İş Hukuku - Grev & Lokavt Not ve Pratik
GREV
VE LOKAVT KAVRAMLARI
GREV
İLE LOKAVT ARASINDAKİ NİTELİK FARKI
Gerek
işçilerin sahip oldukları grev hakkı olsun ve gerekse işverenin sahip olduğu
lokavt imkanı olsun her ikisi de kanunla düzenlenmiştir. Anayasa da düzenleme yapılırken grev hakkı ve
lokavt olarak bir tanımlama yapılması lokavtın hak olmadığı sadece bir hukuki
yol olduğu görüşünün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak 6356 sayılı yasal
düzenlemedeki tanımlamalar grevin de lokavtın da hak olduğu yönündedir. Bu
bakımdan gerek grev ve gerekse lokavta ilişkin değerlendirmelerimiz hak eksenli
olarak yapılacaktır.
GREV
Grev
işçilerin topluca çalışmamak suretiyle işyerindeki faaliyeti durdurmak yahut
önemli ölçüde aksatmak amacıyla aralarında anlaşarak yahut bir kuruluşun
verdiği karara uyarak işi bırakmalarına denir. Bununla birlikte bu son derece
geniş bir tanımlama olup hukuki olan kanuni grev tanımıdır. Kanuni grev ise
toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması durumunda
işçilerin ekonomik, sosyal durumlarını, çalışma şartlarını korumak veya
geliştirmek amacıyla kanun hükümlerine uygun olarak yaptıkları grevdir. Bir
grevin kanuni grev olarak tanımlanabilmesi için sahip olması gereken unsurlar
şu şekildedir:
a) Amaç:
Kanuni grevin amacı sadece ekonomik ve sosyal durumları korumak
veya çalışma şartlarını korumak yahut geliştirmek olabilir. Bu açıdan siyasi,
dayanışma, işgal, verim düşürme maksatlı yapılan grevler yasadışıdır.
Dolayısıyla burada önemli olan işçilerin işlerine bağlı kalarak çalışma
koşullarını düzeltmek olabilir.
b) İşçi
Sendikası kararı: her ne kadar genel nitelikli grev
tanımlarında işçilerin kendi aralarında anlaşarak da greve gidebilecekleri
kabul edilmişse de, grevin toplu iş sözleşmeleri görüşmeleri esnasında
yapılabilmesi, buna bağlı olarak toplu iş sözleşmesinin işçi tarafının yalnızca
sendika olabilmesi hususları gözönüne alındığında grevin yalnızca işçi
sendikası kararı ile yapılabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan
işçilerin kendi aralarında anlaşarak greve gitmeleri yasadışı grev hükümlerini
ortaya çıkarır.
c) İşin
bırakılması: Kanuni bir grevden bahsedilebilmesi için
işçilerin işi durdurarak işyerinden ayrılması gerekir. Bu bakımdan çalışmadan
işyerinde kalmak, toruma grevi yapmak halleri kanuni grev olarak sayılamaz.
Ancak burada faaliyetin tamamen durması aranmaz. Çünkü greve katılmayan
işçilerin de olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.
GREV
KARARI UYGULAMASI
Grev
kararını yalnızca toplu iş sözleşmesi yapma yetkisine haiz sendika alabilir.
Ancak işçi sendikasının grev kararını uygulamadan altı iş günü öncesinde
(içinde değil) işverene bildirmesi gerekir. Söz konusu tebliğ işlemlerinin
noter vasıtasıyla yapılması gerekir. Ancak sürelere uyulmaması halinde grev
hakkı düşer; uygulamaya çalışılması halinde yasadışı kabul edilir; bunun yanı
sıra sendika da toplu iş sözleşmesi yetkisini kaybeder. Grev kararlarının işyerinde ilan edilmesi
zorunludur. Lokavtın ilan edilmemesine ilişkin olarak bir Yargıtay kararı
bulunmamakla birlikte grevin ilan edilmemesi grevi yasadışı hale getirir.
