli fesih yoluyla son vermesi mümkün müdür? Çalışma talepleri kabul edilmeyen işçilerin geçimlerini sağlamak maksadıyla yaptıkları iş, mevcut iş sözleşmeleri açısından herhangi bir sakınca teşkil eder mi?
3-Aslı’nın:
a) Greve katılmayan nakliye bölümü işçilerini üretim bölümünde görevlendirmesi
b) Üretim işini Deniz’in üstlenmesi için anlaşması
c) feriha’nın işçilerini geçici olarak görevlendirmesi yerinde midir? Açıklayınız.

Cevap III: 1-kural olarak ister sendika üyesi olsun ister olmasın işçiler greve katılıp katılmamakta serbesttir. İşverende aynı şekilde greve katılmak istemeyen işçileri çalıştırıp çalıştırmamakta serbesttir. Ancak işveren bu serbestiyi kullanırken özellikle bir hususa dikkat etmek zorundadır ki bu da çalışmak isteyen işçilerin taleplerini değerlendirirken eşit işlem borcuna uygun davranarak ya bu işçilerin tamamını kabul etmeli yada tamamını reddetmelidir. İşverenin bir ayrım gözeterek işçilerden bir kısmını kabul etmesi bir kısmını etmemesi yerinde değildir. Bu türlü bir işlem karşısında işçiler eşit işlem borcuna aykırılık çerçevesinde mahrum kaldıkları hakkın sağlanması ile birlikte 4 aya kadar ücretleri tutarında bir tazminat talep edebileceklerdir.

Kural olarak grevin uygulanmaya başlamasıyla birlikte iş sözleşmeleri askıda kalır. Dolayısıyla çalıştırılan işçiler dışındaki işçilerin ücret gibi tatil ücretleri gibi izin hakları gibi imkanları da askıda kalacaktır. Bu itibarla greve katılan işçilerin yıllık ücretli izin hakkından faydalanması kesinlikle mümkün olmaz. Bu türlü işçiler söz konusu haklarını ancak grevin bitiminde kullanabilirler. Ancak greve katılmayan işçilerin bu anlamda sözleşmeleri askıda kalmayacağından yıllık ücretli izin haklarını kullanması mümkün olacaktır.

2-Grev esnasında işçilerin iş sözleşmelerine bildirimli fesih yoluyla son verilip verilemeyeceği hususunda bir tartışma vardır. Bu konuda üç görüş mevcuttur:

      Grevin devam ettiği esnada iş sözleşmeleri askıda kaldığından fesih bildirimi yapılamaz: Sonuç Aslının işlemi yerinde değildir.
      Grevin devam ettiği esnada fesih bildirimi yapılabilir, ancak buna ilişkin bildirim süreleri grevin sona erdiği andan itibaren işlemeye başlar: Sonuç Aslı’nın yaptığı fesih işlemi geçerlidir, ancak sözleşmeler askıda olduğundan grev esnasında herhangi bir hukuki sonuç oluşturmaz, grevin sona ermesi ile birlikte bildirim süreleri işlemeye başlar ve bu sürelerin sonunda sözleşmeler kendiliğinden sona erer,
      Sınavda katılınması gereken görüş: Grev esnasında bildirimli fesih yapılamaz. Çünkü ortada iş güvencesine tabi işçiler varsa bu işçilerin yeterliliğinden veya davranışından kaynaklanan bir sebebin söz konusu olması gerekir. Oysa grev yapılan bir işyerinde faaliyette olmayacağından bu türlü sebep de vaki olmayacaktır. Bunun tek istisnası arkadaşlarını kışkırtmak gibi sebepler olabilir. Bu sebepler eğer ki grevden önce ortaya çıkmışsa zaten feshin grevden önce yapılması gerekirdi. Sonradan ortaya çıkacak bir muhtemel sebebin fesih gerekçesi olarak görülmesi de bu anlamda haklı görülemez. İş güvencesine tabi işçiler içinde işin, işyerinin, işletmenin gereği niteliğinde bir sebep olması gerekir ki bu türlü bir sebep de çalışmanın söz konusu olmadığı bir işyerinde ortaya çıkamayacağına göre süreli fesih grev esnasında söz konusu olmaz. Sonu.; fesih işlemi geçerli değildir. 

3-a) İşverende aynı şekilde greve katılmak istemeyen işçileri çalıştırıp çalıştırmamakta serbesttir. Ancak işveren bu serbestiyi kullanırken özellikle bir hususa dikkat etmek zorundadır ki bu da greve katılmayan işçileri grevci işçilerin işlerinde çalıştırmamasıdır. İşyerinde vasıflı bir işçi kadrosunun bulunmaması halinde herhangi bir sorun oluşturmayacak bu durum Aslı’nın işyeri için geçerli değildir. Çünkü greve katılmayan işçiler nakliye bölümünde çalışan işçilerdir yani muayyen bir kadroları vardır. Dolayısıyla bu türlü belirli kadrosu bulunan işçilerin grevci işçilerin işlerinde çalıştırılması yasaya aykırılık teşkil eder.
b) Grev uygulanan bir işyerinde alt işverenin işçilerinin çalıştırılıp çalıştırılmayacağı hususu tartışmalıdır. Sonuçta işyerinin olağan akışı gereğince işyerinde bazı işlerin yaptırılması alt işverene verilmiş olabilir. Bu işçilerin greve katılma, TİS’ten yararlanma imkanları da mevcut olmadığına göre bu işçilerin çalıştırılmasının önünde de kural olarak herhangi bir engel yoktur. Bununla birlikte olaydaki sorun Aslı’nın alt işverenle anlaşmasının işyerinin olağan akışına dayanmaması aksine toplu iş uyuşmazlığında bir silah olarak kullanılmak istenmesinde saklıdır. Olayda Aslı’nın alt işverenle anlaşmasının arkasında yatan temel sebep doğrudan doğruya grevi etkisiz kılmaktan başka bir şey değildir. Dolayısıyla bu türlü bir sebebe dayanan alt işverenlik sözleşmesinde muvazaa olduğuna şüphe olmayacaktır. Bunun sonucu ise Deniz’in işçilerinin asıl işveren sıfatıyla Aslı’nın işçisi gibi işlem görmesidir. Bu itibarla da söz konusu işçilerin grevci işçiler yerine çalıştırılması mümkün olmayacaktır.
c)Grev uygulanan bir işyerinde işverenin grevci işçilerin işlerini yaptırmak üzere işçi alması mümkün değildir. Bu düzenleme yalnızca devamlı işçileri değil aynı zamanda geçici işçileri de kapsamaktadır. Hatta o denli geniş bir düzenlemedir ki bu hüküm işverenin kendisini ve akrabalarını dahi kapsamaktadır. O halde işverenin kardeşi ile yapmış olduğu geçici işçi sağlanması yönündeki bir anlaşmaya dayanarak grevci işçilerin işlerini geçici işçilere yaptırması mümkün değildir.

Yorumlar