Deniz Kabukları - Deniz Kokan, Masum Bir Öykü

Siyah ve sesli bir geceydi. Yakamoz, salına salına Akdeniz’de arz-ı endam ederken, sabahki maviliğe inat; kararmış dalgalar sakin bir ahenk yakalamıştı çakıl taşlarıyla. Umarsız sarhoşların bilinçsiz çığlıkları, bol israflı gürültüleri susturmaya çalışırken, ikisi de birleşmiş dalgaları susturuyordu aslında. Sabahki canlılıklarına nazaran ölü taklidi yapan boş şezlonglar sıralanmıştı iskelenin üzerine, tabut misali ve el sallıyorlardı sanki sahildeki diğer ölü isimdaşlarına. Birden uzaktan bir ezan sesi çalındı yıldızların kulağına. Diskodan gelen seslere aldırmadan okunan bir yatsı ezanıydı bu. Ne muezzin, ne de DJ ikisi de umarsızdı. Umrunda değildi biri ötekinin. Sabah çizilen kalpleri, yapılan kumdan kaleleri, çeri çöpü götürüyordu gecenin temizlik işçisi dalgalar.

Derken bir çocuk geldi yalnız iskeleye. Kimse seyretmiyordu onu. Denizin soğuk meltemiyle dalgalara aşık gibi bakmaktaydı. “haydi tempo” nidaları arttıkça, çocuk daha da bir derine dalıyordu sonsuz hayalleriyle sanki. Kulağında beyaz bir kulaklık, sırf karanlıklara inat olsun diye yerleşmişti kulak kepçesine. Yakamozun farkında değildi çocuk. Kelime manasını da bilmiyor gibiydi. Biraz zaman geçti, kalktı ayağa. Gidecek sandı yakamoz, ama gitmedi çocuk. Cebinden bir avuç deniz kabuğu çıkardı. Hayalleri kadar rengarenkti bu deniz kabukları. Bir kalp çizdi önce. Yanına da iki harf attı. Beğenmemiş olacak ki, bozdu hemen. Denizin ortasındaki yalnız kayalık şaşırdı buna, ölü şezlonglar da, bitkin şemsiyeler de. Dalgalar iskeleye hayretle vuruyordu. Yakamoz salınmayı bırakıp, pür dikkat izlemeye başlamıştı deniz kabuklarının hakimini.

Gülümsedi çocuk. Belli ki farklı umutlardaydı veya tebessüm yer etmişti gamzelerine. Gülen bir yüz çizdi ve bıraktı kör bir tahtaya. Döndü arkasını, çocuk gidiyor sandı ve hüzünle sahile sarıldı dalgalar. Bir tenor ışıklı mekandan italyanca bağırırken, dalga sesleri bastırıyordu çocuğun zihninde o sesleri.  Boş patlamış mısır kartonu çocuğu izliyordu yerde.

Çocuk deniz kokusunu çekti içine. Ve “elhamdulillah” diye mırıldandı. Dalgalar, yakamoz, bembeyaz ayışığı, yalnız adacık, yaşlı iskele, uzaktan izleyen yıldızlar, şezlong mezarlığı sakinleri, patlamış mısırın kartonu ve bir karaltı gülümsedi. Sanki yıllardır yapmamışlardı bunu. Ve bir ses duyuldu uzaktan. Anne kıvamında bir ses “oğlum hadi gidiyoruz, geç oldu” dedi. Tüm deniz ahalisi mutluydu. Hiç olmadıkları kadar. Bir çocuk ve deniz kabukları sayesinde. Iyi ki diyordu hepsi.

İyi ki… 

Yorumlar