GREV
OYLAMASI
Öncelikle
belirtmek gerekir ki grev oylaması yapılabilmesi için o işyerinde grevin
uygulanmakta olması gerekir. Grev oylamasından maksat işçilerin grevin
yapılmasını istememeleri durumunda grevin engellenmesini sağlamaktır. Grev oylaması yapılabilmeis için grevin
işyerinde ilan edildiği tarihte o işyerinde çalışan işçilerin en az ¼’ünün ilan
tarihinden itibaren 6 iş günü içinde tek tek veya toplu bir dilekçe ile
işyerinin bağlı bulunduğu (işletmede işletme merkezinin bulunduğu, grup TİS’te
her işyerinin bağlı bulunduğu) Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne başvurması gerekir.
¼’lük oranın hesabında sendika üyesi olsun olmasın tüm işçiler dikkate alınır.
İşveren vekilleri de bu sayıda dikkate alınmaktadır. Ancak toplu iş sözleşmesi
görüşmeleri esnasında işvereni temsil eden işveren vekilleri oranın hesabında
dikkate alınmazlar. Oylama sonucunda oylamaya katılanların salt çoğunluğu
grevin yapılmaması yönünde oy kullanırlarsa grev yapılamaz. Bu durumda
sendikanın ya işverenle anlaşması veya Yüksek Hakem Kurulu’na başvurması
gerekir.
GREVİN
SONUÇLARI
1-İşçiler
greve katılıp katılmamakta serbesttir. Greve katılanların işyerinden ayrılması
gerekir. Greve katılmayan işçilerin çalışması engellenemez. Greve katılan işçi
de dilediği zaman vazgeçip işe dönebilir. Ancak greve katılmayan işçi yada
grevden vazgeçen işçi daha sonra greve dahil olamaz.
2-Greve
katılan işçiler işyerine giriş çıkışı engelleyemez.
3-Grev
öncesinde üretilen ürünler ile greve katılmayan işçilerin ürettikleri ürünlerin
dışarı çıkarılmasına bu kapsamda gerekli malzemenin işyerine sokulmasına engel
olunamaz.
GREVİN
İŞ SÖZLEŞMESİNE ETKİSİ
1-Grev
ve lokavt süresince iş sözleşmeleri askıda kabul edilir. BU dönem için ücret ve
sosyal yardımlar ödenmez. Söz konusu süreler tazminat hesaplarında dikkate
alınmaz. SGK primleri ve vergi kesintileri ile sendika üyelik aidatı kesintisi
yapılamaz. Süreler yıllık ücretli iznin hesabında da dikkate alınmaz.
2-İşçi
yıllık ücretli iznini kullanırken greve gidilmesi durumunda dilerse iznini
kesip greve katılır. Ancak iznini kaldığı yerden kullanabilmesi için greve
katılmaması şarttır.
3-İşçinin
raporlu olduğu esnada greve gidilmesi durumunda işçinin raporlu olduğu süreye
ilişkin olarak greve katılmayacağını işverene bildirmesi şarttır.
4-Grev
esnasında işçinin iş sözleşmesine bildirimli fesihle son verilemez.
5-Greve
katılan işçi başka iş tutamaz; ancak işverende grevci işçinin işini başkasına
(yeni işçi alımı hatta kendi eşi, dostu dahil) yaptıramaz. Grevi işçinin işi
greve katılmayan işçilere yaptırılabilir mi sorusuna ise ancak o işyerinde
mutad olarak işçilerin değişik işlerde çalışmasının olağan olması durumunda
evet cevabı verilebilir.
6-Grev
esnasında işyerinde mevcut olan alt işverenin işçileri çalışmaya devam
edebilir, bu işçilerin çalışmaları engellenemez.
LOKAVT
İşyerinde
faaliyetin tamamen durmasına neden olacak tarzda, işveren veya işveren vekili
yahut bir kuruluşun verdiği karara uyularak işçilerin işten
uzaklaştırılmalarına lokavt denir. Ancak lokavtın kanuni lokavt olarak
adlandırılabilmesi için toplu iş sözleşmelerinin görüşülmesi esnasında işçi
sendikasının grev kararı alması sonrasında uygulamaya geçilmiş olması gerekir.
