Tacir, Ticaret Sicili -- Ticari İşletme Hukuku 2014 Ders Notları

6 KASIM :
                     TACİR
                                                     TTK’da ;  

1.TACİR SAYILANLAR
ü  Tacir sayılanlar arasında bir fark yoktur. Tacir sayılanlar hem tacirlerin haklarından yararlanır hemde tacirlerin külfet ve yükümlülüklerinde dolayı sorumludurlar.
      I. Gerekli izni almadan ticaretle uğraşanlar
    II. Ticaretle uğraşması yasak olduğu halde ticaretle uğraşanlar (ÖR:devlet memurları)
 III. Ticari işletme tam faaliyete geçmemesine rağmen;
1.     Bunu ilan eden veya
2.     Ticaret siciline tescil ettiren
  IV. Küçük ve kısıtlılar


2. TACİR GİBİ SORUMLU OLANLAR
ü  Tacir gibi sorumlu olanlar ise ; tacirin haklarından yararlanamazlar ancak yükümlülüklerden sorumludurlar.
1.     Hukuken varolmayan bir ticari işletme adına işlem yapanlar yada,
2.     Hukuken varolmayan bir ticari şirketin ortağıymış gibi hareket edenler
3. TACİR DEĞİL HÜKÜMLERİNE TABİ OLANLAR
ü  Donatma iştiraki (Tüzel kişiliği olmamasına rağmen tacir hükümlerine tabi)

4.TACİR DEĞİL CEZAİ SORUMLULUĞU OLANLAR
ü  Veli yada vasi


                     TACİR SIFATININ KAZANILMASI
1.     GERÇEK KİŞİ TACİRLER
TTK m.12 : Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten tacir sayılır.
Unsurları:
1.     Bir ticari işletme mevcut olmalı
ü  Bir işletmenin var olup olmadığına bakılır ve bu varolan işletmenin TTK m.11 deki kıstaslara uygun olup olmadığı incelenir.
ü  Bir işletmenin mevcut olmasından kasıt işletmenin faaliyete geçmiş olmasıdır,  dolayısıyla işletmenin faaliyet konusuna göre müşterilerle hukuki ilişkiye geçilmiş olması gerekiyor , bir işletmenin sadece açılmış olması onun varlığı için yeterli değildir.
ü  ÖR: Mesela bir kebapçı dükkanıysa kebap satıyor olması lazım. Adam bir yer kiralar, kebapçı dükkanı açmak ister ve sanki faaliyete geçmiş gibi el ilanı bastırıp dağıtırsa fakat gerçekte faaliyete geçmemiş ise bu durumda kebapçı iyiniyetli 3. Kişilere karşı tacir gibi sayılanlar statüsünde olacaktır. Yada bu işletmesini tescil ettirmişse tacir sayılacak.

2.     Kısmen de olsa o kişi adına işletilmeli
ÖRN :  A,B,C,D birlikte bir ticari şirket kurmuşlar ve bunlar bir kollektif şirket işletiyorlar. A %90 , B %5 , C %4  , D %1 payı var bu ortaklıkta. Hangisi tacirdir ?
àBu olayda A,B,C,D den her biri bu şirketin ortağıdır ve tacir sıfatı şirkettedir ortaklarda değil. Bu işletme şirket adına işletilmektedir. 
3.Kişi adına ; Eğer bir hukuki işlem 3. Bir kişi adına yapılmışsa, bu hukuki işlemden doğan  bütün hak ve borçlardan adına işlem yapılan 3. Kişi yararlanır.
3. kişi hesabına ; Kural olarak , yapılan bu sözleşmeden dolayı hukuki işlemi yapan kişi  sorumlu olur, daha sonra bu işlemi gerçekleştiren kişi bunu hesabına işlem yaptığı 3. Kişiye devreder.

ÖRN: A , B ile bir sözleşme yapar.
--A bu sözleşmeyi C adına yapar. Bu sözleşmenin tarafları B ile C’dir çünkü A sözleşmeyi C adına yapar . Sözleşmeyi yaparken bunu C adına yaptığını belirtir. Dolayısıyla bu sözleşmeden doğan tüm hak ve borçlardan C sorumlu olur. Eğer C edimini yerine getirmezse ve arada kefalet ilişkisi yoksa B bunu A’dan isteyemez. Burada bir temsil veya vekalet ilişkisi vardır.
--Ama A bunu C hesabına yapmışsa ; B C’yi her zaman bilmeyebilir. Komisyoncular  böyledir. Komisyoncular her zaman 3. Kişi hesabına sözleşme yaparlar ve karşı taraf çoğu zaman bu sözleşmenin kimle yapıldığını bilmez. Dolayısıyla normalde A ile C arasındaki sözleşmeye göre bu sözleşmeden C sorumludur çünkü onun hesabına yapılmıştır, ama C bu edimini ifa etmezse B bu edimin ifasını A’dan isteyebilir C’den isteyemez. Çünkü B ile yapılan sözleşmenin tarafı C değil A’dır.
ü  Dolayısıyla bizim bakmamız gereken bir ticari işletmenin kimin adına işletildiğidir.
ü  Şirketlerin tüzel kişiliği olup olmadığı çok önemlidir. Adi şirketlerin yada adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Tüzel kişiliği olmadığı için adi şirket tacir olmaz onun yerine oluşturan ortaklardan her biri tacir olur.
ü  Tüm ticari şirketler tacirdir. Ama kollektif şirketler ancak bir ticari işletme işletmek amacıyla kurulabilirler. TTK böyle bir zorunluluk getirmiştir. Kollektif şirketin varlık sebebi bir ticari işletme işletmektir ve ortaklar burada sadece koydukları sermaye kadar pay alır yada kar’a katılırlar. Bu anlamda kollektif şirketin ortakları hesabına işlem yapılıyor denilebilir.
ü  Anonim, kollektif, limited şirketlerde şirketin kendisi tacirdir , ortaklar değil.


