Ekstra - Beynelmilel Dağarcık 1 -

Merhaba okurlarım, merhaba... Hem de en kocaman olanından bir merhaba. Biliyorum şuan yüzünde birkaç gram şaşkınlık var ama anlatınca geçecektir. "Nereden çıktı bu gezi yazısı? Gene nereye gitti lan bu?" soruları dolaşıyor olabilir aklında. Bir yere gittiğim yok, işimde gücümdeyim. Bu yazıda, geçen yılki 3 aylık yurtdışı serüvenimde paylaşmadığım bazı anıları anlatacağım. (ama yine anlatmadığım çokça şey var okurcuğum, merak et dur.) 
Sosyal medyada yurtdışı fotoğraflarını gördükçe gidesim arttı, arttıkça yazasım geldi ve tutamadım kendimi. Hem yeni dönemde (yeni yazarlarımızla ve yeni blog anlayışımızla) bir tebessümle başlayalım dedim. (anlattıklarım kronolojik değil bak, daldan dala atlayabilir konular)

Köln'le başlayayım. Staj mekanım olan şehirden. Ben Köln'de 1 ay kaldım evet, ancak o 1 aylık esnada google earth seviyem sadece Keupstraße, Frankfurterstraße ve evin bir ileri sokağındaki JanWellem Straße'daki park üçgeni kadardı. (dom ve birkaç yere gittim ama adını dahi bilmiyorum. bir de dil kursu aradım, kütüphaneye -bibliothek- gittim makale için o kadar)(ismin uzunluğuna bakma, 300-500 metre çapında lan)(ha, HMM üçlüsüyle iyice gezdim Köln'ü, o başka) Tek olarak ve ilk kez yurtdışına gitmemden, tecrübesizlikten ve özellikle oradaki ilk günlerimde yol sorduğumda bana verdigi tavsiyelerle beni fevkalade korkutan tanımadığım o ablanın yüzünden (buralar hiç tekin değil, dolaşma tek dedi. Oha) dolayı ne doğru dürüst gezdim, ne de dolaştım. Evde kaldığım genelinin "ertuğrul istisnadır" ilgisizliği ve misafire karşı farklı tutumundan dolayı kendimi makaleye verdim, 3 ayda yazarım dediğim makaleyi 3 haftada yazdım, 2 sezon dizi bitirdim, Antwerp'e gidip geldim ve daha da vaktim bolcaydı (sefillik). İbrahim bey'in sevecen ve babacan tavrı da olmasa zaten gram çekilmezdi Köln. (ama tabi dayanamayıp döndüm yine de Frankfurt'a, danke Hasan) (Zoo/Floro'ya, Dom'a falan gitmeye bile korktum lan)(Franfurt'a ilk vardığımda Köln daha güzel demiştim. Okurken bile gülüyorum. Frankfurt bu be. Köln de neymiş) 


Şehir gezisi esnasında mesajlaşırken, bu manzarayı kaçırmış olmamın üzüntüsü :(
Son birkaç gün kala uçak, valiz vs için Frankfurt'tan Köln'e döndüğümde nesinden korkmuşum diye hayıflanmıştım, ama tabi para da kalmamıştı. kısmet :) Ayrıca Köln gezi yazılarında bahsettiğim "5.yüzyıldan kalma daş" sanırım yalanmış. (Kim kandırdı la beni :S bildiğin daş ile çekildim. insan düşünür de mi, "niye kimse fotoğraf çekilmiyor bu kadar önemliyse" diye) 
Mannheim
Köln gezisinde Picasso müzesine gittiğimizi yazmıştım. Orada yaptığım birşey var ki... Rezillik resmen :) Müzede 4-5 odanın içinde birçok plak ve gramofon var. HMM üçlüsü girdik dinleyelim dedik. Neyse ben uğraştım onca, çatalla porselen tabak çizme sesinden başka birşey gelmiyordu. Uğraştım, uğraştım, uğr... tam o esnada görevli geldi. gramofonun öyle kullanılmayacağını, plağı çizmemem gerektiğini söyledi. Hangi plağı takayım dedi. Rastgele seç dedim, ve o an anladı sanırım adam benim plaktan değil, meraktan dolayı buraya geldiğimi. Güldü ve gitti (nabayım, evde teyp vardı, ona benziyor sandım ama benzemiyormuş. Nabayım yani ha?

Bayram günü topladık arkadaşları Palmengarten'e gittik. Çok büyük bir botanik bahçesi burası. Garip garip bitkileri, börtü böcekleri falan gezdik (hiç bana göre değilmiş börtü böcek gezmek, bana atraksiyon gerek demek) ama tatmin olmadık. Botanik bahçesindeki gölette kayığa binelim dedik. (işte atraksiyooon) 3 kişi alan kayığa üçerli bindik. Biz -6 pyscho- bağıra çağıra eğlenirken Alaman çocuklar garip garip bakıyorlardı bize. Neyse, biz indik. diğer 3lü grup bindi. Dolaştılar falan... Alman bir çocuğun bedduası mı tuttu nedir, Ahmet ismindeki arkadaş (resmi oldu lan biraz, Ahmet kardeşim diyelim) tam kayıktan inerken ayağı kaydı ve 1.5 metrelik göle düştü. Telefon, paralar falan hepsi cepte. Ve o panikle de boğulma tehlikesi yaşamasın mı... Neyse elimi uzattım, adam baktım elini vermiyor, telefonunu uzattı bana :) (bir de can tatlı derler)(sanırım olay böyle oldu. Zihnimdeki diğer versiyonda telefonu da vermiyordu. Hatrımda pek kalmamış) Türk, heryerde Türk :)

Next; Taksi seferberliği ve Türk aklı, Bozuk para nasıl bütün hale getirilir ve çileden çıkma kavramı, iftar misafirliğinde benden hoşlanan kız kim? (skandallll), NATO'ya giden otobüs faciası, Luksemburg Fight Club, Yağmurlu havadaki halı saha maçını kim kazandı?, Wuppertal'da hakimin örnek tavrı!, Prag'da nasıl kayboldum?
Rotterdam Hatıram - Özlediğim şehir 
Abi çiçekle fotoğraf çekilirsin de; yaprak yemek nedir lan :(

Yorumlar