Kanuni lokavtın unsurları şu şekildedir:
a) Amaç:
Kanunda lokavtın amacı açıkça tanımlanmamıştır. Ancak lokavt için grev uygulamasının
gerekmesi bu bakımdan lokavtın greve karşı bir savunma silahı olması hususları
dikkate alındığında lokavtın yalnızca ekonomik ve sosyal amaçlı yahut çalışma
koşullarının düzeltilmesi maksatlı yapılabileceğini söylemek doğru olacaktır.
b) İşveren/İşveren vekili/İşveren
sendikası kararı: İşverenin sendika üyesi olması durumunda
lokavt kararı yalnızca işveren sendikası tarafından verilebilir. Bunun
dışındaki hallerde işverenin yahut yetki sahibi işveren vekilinin lokavt kararı
vermesi mümkündür.
c) İşçilerin işten
uzaklaştırılmaları: Kanuni lokavttan bahsedilebilmesi için
işçilerin topluca işten uzaklaştırılması ancak bunun geçici olarak yapılması
gerekir. Bu bakımdan işyerini kapatmak amacında olan ancak bu durumun
yaptırımlarına katlanmak istemeyen işverenin bu amacı sağlamak üzere lokavt
yapması muvazaalı olarak kabul edilir. Ancak unutulmamalıdır ki grevden farklı
olarak lokavtta işyerindeki faaliyetin tamamen durması gerekir.
GREV VE LOKAVT KARARLARI
UYGULAMASI
Grev
kararını yalnızca toplu iş sözleşmesi yapma yetkisine haiz sendika alabilir.
Buna karşılık lokavt kararını ise işveren sendika üyesi ise işveren aksi
taktirde işveren yahut işveren vekili alabilir. Ancak işçi sendikasının grev
kararını uygulamadan altı iş günü öncesinde (içinde değil) işverene bildirmesi
gerekir. Bu süreye uygun davranılmaması durumunda sendikanın toplu iş
sözleşmesi yetkisi düşer. İşveren ise bu kararın kendisine tebliğinden itibaren
60 gün içerisinde lokavt kararı alabilir; ancak uygulamadan altı iş ünü
öncesinde sendikaya bildirmesi gerekir. Söz konusu tebliğ işlemlerinin noter
vasıtasıyla yapılması gerekir. Ancak sürelere uyulmaması halinde grev ve lokavt
hakkı düşer; uygulamaya çalışılması halinde yasadışı kabul edilir; bunun yanı
sıra sendika da toplu iş sözleşmesi yetkisini kaybeder. Grev ve lokavt kararlarının işyerinde ilan
edilmesi zorunludur. Lokavtın ilan edilmemesine ilişkin olarak bir Yargıtay kararı
bulunmamakla birlikte grevin ilan edilmemesi grevi yasadışı hale getirir.
LOKAVTIN
SONUCU: Lokavt halinde hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm işçilerin işyerinden
uzaklaştırılması gerekir. Bu anlamda faaliyetin tamamen durması şarttır.
GREV VE LOKAVTA KATILAMAYACAK
İŞÇİLER
Hiçbir
surette üretim ve satışa yönelik olmamak şartıyla işyerindeki malzemenin
korunması için teknik zorunluluk gerektiren hallerde bu malzemeyi koruyacak
sayıda işçi çalıştırılması zorunludur. Bunun yanı sıra grev ve lokavt öncesi
doğmuş ödemeleri yapacak personel çalıştırılması da zorunludur. Bu işçilerin
sayı ve niteliklerini işveren ismen kim olacaklarını ise Bölge Çalışma
Müdürlüğü belirler. Ancak işçi sendikası yöneticileri bu kapsama tabi
tutulamaz.
GREV VE LOKAVTIN İŞ
SÖZLEŞMESİNE ETKİSİ
1-Grev
ve lokavt süresince iş sözleşmeleri askıda kabul edilir. BU dönem için ücret ve
sosyal yardımlar ödenmez. Söz konusu süreler tazminat hesaplarında dikkate
alınmaz. SGK primleri ve vergi kesintileri ile sendika üyelik aidatı kesintisi
yapılamaz. Süreler yıllık ücretli iznin hesabında da dikkate alınmaz.