à Eğer bir ticari işletme fiilen faaliyete geçmemesine rağmen bunu ilan, reklam ve benzeri yollarla halka duyurmuşsa veya işletmeyi ticaret siciline tescil ettirmişse bu kişi tacir sayılır. Tacirle tacir sayılanlar arasında fark olmadığı içinde bunlarda hem haklardan yararlanır hemde borçlardan sorumlu olurlar.
àBir kişinin tacir olabilmesi için yukarıdaki 2 kriterin olması yeterli, bunun haricinde vergi mükellefi olunması, bir yerden ruhsat alınması, izin alınması gereken bir yerden izin alınması yada ticaret siciline tescil edilmesinin hiçbir ehemmiyeti yoktur. Fakat tacir olmanın sonuçlarından kaynaklı odalara kaydolma gibi zorunlulukların yerine getirilmemesi idari sorumluluktur ve bunun sonucunda idari para cezasına çarptırılır tacir. Bu durum kişinin tacir olmasına bir engel teşkil etmez.

Fiilen Varolmayan Bir Ticari İşletme ;
àOrtada bir ticari işletme yok ve hiç öyle bir niyette yok ama bir kişi varmış gibi hareket  ediyorsa ya da hukuken var olmayan bir ticari şirketin ortağıymış gibi hareket ediyorsa, bu kişi iyiniyetli 3. Kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.

ÖRN: Gaziantep’te birisi antep fıstığı işleme işine girmek ister. Bununla ilgili makina siparişi  verir, yer kiralar ama henüz faaliyete geçmemiştir. Bu arada bu adam Ankara’ya İstanbul’a gidip toptancılarla görüşüp Antep’te böyle bir iş yaptığından bahseder, onlarla sözleşmeler imzalar. Ama faaliyete geçmediği için bu kişi tacir sayılır. Fakat adamın hiç bir ticari işletme açmak gibi niyeti yokken gidip Ankara-İstanbul’da ki tacirlere “yılda şu kadar iş yapıyoruz” diye olmayan bir işletme sanki varmış gibi gösterip sözleşme imzalarsa bu kişi tacir gibi sorumlu olur.
àTacir gibi sorumlu olmakla tacir sayılanlar arasındaki fark icra iflas hukukunda önemlidir.


2. TÜZEL KİŞİ TACİRLER

v  TÜZEL KİŞİ TACİRLER :
1.     Tüm ticari şirketler
2.     Ticari işletme işleten dernek veya vakıflar
3.     Kamu tüzel kişilerine ait kurum ve kuruluşlar

a)    Bütün Ticari Şirketler
      I.Kollektif şirketler (Sınırsız sorumluluk var ortaklar için)(sadece gerçek kişiler)
    II.Komandit  Şirketler
1.Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Ş. (Komanditer) (Sınırlı Sorumluluk) 
(En az 5 Kişi)
2.Adi Komandit Ş. (Komandite) (sınırsız sorumluluk var) (2 Kişi yeter)
 III.Limited  Şirketler (1 kişi yeter)
  IV.Anonim  Şirketler (1 kişi yeter)
     V.Kooperatif  à Kooperatifler Kanunu olmak üzere ayrı bir kanunu var. (Değişken sermayeli ticari bir şirkettir.)

ü  Ticari şirketler tüzel kişilik kazandıkları anda tacir sıfatı kazanırlar. Tescil kurucu etki gösterir. Tüm ticari şirketler ticaret siciline tescil edildikleri anda tüzel kişilik kazanırlar ve aynı anda tacir sıfatını elde ederler.
ü  Bütün ticari şirketler bir ticari işletme işletmek amacıyla kurulmayabilir ama bazıları için bir zorunluluk vardır. Ama şirket kuruluncaya kadar ortakların sorumluluğu adi şirket gibi olur.
ü  Kollektif şirketler ile adi komandit şirketler sadece bir ticari işletmek amacıyla kurulur.
ÖRN: İki arkadaş gidip köylerden yumurta toplayıp satarlar bu bir adi şirkettir, aynı zamanda iki devasa firma bir köprü inşaatı için ihaleye katılırlar ve ortak teklif verirler bu da bir adi şirkettir.

ü  Dolayısıyla adi şirket kurmak için herhangi bir şekil şartı yoktur.
ü  Kollektif şirket ortakları sadece gerçek kişiler olabilir. Kollektif şirketlerde ortakların sorumluluğu kendi mal varlıkları ile sınırsızdır.

b)    Dernekler – Vakıflar
ü  Gelir elde etmek ve paylaşmak amacı dışında olmak şartıyla her türlü amaçla dernek ve vakıf kurulabilir. Dernek veya vakıflar kendi amaçlarını gerçekleştirmek için bir ticari işletme kurabilirler. Eğer böyle bir ticari işletme işletiyorlarsa kendileri tacir sayılırlar. Kısmen de olsa kendi adına işletmeye bakılır burada.
ü  Dernekler kamuya yararlı olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılır.
ü  Vakıflarda gelirinin yarısını kamuya harcayan ve harcamayan olmak üzere ikiye ayrılır.
ü  Eğer bir dernek kamuya yararlı bir dernekse  işlettiği ticari işletme tacirdir kendisi değildir yada gelirinin yarıdan fazlasını kamuya harcayan (faydalı işlere) vakıflar da tacir değildir, işletme tacirdir.
ü  Bakanlar kurulu karar verir bir derneğin yada bir vakfın kamuya yararlı olup olmadığına. (İçişleri bakanlığının teklifi maliye bakanlığının kararı ile)
ü  Kamuya yararlı vakıflar izin almadan faaliyet yürütüp bağış toplayabilir ve vergiden  muaftırlar ancak kamuya yararlı dernekler bakanlar kuruluna tabidirler.
ü  Kızılay kamuya yararlı bir dernektir fakat onun bir maden suyu işletme tesisi vardır. Kızılay kamuya yararlı bir dernek olduğu için tacir değildir burada kızılayın işlettiği tesis tacirdir.


19 KASIM 2014

c) Kamu Tüzel Kişilerine ait kurum ve kuruluşlar
v  Devlet, il özel idareleri, köy tüzel kişiliği, Belediyeler, Diğer kamu tüzel kişileri.
v  TTK m 16/2 : Devlet il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi , ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.
v  TTK m 16/1  : Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.
v  Kuruluş kanununa bakılır ve orada özel hükümlere tabi olacağının belirtilmiş olması gerekir veya böyle bir hüküm yoksa ticari şekilde işletilip işletilmediğine bakılarak kamu tüzel kişilerinin tacir olup olmadığı anlaşılır.
v  İktisadi Devlet Teşekkülü : Sermayesinin tamamı devlete ait ve ticari kıstaslara göre faaliyet yürütürler.
v  Kamu İktisadi Kurumu: Sermayesinin tamamı devlete ait fakat Tekel niteliğinde faaliyet yürütürler.
v  İktisadi devlet teşekkülleri : makina–kimya enstitüsü kurumu, devlet malzeme ofisi, türkiye kömür işletmeleri, elektrik üretim anonim şirket, …
v  Halk ekmek fabrikasi, ASKİ bunlar Ankara Büyükşehir Belediyesine ait fakat bunlar ticari şekilde faaliyet sürdürüyorlar ve tacir sıfatı belediyeye değil bu işletmelere aittir.
v  Neden bunlar değilde işletmeler tacirdir? Bütün tacirler iflasa tabidir ama istisnaları var. Eğer Kamu tüzel kişilerine tacir dersek bunlarda iflasa tabi olurlar ve bu sosyal anlamda sıkıntı yaratır. Dolayısıyla Kamu tüzel kişileri bir işletme işletiyorlarsa onlar değil işletmenin kendisi tacir sıfatını kazanır. İşletmenin de tacir olabilmesi için kendi kuruluş kanununa göre özel hükümlere tabi olması gerekecek veya ticari bir şekilde işletilmesi gerekecek.
v  Tübitak, SGK, OYAK (Ordu yardımlaşma Kurumu) bunlar tacirdir çünkü tamamen ticari faaliyet yürütürler.

               ÖZEL DURUMLAR
1)   Küçük veya Kısıtlılar
v  Bir Ticari işletmenin küçük veya kısıtlı tarafından işletilmesi mümkün müdür? Burada ticari işletme küçük veya kısıtlı adına işletilebilir ve veli yada vasi onun yerine işletmeyi işletir. Burada cezai sorumluluk veli yada vasidedir fakat tacir sıfatı Küçük veya Kısıtlıya aittir.
v  Küçük veya kısıtlı kendisine veli yada vasi atanmadan bir ticari işletme işletebilir mi? Kendisine veli yada vasi atanmadan ticari işletme işleten küçük veya kısıtlı için yukardaki kural geçersizdir ve tacir olmaz. (Akıl hastalığı, kötü yaşam..)

         2)     Hakim Teşebbüs
v  TTK m 195 Hakim Teşebbüs tacirdir diyor . Bir ticari işletmenin işletilip işletilmemesine bakılmaksızın tacirdir deriz.

v  ÖRN: A;
X limited şirketi -à %80 paya sahip
Y anonim şirketi -à %51 + Yönetim kurulu başkanı
Z Kollektif Şirketi-à %70 ortağı
Q Anonim şirketi -à%35 ortak + Yönetim kurulu üyesi
Tüsiad ve müsiad üyesi…
Bu adam tacir midir?
àBir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işletiyor olması gerekir bu temel kuraldan hareketle A’nın tacir olmadığı sonucuna ulaşabiliriz. Somut olayda böyle bir durum yok sadece adamın payı var şirketler üzerinde ama hiçbiri onun adına işletilmiyor.
à Ama bu adam hakim teşebbüs sıfatını taşıyorsa tacir olacaktır.
v  Bir şirket vasıtası ile birden fazla şirketin kontrol altına alınmasına Hakim teşebbüs  denir. Hakim teşebbüs tacirdir.

         3)     Donatma İştiraki
v  Paylı mülkiyet şeklinde  bir gemiye sahip olan kişilerin hepsinin namına denizde menfaat elde etmek amacıyla kullandıklar anda bir gemiyi, kendiliğinden donatma iştiraki oluşur. Bunun için bir gemi olacak, gemiye birden fazla kişi paylı malik olacak ve gemi hepsinin adına denizde bir menfaat elde etmek için kullanılacak. (Yolcu taşıma, Yük taşıma…)
v  Şirketler hukukundaki adi ortaklığa benzer, donatma iştirakinin tüzel kişiliği yoktur. Ama kanunumuz tacirlere ilişkin hükümlerin donatma iştirakinede uygulanacağını kabul etmiştir. (TTK m17) Fakat şöylede bir farklılık vardır ki adi ortaklıkta ortaklardan her biri tacir iken, donatma iştirakinde ortaklar tacir değildir iştirak tacirdir.
v  Adi ortaklıkta ortakların tacir olabilmesi için şu şartın olduğunu unutmayalım; ortada bir ticari işletme olacak.
v  Bir ortaklık TTK da düzenlenen ticari şirketlerden birine girmiyorsa adi şirkettir. (Boşluğu dolduran torba bir düzenleme) Adi şirket borçlar kanununda düzenlenmiştir TTK’da değil.

         4)    Tacir Sayılanlar
ü  Tacir sayılanlar arasında bir fark yoktur. Tacir sayılanlar hem tacirlerin haklarından yararlanır hemde tacirlerin külfet ve yükümlülüklerinden dolayı sorumludurlar.
      I.Gerekli izni almadan ticaretle uğraşanlar
    II.Ticaretle uğraşması yasak olduğu halde ticaretle uğraşanlar (ÖR:devlet memurları)
 III.Ticari işletme tam faaliyete geçmemesine rağmen;
3.     Bunu ilan eden veya
4.     Ticaret siciline tescil ettiren  
  IV.Küçük ve kısıtlılar


         5)    Tacir gibi Sorumlu Olanlar
v  ÖRN: Bir faaliyet için bir yerden izin alınması gerekiyor . Mesela eczane açmak için. Burada eczacı diploması olmalı ve eczacı odasından ruhsat alınmalı. Bu izin ya da onay alınması gereken bir faaliyet izin ya da onay almadan yapılıyorsa yine bu bir ticari işletme midir ve bunu işleten kişi tacir midir?
--Bunlar tacir sayılırlar. (Tacir sayılanlar konusunun 1.Şartına bakınız)
v  Ortada hukuken bir ticari işletme yok veya varolmayan bir şirketin ortağı (Hallederiz kadir kılıklı adamlar). Bunlar iyiniyetli 3. Kişilere karşı tacir gibi sorumlu. Bu kişiler tacirin haklarından yararlanamaz ama tacirin borçlarından sorumlu.
v  ÖRN: A (gerçekte ticari işletmesi olmadığı halde) Ankara’ya gider ve burada gariban  Fevzi’ye der ki :”Bizim antepte şöyle bir işletmemiz var, yılda 2 ton antep fıstığı işleriz.”der ve ticari bağlantılarla Fevzi ile bir sözleşme yapar.
-A burada Fevzi’ye karşı sorumlu mudur? à Sorumludur çünkü ortada bir ticari işletme olmamasına rağmen sanki varmış gibi hareket etmiştir
-A Gaziantep’e dönerken Aksaray’da X’in arabası ile çarpışır. Bu bir ticari iş midir A için ? 
à A somut olayda sadece Fevzi’ye karşı tacir gibi sorumludur. Dolayısıyla Fevzi bu A’nın iflasını isteyebilir. Kazada diğer tarafa karşı A tacir gibi sorumlu değildir, sorumluluk sadece iyiniyetli olarak A ile hukuki işlem yapan Fevzi’ye karşı geçerlidir.