2-İşçi
yıllık ücretli iznini kullanırken greve gidilmesi durumunda dilerse iznini
kesip greve katılır. Ancak iznini kaldığı yerden kullanabilmesi için greve
katılmaması şarttır.
3-İşçinin
raporlu olduğu esnada greve gidilmesi durumunda işçinin raporlu olduğu süreye
ilişkin olarak greve katılmayacağını işverene bildirmesi şarttır.
4-Grev
ve lokavt esnasında işçinin iş sözleşmesine bildirimli fesihle son verilemez.
5-Greve
katılan işçi başka iş tutamaz; ancak işverende grevci işçinin işini başkasına
(yeni işçi alımı hatta kendi eşi, dostu dahil) yaptıramaz. Grevi işçinin işi
greve katılmayan işçilere yaptırılabilir mi sorusuna ise ancak o işyerinde
mutad olarak işçilerin değişik işlerde çalışmasının olağan olması durumunda
evet cevabı verilebilir.
6-Grev
esnasında işyerinde mevcut olan alt işverenin işçileri çalışmaya devam
edebilir, bu işçilerin çalışmaları engellenemez.
GREV VE LOKAVTIN SONA ERMESİ
1-Grev
ve lokavt kararı alan taraflar diledikleri zaman bu karara son verebilirler.
Bunun için bir karar alınması kararın ertesi iş günü Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne
bildirilmesi; müdürlüğün ise bunu işyerinde ilan etmesi gerekir. Ancak
unutulmamalıdır ki grevin sona ermesi lokavtın; lokavtın sona ermesi grevin
sona erdirilmesini gerektirmez.
2-Grev
kararı veren sendikanın kişiliğinin sona ermesi, lokavt kararında ise işyerinin
kapatılması halinde ilgili grev ve lokavt sona erer.
3-Grev
kararı veren sendikanın yetki için başvurduğu tarihteki üye sayısının ¾’ünü
kaybetmesi durumunda herhangi bir ilgili mahkemeye başvurarak grevin sona
erdirilmesini talep edebilir. Mahkeme grevin uygulama olanağı kalmadığını
görürse greve son verir.
Grev ve
lokavtın sona ermesiyle birlikte işçilerin tekrar çalıştırılması ve yasal
haklarının hesaplanmaya kaldığı yerden devam edilmesi gerekir. Zira iş sözleşmesinin
askıdan indiği kabul edilir.
YASADIŞI GREV
1-GENEL OLARAK
Yasadışı greve ilişkin
tanımlama son derece basit bir nitelik taşımaktadır. Kanuni grev için aranan
unsurlar gerçekleşmeden yapılan grevler yasadışıdır. Ancak bu hususu
somutlaştırmak ve hangi hallerde yasadışı grevin ortaya çıktığını tespit etmek
önemlidir. Buna göre:
1-Mesleki
amaç dışına çıkan grevler yasadışıdır. Grevin amacı işçilerin sosyal ve
ekonomik durumlarını korumak ve geliştirmektir. Nitekim Alman Hukukunda bu
amacın dışına çıkan örneğin yasama/yürütme/yargı erklerini zorlama amacını
güden grevlerin yasadışı olduğu kabul edilmiştir. Bu çerçevede politik grevler,
dayanışma grevleri, devletin temel niteliklerine aykırı grevler yasadışı kabul
edilmiştir.
2-Yasada
belirtilmiş usule uyulmadan yapılan grevler yasadışıdır. Yetkisiz sendikanın
grev uygulaması başlatması, grev kararının süresinde alınmaması, işverene
bildirilmemesi gibi grevin usulüne ilişkin düzenlemelere aykırı davranılması
grevi yasadışı kılar. Bununla birlikte buradaki en önemli tartışma konusu
grevin işi durdurmayı zorunlu kılmasında yatmaktadır. Buna göre işçiler işi
tamamen durdurmamakla birlikte verim düşürme, işyerini terk etmeme, iş
yavaşlatma uygulamasına geçerlerse bu hususlar yasadışı grev olarak
tanımlanmaz. Ancak iş sözleşmesinin feshi hakkındaki hükümlere tabi olur.