27 KASIM

                          TACİR SIFATININ SONA ERMESİ
v  Tacir olmaya sebep unsurlardan herhangi birinin kaybedilmesi sonucunda Tacir sıfatı da ortadan kalkar, sona erer.
v  Tacir ticari işletmesini tescil ettirmemiş olsa bile eğer tacir sıfatını sona erdirmişse yani işletmesi faaliyete son vermişse yine bu tescil ve ilan ettirilmeli aksi takdirde iyiniyetli 3.kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.
v  Tüzel kişilerde tacir sıfatı; eğer bu bir ticari şirketse , ticari şirket sona erdiği anda sona erer. Şirket faaliyete son verdiği anda otomatik olarak tacir sıfatı sona ermiyor. Bir tasfiye sürecine girer. Tasfiye memurları atanıyor. Dolayısıyla burda tüzel kişinin fiil ehliyeti sınırlandırılıyor aslında. Burada tasfiye memurlarının yapabileceği işlemler sadece ticari işletmeyi sona erdirmeye yöneliktir. Yeni bir hukuki işlem yapamazlar, mevcut alacakları toplarlar, borçları öder vs.
v  Ticari şirketlerde ve diğer tüzel kişilerde tüzel kişilik sicilden terkin edildiği anda sona erer. Dolayısıyla tacir sıfatı da sona erer.

                              TACİR OLMANIN HÜKÜM VE SONUÇLARI
1.     TEK TARAFIN TACİR OLMASINA BAĞLANAN HÜKÜM VE SONUÇLAR
1)   İflasa Tabi olma
A) TTK m18/1 : Tacir, her türlü borcu için iflasa tabidir; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek, ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek ve bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür.
v Tacir sadece ticari işletmesiyle değil, ticari işletmesi ile ilgili olmayan borçlarından dolayı da sorumludur, iflası istenebilir.
v İflas külli icradır.
v Kural olarak sadece tacirler iflasa tabidir.
v İflas için muhakkak mahkeme kararına ihtiyaç vardır.
v İflas olmadan da alacaklılar alacağını alamaz mı, iflasın ne gibi bir avantajı var? àMesela X’in 6 tane alacaklısı var. Bir borçlunun birden fazla alacaklısı varsa burada alacaklılar alacağın kesinleşmesine göre sıraya girerler. (Öncelikli alacaklar hariç) Diyelim adamın 5 lirası var ama 15 liralık borcu var. Yani herkes alacağını alamayacak.
v İflas hukukuna göre ; yukarıdaki örnek üzerinden alacaklılardan beşinin alacağı kesinleşti ve sıraya girdiler fakat birinin alacağı kesinleşmedi ve alacağını alamıyor. Bu durumda o son kişi X’in iflasını isteyebilir. Eğer mahkeme X’in iflasına karar verirse bu durumda diğerlerine birşey ödenmeden bir iflas masası kurulur ve bu malların idare yetkisi o masaya geçer.X’in bütün malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisi kalkar ve bütün haczedilebilecek, maddi değeri olan malvarlıkları bu masaya dahil olur. Bütün alacaklar ve borçlar çıkarılır , netice itibariyle geriye kalan o son alacaklı sonradan da girmiş olsa olaya, borçlunun malvarlığı borçları karşılamıyorsa bu durumda varolan malvarlığı tüm alacaklılara alacağı oranında paylaştırılır.
v  İflas tacir için bir nimet değil, tacir için bir külfettir. Dolayısıyla tacirler, tacir sayılanlar ve tacirler gibi sorumlu olanların iflası istenebilir. İflas bir külfet olduğu için onun gibi sorumlu olanlarda iflasa tabidir.v  Tüzel kişi tacirlerin ticari iş adi iş sahası olmadığı için onların yaptığı bütün işler ticari iş ve bütün borçlar ticari borçtur. Gerçek kişi tacirler içinse adi sahasında yada ticari  sahasında olan bütün borçlarından dolayı iflası istenebilir.
v  TTK’ya göre; tacirler , tacir sayılanlar, tacir gibi sorumlu olanlar iflasa tabidir.
v  ÖRN: A (hallederiz kadir kılıklı adam) Ankaraya gider, saman pazarında B’yi bulur ve bizim  Antep’te şöyle bir işletmemiz var ,yıllardır bu işi yapıyoruz der. Ticari işletmesi olmamasına rağmen sanki varmış gibi B ile bir hukuki işlem yapar. Dolayısıyla  A B’ye karşı tacir gibi sorumlu. Öte yandan da A’nın güzel konuşmasına kanan ve aslında onun bir ticari işletmesi olmadığını bilen X,Y ve Z onunla hukuki işlem yaparlar. A olayda tacir gibi sorumlu olan kişi olmasına rağmen X,Y,Z ya da herhangi birisi A’nın iflasını isteyebilirler mi?
àTacir gibi sorumlu olanlar sadece iyiniyetli 3.kişilere karşı iflasa tabidirler. A burada X,Y ve X’ye karşı iflasa tabi değildir.
           B) Özel hükümlere göre:
v İİKm44 : Tacirler tacir sıfatlarını kaybettikten itibaren 1 yıl daha iflasa tabidirler.
àTacirler ticari faaliyetlerine son verdikten sonra mal beyanında bulunmak zorundalar.
v  Komandit ve kollektif şirket ortakları şirketin borçlarından dolayı iflasa tabidirler.
v  Soru: Bir kollektif şirket bir ticari işletme işletmek amacıyla kurulduğuna göre şirket ortakları tacir midir?
àTacir değildir, çünkü “adına”dan bahsediyoruz. Burada kollektif ortaklar adına değil şirket adına bir işletmeden söz ediliyor. Ancak tacir olmasalarda bu kişiler şirketin borçlarından dolayı iflasa tabidirler. (Komandit komanditer konusuna Tüzel kişi tacirler kısmından bak)
v  Komandite ortaklar istisnasız iflasa tabi.
v  Komanditer ortak ise sermayesini henüz şirkete ödememişse yani şirkete sermaye koyma borcu devam ediyorsa iflası istenebilir ama komanditer ortak sermayenin tamamını şirkete ödemişse ve artık böyle bir borcu yoksa onun iflası istenemez. Alacaklılar hiç bi şekilde ona karşı müracaat edemezler.