3-Grevin
yasaklandığı işyerlerindeki grev uygulamaları yasadışıdır.
4-Grevin
kötüniyetli olması grevi yasadışı kılar. Grev sendikalar açısından son çare
olarak tanımlanmıştır. BU kapsamda grevin iyiniyet kurallarına aykırı, toplum
zararına uygulanması yasadışı olması sonucunu doğurur. Ancak burada iyiniyetin
sınırı tartışma konusudur. Kanaatimizce grevin işverene zarar vermesi doğal bir
olgu olduğundan işverenin buna katlanması gerekir. Ancak grevin baskı unsuru
olmanın dışına çıktığı ve işverene yönelik olarak yıkım niteliğinde ağır
zararlar doğurduğu hallerde grevin yasadışı hale dönüştüğünün kabulünde fayda
vardır. Aynı durum toplum/milli serveti zarara uğratan grev uygulamalarında da
geçerlidir. Bu noktada somut olayların tartışma konusu olduğu hallerde Alman
Hukukundaki ölçülülük ilkesi esas alınmalıdır.
2-GREVİN YASADIŞI OLUP OLMADIĞININ
TESPİTİ
Grevin yasadışı olup olmadığını
tespit yetkisi yargıya aittir. Bunun için tespit davası açılması gerekmektedir.
Buna ilişkin talep başvuru süresine tabi değildir. Ancak gerek mahkemenin ve
gerekse temyiz halinde Yargıtay’ın bir ay içinde karar vermesi gerekmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki bu türlü bir başvuru halinde hakim tedbir olarak
grevin durdurulmasına hükmedebilir. Ancak durdurmaya yönelik karar ihtiyati
tedbir esaslarına tabidir. Bu konuda başvuruda bulunulacak mahkeme:
· İşyeri
toplu iş sözleşmesi için işyerinin bulunduğu yer iş mahkemesi
· İşletme
toplu iş sözleşmesi için işletme merkezinin bulunduğu yer iş mahkemesi
· Grup
toplu iş sözleşmesi için Ankara İş Mahkemesi’dir.
3-YASADIŞI GREVİN SONUÇLARI
a) Cezai
Sonuçlar: ILO’nun yoğun baskısı sonucu yasadışı greve yönelik hapis cezaları
kaldırılmıştır. Buna karşılık bu türlü bir grev kararı alanlar, uygulayanlar,
katılmaya teşvik eden yahut zorlayanlar ve katılanlar hakkında idari para
cezaları öngörülmüştür. Bu cezalar katılanlar hakkında 700, organize edenler
hakkında ise 5000 TL idari para cezasıdır.
b) Hukuki
Sonuçlar:
· Yasadışı
bir grev kararını alan, bu grevin yapılmasını teşvik eden, katılan ve katılmaya
zorlayanların iş sözleşmeleri işveren tarafından haklı nedenle feshedilebilir.
Ancak bu yaptırımın uygulanması için mutlaka ilgili işçinin kesin bir ilgisinin
saptanması gerekir. Örneğin yasadışı grev döneminde işe gelmemekle birlikte işe
gelmemesi ÖSYM sınavlarına girmek, raporlu olmak gibi esaslara dayanan
işçilerin iş sözleşmelerine son verilemez. Ancak burada en yoğun tartışma
konusu olan son derece teknik bir husus olan grev kararının alınması usulüne
uyulmaması halinde ortaya çıkan yasadışı greve katılmakla birlikte usuli
aksamaları bilmeyen ve/veya bilecek durumda olmayan işçilerin de iş sözleşmesine
bu şekilde son verilip verilemeyeceğinde yatmaktadır. Bu konuda farklı görüşler
olmakla birlikte kanaatimizce işçinin bu türlü bir durumda iş sözleşmesine son
verilebilmesi için kusuru aranmalıdır. Yani grevin usuli aksamalardan dolayı
yasadışı hale dönüştüğünü biliyorsa yahut bilmemekle birlikte bilecek
durumdaysa kusurlu olduğu kabul edilerek iş sözleşmesine haklı nedenle son
verilmeli, aksi taktirde fesih hakkı tanınmamalıdır. Ancak şahsi görüşümüzün
kabulü durumunda ispat hususunda işverenin işçinin kusurlu olduğu hususunu
değil, işçinin kusurlu olmadığını ispatlaması gerektiğini kabul etmek
işçi-işveren arasındaki dengenin korunması anlamında yerinde olacaktır. Ancak
hiçbir ayrım olmaksızın grevin ağır sonuçları nedeniyle yasadışı greve katılan
işçinin iş sözleşmesine haklı nedenle son verilebileceği, zira yasada ayrıksı
bir hüküm olmadığını belirten bir görüş de mevcuttur.
· Yasadışı
grevden dolayı zarar gören işverenin bu zararını talep etmesi mümkündür. Ancak
bu durumda talebini eğer greve işçi sendikası karar vermişse sendika tüzel
kişiliğine, bu türlü bir sendika kararının bulunmadığı hallerde ise kusurları
oranında işçilere yöneltmesi gerekmektedir.
YASADIŞI LOKAVT
Yasadışı grev tanımına benzer bir
şekilde kanuni lokavt için aranan unsurlar gerçekleşmeden yapılan lokavtlar
yasadışı kabul edilmiştir. Ancak bu konudaki yasal tanımlamalar daha dar
niteliktedir. Buna göre işverenin ekonomik ve sosyal menfaatlerini koruma amacı
taşımayan, lokavtın yasak olduğu işyerlerinde gerçekleştirilen, işçi
sendikasının grev kararı tebliğ edilmeden yapılan, anayasanın temel esaslarına
aykırı gerçekleştirilen lokavtlar yasadışı olarak kabul edilmektedir. Ancak bu
grevdeki esasa paralel olarak kötüniyetli olarak gerçekleştirilen lokavtların
da yasadışı olduğu kabul edilmelidir. Ancak burada çok önemli bir tartışma
konusu olduğunu belirtmeden geçmek mümkün değildir. Şöyle ki grup toplu iş
sözleşmesine tabi işyerlerinden sadece birinde dahi grev kararı alınsa
işverenler görüşmelere tabi tüm işyerlerinde lokavt uygulamasına
geçebilmektedir. Yasamız açık olarak bu imkanı açmıştır. Ancak Alman Federal İş
Mahkemesi çok ilginç bir karara imza atmış ve uygulamayı kötüniyetli olarak
değerlendirmiş ve ölçülülük ilkesiyle açıklanamaz olarak tespit ederek grup
toplu iş sözleşmesi kapsamında kaç işçi grev yapıyorsa o sayıda işçiyi
etkileyecek lokavt uygulaması yapılabileceğini hüküm altına almıştır.
Halihazırda bu hüküm Türk Doktrininde savunulmakta ve Yargıtay’ın kararlarını
bu yönde değiştirmesi gerektiği ileri sürülmektedir. Ancak açık yasa hükmü
karşısında bu görüşün savunulabilir yanı yoktur. Bununla birlikte açık bir
hüküm olarak lokavt toplum/milli menfaatlere zarar verici nitelikteyse durdurulması
ve yasadışı olarak tanımlanması mümkündür. Kanımızca bu türlü görüşleri
savunmak yerine mevcut hükümden yararlanmak daha yerinde olacaktır. Bu kapsamda
işverenin lokavt uygulamasındaki maksadın işyerini kapatmak olduğu hallerdeki
kötüniyet esası ve yasadışı lokavt hükümlerinin tatbiki örnek verilebilir.
Yasadışı lokavt karşısında işçiler
iş sözleşmelerine haklı nedenle son verebilirler, lokavt süresine esas ücret
dahil tüm yasal haklarını talep edebilirler, kötüniyet söz konusu ise kötüniyet
tazminatı isteyebilirler. Ayrıca işverene 5000 TL idari para cezası uygulanır. Ancak
kuşkusuz bu esaslar için yasadışı grevde tanımlanmış görevli mahkemeler
tarafından tespit kararı verilmesi gerekir. Buna paralel olarak ihtiyati tedbir
niteliğinde mahkeme tarafından bir durdurma kararı da verilebileceği gözden
uzak tutulmamalıdır.