v  Banka yönetici ve deneticilerinin Kanuna aykırı işlemler nedeniyle bankaya vermiş olduğu zararlar nedeniyle bu kişilerin iflası istenebiliyor, bu kişilerin tacir olması şart değil.
v  Konkordato: Mal varlığının yeniden yapılandırılmasının istendiği bir müessese. İflastan farklı olarak iflası alacaklılar ister, Konkordatoyu borçlu kendisi ister. Tacir olma zorunluluğu yoktur bunu isteyebilmek için.
v  Konkordato talebi reddedilen veya süresi dolan kişinin alacaklının talebi üzerine iflası istenebilir.
v  SPK (Sermaye Piyasası Kanunu) m98: Tedrici tasfiyesine giren bir SPK kurumunun doğrudan yada dolaylı olarak %10’undan fazlasına sahip olan ortaklarının, bunların yöneticilerinin , görevden ayrılmış olsa bile yönetim kurulu üyelerinin, imzaya yetkili yöneticilerin, portföy yönetim şirketi yöneticilerinin, konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının yöneticilerininde iflası istenebilir kusurları olmasa bile.

C) Tacir Oldukları halde İflası İstenemeyenler
v  Kitler ‘in ve müesseselerinin iflası istenebilir.
v  SGK tacir ama özel kanunu gereği iflası istenemez.
v  Özel kanunlarında iflasının istenemeyeceğine dair bir hüküm varsa onların iflası istenemez.
v  ÖRN: Ankara Üniversitesinin basın ve yayın müdürlüğü var. Tamamen ticari amaçla özel hükümlere göre faaliyet yürütüyor. Ankara üniversitesi tacir değildir basım evi tacirdir burada. Basım evi müdürlüğünün iflası istenebilir.

 II. Ticaret Ünvanını Seçme ve Kullanma
v  Ticaret ünvanı taciri, işletme adı işletmeyi gösterir. Her tacir bir ticaret ünvanı seçmek ve  kullanmak zorunda. Dolayısıyla Ticaret ünvanın tacir için hem bir hak hem bir külfet.
v  Tacir hem seçmek ve kullanmak, hem süresi içinde tescil ettirmek hemde kullanmış olduğu belgelerde, faturalarda , mektuplarda bu ticaret ünvanını kullanmak zorundadır. Aksi takdirde idari para cezası var.
v  Ticaret ünvanını esnaflar kullanamazlar ama isterlerse işletme adı kullanabilirler.
v  Gerçek kişilerin ticaret ünvanı ad ve soyadın kısaltmadan yazılmış şeklidir. İstisnalar var. Türkiye’de daha önce aynı isim ticaret ünvanı olarak seçilmemiş olacak ve seçilen ünvan tacirin kendisine ait olacak.

III. Ticaret Siciline Tescil
v  Tacir işletmesini açtıktan itibaren kanunda aksine bir hüküm yoksa 15 gün içerisinde işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır.
v  Sicil : Amacı hem bazı haklara aleniyet sağlamaktır hemde bazı hakların kazanılmasına etki eden resmi kütüklerdir. ÖRN : Gemi sicili, ticaret sicili, tapu sicili, nüfus sicili…
v  İşletmenin tescil edilip edilmemesi tacir sıfatının kazanılmasında yada işletmenin ticari  işletme sıfatı kazanmasında etkisi yok. Bu idari bir yaptırımdır. Eğer tescil yapılmazsa idari para cezası ödenmek zorunda kalınır.
v  Tacirin kaç tane ticari işletmesi varsa her birini ayrı ayrı tescil ettirmek zorunda, ayrıca tacir her bir işletmeden dolayı ayrı ayrı tacir sıfatına sahiptir.

 IV.Ticari Defter Tutma
v  TTK m18/1 : Tacir, her türlü borcu için iflasa tabidir; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek, ticari işletmesini ticaret sicili- ne tescil ettirmek ve bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari def- terleri tutmakla da yükümlüdür.
v  Tacir ticari defter tutmakla yükümlüdür.

    V.Odalara Kaydolmak
v  Tacir, ticari işletmenin faaliyet konusuna göre bulundukları yer ticaret ve Sanayi odalarına kaydolmakla yükümlü. Bu bir ay içinde yapılmalı. Eğer tacir 1 ay içinde ilgili odaya kaydolmazsa oda bunu re’sen yapıyor. Odaya kaydolmak aidat ödeme yükümlülüğünü beraberinde getirir.
 VI.Ticari İş Karinesi
v  Tacirin borçlarının ticari olması asıldır.
v  Tüzel kişi Tacirler için İSTİSNA: ?
v  Adi işler için İSTİSNALAR: 1) En başta yaparken açıkça söylemişse kişi yada
 2) İşin niteliğinden açıkça anlaşılıyorsa yapan kişi için o ticari iş değildir.
VII.Basiretli İş Adamı Gibi Davranma
v  Tacir sadece ticari işletmesi ile ilgili işlemlerde basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü  altında.
v   Dolayısıyla Tacirlerin acemiliğini ,deneyimsizliğini ve hafifliğini ileri sürerek edimler arasındaki farkın giderilmesini isteyemez.