ZİRVE
ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
İŞ
VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU PRATİK ÇALIŞMASI
OLAY I: Selen’e ait tekstil işkolunda kurulu bulunan işyerinde toplu iş
sözleşmesi yetkisi sahibi sendika tarafından 01.08.2008 tarihinde grev kararı
alınmıştır. Bununla birlikte grev kararının alınmasını takibeden aynı gün
işveren tarafından işyerinde çalışan 300 işçiden 200’ünün iş sözleşmesine
ekonomik kriz gerekçesiyle son verilmiştir. Akabinde Selen, grev kararının
alınması sonrasında üretilen malları 31.07.2008 tarihine fatura keserek Deniz’e
satmıştır.
Soru 1: Olayda işveren tarafından yapılan fesih işlemini değerlendiriniz. Bu
işlem sonrasında sendikanın herhangi bir talepte bulunması mümkün müdür?
İşverence yapılan satış işlemi yerinde midir? Bu satış işlemi kapsamındaki
ürünlerin işyerinden çıkarılmasına grevci işçiler engel olabilir mi?
Açıklayınız.
OLAY II: A-İş
sendikası üyesi Sezin ve Deren sendikadan istifa kararı alırlar. Sezin
05.02.2007 tarihinde notere giderek istifa dilekçesini tasdik ettirir ve aynı
gün sendikaya teslim eder, Deren ise 10.02.2007 tarihinde notere giderek istifa
işlemlerini gerçekleştirir ve bir daha da sendikaya gitmez. Her ikisi de
11.02.2007 tarihinde B-İş sendikasına üyelik başvurusunda bulunurlar. Ancak
A-İş sendikası avukatı, sendika tüzüğünde yer alan “İstifa etmek isteyen herhangi bir üye istifasını
yazılı olarak Yönetim Kuruluna verecektir” hükmünden hareketle Sezin’in
istifasının geçerli olduğunu ancak Deren’in istifasının geçerli olmadığını
iddia eder.
Soru 2: Sezin ve Deren’in A-İş’ten ayrılma işlemlerinin geçerli olup olmadığını
açıklayınız? Bu işlemin yasal prosedüre uygun gerçekleştirilmesi durumunda
sendika avukatının iddiasını da gözönüne alarak istifaların hukuki akıbetinin
ne olacağını belirtiniz. İşyerinde yetki başvurusunun 15.02.2007 tarihinde
yapılması durumunda bu işçiler hangi
sendikanın üyesi olarak kabul edileceklerdir? Aynı soruya yetki başvurusunun
15.03.2007 tarihinde yapılması durumuna ilişkin olarak da cevap veriniz.
OLAY III: Şermin, Kocaeli’de
bir çocuk hastanesinin ve İstanbul’da bir huzurevi kompleksinin sahibidir. Bu
işyerlerindeki toplu iş sözleşmesi 01.08.2007 tarihinde sona ereceğinden Şermin,
01.03.2007 tarihinde yetkili sendikanın tespit edilmesi için başvuruda bulunur.
Bu işyerlerinde örgütlü bulunan A-İş sendikası da 20.04.2007 tarihinde yetki
başvurusu yapar. A-iş sendikasına yetki belgesi verilirse de B-İş sendikası,
19.04.2007 tarihinde işe alınan işçilerin yetki hesaplamasında dikkate
alınmaması gerektiği, C-İş sendikası ise söz konusu işyerlerinin yemek işini
üstlenen Sıla’nın 10 gün öncesine kadar Şermin’in yanında çalıştığını bu sebeple
muvazaa bulunduğunu ve bu işçilerin yetki hesaplamasında dikkate
alınamayacağını iddia ederek yetki itirazında bulunurlar.
Soru 3: a) Olayda ne tür bir toplu iş sözleşmesi söz konusudur? Şermin’in yetki
başvurusunda bulunma imkanı var mıdır? Bakanlık tarafından hangi başvuru
dikkate alınarak yetki belgesi verilecektir?
b) Olaydaki sendikaların itirazlarını hangi
süre içerisinde hangi makama yapacaklarını belirterek itiraz gerekçelerinde
haklı olup olmadıklarını değerlendiriniz.
Yorumlar
Yorum Gönder