ÖRN: Tır şoförü gece uyumak için arabayı kenara çeker. Hırsızlarda gelip çantayı arkadan alıp kaçar. Yargıtay : “Sen basiretli bir tacir  gibi davranıp herhangi bir yere değil bir tır parkına yani güvenli bir yere çekmen lazımdı” diyor.
ÖRN: Tacir A , B ile bir sözleşme yapar. Daha sonra A araştırma yapar ve öğrenirki sözleşme konusu malın 2 yıl önce Türkiye’ye girişi yasaklanmış. A burada objektif imkansızlık olduğunu ileri sürüyor. Eğer A tacir olmasaydı burada objektif imkansızlık olurdu ama A tacir olduğu için basiretli bir tacir gibi davranıp sözleşmeyi yapmadan önce herşeyini araştırmalıydı.

v  Tacir ancak muzayeka (zorda kalma) hükümlerine dayanarak basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğünün uygulanmaması gerektiğini ileri sürebilir.
ÖRN : İnşaat işi yapan tacir A, Hukuk Fakültesinden mezun olacak olan kızına bir spor araba almak ister.
Tacir A, spor araba satan tacir B’ye gider. Durumu anlatır. Kızının mezun olacağı saatte arabayı istediğini belirtiyor. Tacir B’de arabayı o saatte oraya teslim edeceklerini söylüyor. Tacir B arabayı yurtdışından getirtirken gümrük işleri uzar ve B zamanında arabayı teslim edemez. Tacir B bu durumda gümrük işlerinin uzadığı sebebi ile teslimin zamanında yapılamamasından sorumlu olmadığını söyleyebilir mi?
àSözleşme kurulurken Tacir B’nin yapmış olduğu söylemlerden yola çıkılır. Tacir B’nin basiretli iş adamı gibi davranması lazım. Ama tacir A’nın basiretlli iş adamı gibi davranma zorunluluğu yoktur. Bu olayda eğer A arabayı kızı için değilde ticari işletmesi için almış olsaydı o zaman basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü olurdu.

VIII.Ticari Örf-Adetlere Tabi olma
v  Tacirler bilselerde bilmeselerde ticari örf ve adetlerden sorumludurlar.
v  Tacir olmayanlar için ancak ya o örf adeti biliyorlarsa yada bilmeleri gerekiyorsa ticari  örf ve adete tabidirler.Ama tacirlerin bilip bilmemesi önem taşımaksızın hepsinden sorumludurlar.
v  Taraflar aynı yerdeyse özel örf adet genel örf adetten önce uygulanır. Ama taraflar farklı yerdelerse Sözleşmenin ifa edileceği yerdeki ticari örf adet uygulanır.

 IX.Ücret ve Faiz İstemi
v  Tacir ticari işletmesi ile ilgili yapmış olduğu iş ve hizmetler nedeniyle sözleşmede kararlaştırılmamış olsa bile ücrete hak kazanır. Bu bir nimettir.
v  Tacir sayılanlar ancak tacirin külfetlerinden dolayı sorumludurlar burada ise ücrete hak kazanma bir nimet olduğu için tacir sayılanlar bundan yararlanamaz.
v  Yapılan işlemin ya da hizmetin olumlu sonuçlanması şart değil tacirin bu ücrete hak kazanabilmesi için.

ÖRN: M, B’nin müşterisi. M çek düzenleyip C’ye yani Hami’ye verir. C bankaya gidip bunu bozdurmak ister. Banka B’de M’nin hesabında yeterli bakiye yok fakat B “M bizim devamlı müşterimiz bir sorun olmaz” diye ödemeyi yapar C’ye. Yapılan bu işlemin BK hukukundaki karşılığı vekaletsiz iş görmedir. B yapmış olduğu bu ödemeden dolayı M’den bir hak kazanır mı?
à Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre B M’den ödemiş olduğu parayı geri ister. Ama B bu yapmış olduğu ödemeden dolayı Faize yada bir ücrete hak kazanır mı? Tacirin yapmış olduğu işlemlerden dolayı faize hak kazanabilmesi için bunun vekaletsiz iş görme nedeniyle yapılmış olması da mümkündür.
Ø  Tacir, Ticari işletmesi ile ilgili olarak vermiş olduğu avanslar ve yapmış olduğu giderler için ödeme gününden itibaren faize hak kazanır
ÖRN: Gaziantep’te ki bir tacir ile İstanbul’da ki bir tacir 2 ton Antep fıstığının teslimi için anlaşırlar. Sözleşmede ifa yeri kararlaştırılmamış. İfa yeri neresidir?
à Bu cins borcudur. Borçlunun yerleşim yerinde yani Gaziantep’te yapılır ifa. Adam Gaziantep’e gelip alamayacağını ve bir kamyon ile kendisine göndermesini söyler satıcıya. Satıcı bunun için kamyon tutar, hamal tutar ve çeşitli masraflar yapar. Tacir yapmış olduğu bu masraflardan dolayı ödeme gününden itibaren faize hak kazanır.
    X.Ücret ve Cezanın İndirilmesini İsteyememe
v  TTK m22: Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk Borçlar Kanununun 121 inci maddesinin  ikinci fıkrasıyla 182 nci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 525 inci maddesinde yazılı hâllerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.
v  Bu şart sadece tacirin ticari işletmesi ile ilgili işlemler için geçerlidir. Dolayısıyla tacir işletmesi ile ilgili olmayan her türlü işlemlerde aşırı ücret ve cezanın indirilmesini isteyebilir.
v  Ücret ve cezai şartın tenkisinin istenemeyeceği kanunda sayılmış olan sınırlı haller şunlardır:
1) TBK m121/2 :
v  Faiz veya irat borcunu ve bağışladığı meblağın tediyesinde temerrüde düşen borçlu için öngörülen cezai şart
v  Temerrüt faizi kanundan doğan bir haktır. Adi borçlarda eğer bu faiz aşırı bir oranda ise diğer taraf hakimden bunun indirilmesini isteyebilir. Ama tacir ticari işletmesi ile ilgili olarak yapmış olduğu işlemlerde temerrüde düşerse bu yüksek faizin indirilmesini isteyemez. (Kural bu)

2) TBK m182/3 :  Cezai şart.
v  Akdin icra edilememesi veya eksik olarak icrası hali için öngörülen cezai şart
I-Eğer taraflardan biri ifayı gereği gibi yapmazsa hem temerrüt hükümlerine gidilir hem cezai şart uygulanır.
II-Borçlu isterse o cezai şartı ödeyerek asıl edimini ifa etmekten kurtuluyor.
v  Taraflar cezai şartı aşırı fahiş kararlaştırmışlarsa hakim re’sen cezai şartın indirilmesine karar verebilir.
v  Tacir ticari işletmesi ile ilgili olarak yapmış olduğu işlemlerde bu cezai şartın aşırı fahiş olduğu gerekçesiyle hakimden indirilmesini isteyemez. Bunlar basiretli bir iş adamı gibi davranmanın doğal sonucu.
   3. TBK 525: Simsarlık Ücretinin İndirilmesini İsteyememesi
v  Simsar aracılık eden kişidir. Tacir yardımcısıdır.
v  Simsarlık ücretini taraflar aşırı yüksek belirlemişlerse burada yine hakim bu ücretin  indirilmesine karar verebiliyor fakat tacirler simsarlık ücretinin fazla olduğu gerekçesi ile bunun indirimini isteyemiyor.
v  Bu bir külfettir. Tacirler ve tacir gibi sorumlu olanlar buna tabidirler. Aşırı ücret ve cezai şartın indirilmesini isteyemezler.
ÖRN: Tacir A ile B sözleşme yapar. Sözleşmede aşırı yüksek cezai şart vardır. A edimini ifa etmezse bu aşırı yüksek cezai şartın indirilmesini isteyebilir mi?
–İsteyemez.
-Ama A sözleşme ile bu borcunu C’ye devrederse ve C tacir değilse, bu aşırı cezanın indirilmesini isteyebilir kural olarak. Ama ortada bir muvaza varsa ve B bunu ispatlarsa C indirim yapılmasını isteyemez.-Tacir A sözleşmeyi yaptıktan sonra tacir sıfatını kaybederse indirimin yapılmasını isteyebilir mi?
-A sözleşmeyi tacirken yapmıştır dolayısıyla indirim isteyemez.
-Tam tersi olsaydı yani A sonradan tacir sıfatı kazansaydı indirilmesini isteyebilirdi.

28 KASIM 2014, CUMA

İKİ İSTİSNA:
1.     Tacirin Ticari İşletmesi ile ilgili olmayan işlemler
v  Tacir bu işlemlerde aşırı yüksek cezai şartın indirilmesini isteyebilir.
v  Acemiliğine dayanarak gabin hükümlerine başvurarak işletmesi ile ilgili olmayan işlemlerde tacir bundan faydalanabilir. Zorda kalma hali varsa sözleşmenin tamamen ortadan kaldırılmasını da isteyebilir.
2.     Cezai şartın tacirin ekonomik yıkımına sebep olacak kadar aşırı fahiş ise
v  ÖRN : Tacir A ile B bir sözleşme yapar otoyol ihalesi konusunda. B der ki şu tarihe kadar bitir bunu muhakkak yoksa süresini geçtikten sonra her gün için 1 milyon lira cezai şart ödersin diyor karşı tarafta bunu kabul ediyor. Ama zamanında ifa edemeyip temerrüde düşer ve cezai şart işlemeye başlar. Dolayısıyla burada tacir kararlaştırılan bu aşırı cezai şartın indirilmesini isteyebilir mi?
à Burada yarışan bir durum vardır . Tacirin basiretli iş adamı gibi davranıp sözleşmeyi ona göre yapması gerekirdi. Bide BK 27 vardır. Bu olayda ahlaka kamu düzenine bir aykırılık olup olmadığına yada imkansızlık olup olmadığına bakılır. Somut olayda 1 milyon lira cezai şart kararlaştırılması doğru mudur ahlaka uygun mudur diye baktığımızda kesin birşey söylenemez. Dolayısıyla hakimin her somut olayda durumu ayrı ayrı değerlendirip indirilmesine ya da sözleşmenin tamamen ortadan kaldırılmasına karar verebilir. Olayımızda toplam ifa edilecek edimin değer 100.000 iken cezai şartın 1.000.000 olması çok da ahlaka uygun değildir.
v Tacirin edimini ifa etmemesi kendi kusurundan da kaynaklanabilir fakat her nasılsa adam edimini ifa etmedi diye bu sözleşme onun ekonomik olarak yıkımına sebep olacaksa burada basiretli iş adamı gibi davranması gerektiğini ileri süremeyiz.

àYukarıdaki iki istisna haricinde tacir aşırı yüksek cezai şartın indirilmesini isteyemez.

1.     Fatura Verme
TTK m21/1 : Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.

v  Karşı tarafın tacir olması gerekmiyor.
v  ÖRN: A kişisine Bir sözleşme olmadığı halde bir fatura gönderiliyor Lcwaiki tarafından. Kişi buna sessiz kalırsa bir sözleşme gibi algılayıp buna itiraz etmezse sözleşme kurulmuş mu olur?
v  Fatura sözleşmenin kurulması ile ilgili değil ifa aşaması ile ilgili bir vesikadır. Geçerli bir sözleşme olmadan faturanın gönderilmesi duruma göre icap yada icaba davettir.
v  Faturanın düzenlenmiş olması bir sözleşmenin kurulduğuna karine de teşkil etmez. Faturayı gönderen kişi ayrıca o sözleşmenin varlığını ispatlamakla yükümlüdür.
v  Fatura ne zamana kadar düzenlenmeli?
à TTK ‘da faturanın düzenlenmesi tarihi ile ilgili bir hüküm yok fakat Vergi Usul Kanununa
 göre fatura malın satıldığı yada işin görüldüğü günden itibaren 7 gün içinde düzenlenmiş olması gerekir, bu süre içinde düzenlenmeyen fatura, fatura değildir diyor.
v  TTK’ya göre fatura düzenleme ve verme yükümlülüğü sadece tacirlere verilmiştir ve bunun için karşı taraftan bir talep olması lazımdır.
v  Tacir her miktar için fatura vermekle yükümlü değil. 800 lira altına, onun yerine geçen belgeler de kasa fişleride verilebilir.

2.     İKİ TARAFI TACİR OLAN TİCARİ İŞLERE İLİŞKİN HUKUKİ SONUÇLAR
      I.Faturaya 8 gün içinde itiraz etmeme
v  TTK m21/2: Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.
v  Buradaki “Kişi” tabirinden alan kişinin tacir olması gerektiği sonucunu çıkarmak lazım.  (Yargıtay bu görüşte.)
v  Ancak herşeyi açıkça belirten kanun koyucu neden bunuda açıkça belirtip tacir yazmamıştır kişi kelimesi yerine. Yani kanun koyucunun buradaki kişi kelimesini sadece tacir olarak kabul etmediği sonucuna ulaşabiliriz.
v  Sonuç olarak bu iki görüşte ileri sürülebilir fakat görüşler tutarlı olarak açıklanmalıdır.

TTK m 21/2 ‘nin Uygulanma şartları :
1)     Temel bir borç ilişkisi olmalı, bu borç ilişkisi geçerli olmalı
-Temel borç ilişkisi geçersizse 8 gün içinde itiraz edilmemesi faturanın kabul edildiği sonucunu doğurmaz.
2)     Gönderilen belge fatura olmalı ve şeklen geçerli olmalı bu fatura. (Vergi Usul K. m.9’da sayılan hususlar)
3)     Fatura Muhattaba varmış olmalı
-Hakimiyet alanına ulaşması değil faturayı aldığı tarih bu 8 günün başlangıcı sayılır. (Net değil bu husus hocaya göre.)
4)     Gönderen kişi tacir olmalı
5)     Adına fatura düzenlenen kişi tacir olmalı
6)     8 gün içinde itiraz edilmemeli
àBK’ya göre eğer kararlaştırılmamışsa faturayı aldığı tarihi izleyen günden itibaren başlar. Ertesi günün iş günü olup olmaması önemsiz.
àBuradaki süre yaptırımı olmayan bir süredir. Eğer süre kaçırılırsa ispat yükü taraf değiştirir.
à Her türlü delille bunun aksi ispat edilebilir.
àAksi ispat edilemezse faturanın içeriğini doğru kabul etmek gerekir.
Ø  8 gün içinde yapılan itirazın karşı tarafa varması gerekir mi bu 8 gün içinde?
àBu süre içinde itirazın yapılmış olması yeterli karşıya varması gerekmez bü süre içinde.
àFaturaya İtiraz Etmemenin Sonuçları ß
v  Faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemesi faturanın bütün içeriğinin kabul edildiği anlamına gelmez. Sadece faturada olması gereken mutad hususların kabul edildiğine karine teşkil eder.

v  Mutad hususlar: Malın miktarı, cinsi ,birim fiyatı, tutarı, KDV’si

àTarafların Vade farkını isteyebilmesi için;
1)Sözleşmede varsa, taraflar sözleşmede vade farkının ödeneceğini kararlaştırmışlarsa vade farkı isteyebilirler,
2)Sözleşmede yoksa isteyemez,
3)Sözleşmede yok ancak vade farkının ödenmesi ile ilgili bir ticari teamül varsa fatura ve vade farkı belirtilmişse istenebilir.

ÖRN: Tacir A ile B bir satım sözleşmesi yaparlar. Satım sözleşmesinde A malı 15.02.2014 
tarihinde B’ye teslim eder ama faturayı 25.02.2014 tarihinde teslim eder. B’nin 8 günlük
 itiraz süresi ne zamandan başlar?
à Buradaki itiraz süresi malın teslimi değil faturanın teslimidir.
- B 8 gün içinde faturya itiraz etmez ve faturayı da ödemez. A B’ye dava açar. B burada malın 
teslim edilmediğini söyleyerek ödemezlik def’ini ileri sürer ve A’nın edimini ifa etmesi 
gerektiğini söyler. A ise malı teslim ettiğini belirtir  ve çünkü B faturaya itiraz etmedi diyor. 
Faturaya itiraz etmemesi B’nin, malın teslim edildiğine karine teşkil eder mi?
àFaturaya itiraz edilmemesi malın teslim edildiğine karine teşkil etmez.Tacir malı teslim ettiğini ayrıca ispatlamakla yükümlü. Ancak faturada “teslim aldım” yazısı ve imza varsa burada 
bir sıkıntı yoktur.

Açık Fatura:  Faturayı düzenleyen üste imzalamışsa bu açık faturadır. Ticari teamüllere göre 
faturanın bedelinin ödenmediğine karine teşkil eder.

Kapalı Fatura: Tacir üste değilde aşağı kaşe basıp imzalar. 1948 de verilen bir ticari teamül 
kararıyla fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil eder.

   II.Teyit Mektubuna İtiraz etmeme
v  TTK m21/3 : Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya
 diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan 
açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren
 sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan
 sözleşmeye veya açıklamalara uy- gun olduğunu kabul etmiş sayılır.
v  Her ikitaraf tacir olmalı .
v  Teyyit mektubuna süresi içinde itiraz etmeyen bir kişi daha sonra herhangi bir delille 
bu itirazı  yapabilir.

III.İhbar ve İhtarları Belli bir Şekilde Yapma
v  TTK m18/3 : Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, 
sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar 
noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik
 imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.
v  Ayıbın ihbarı yapılır, borçlunun temerrüdünde ise ihtara lüzum vardır.
v  İhtar ve ihbarı şekle bağlanmış işlemler;
àDiğer tarafı temerrüde düşürme
àsözleşmeyi fesih ve
àSözleşmeden dönme
v  Bu işlemler;
1- Noter aracılığıyla
2- Taahhütlü mektupla
3-Telgrafla
4-Güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.
v  Geçerlilik için değil ispat için gerek yukardaki üç durum.
v  İspat içinde yukarda sayılan dört işlemden birinin yapılmış olması gerek.
v  Sözleşmenin Feshi: İleriye yönelik. Her zaman yapılması mümkün.
v  Sözleşmeden Dönme: Geriye dönük etkili. Taraflar ifa yapmışsa sebepsiz zenginleşme 
hükümlerine gidilerek geri alınır.Dönme için ya kanunda hüküm olacak yada taraflar 
bunu kararlaştırmış olacak.
v  İhbar ve ihtarda ki bu şekil her iki tarafın tacir olduğu ve ticari işletmeleri ile ilgili olduğu durumlarda geçerlidir.

 IV.Ticari Defterlerle İspat
v  İki tarafın tacir olduğu durumlarda tacir kendi defterlerinin lehine delil olmasını isteyebilir.
 Bunun için iki tarafta tacir olmalı ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili 
olması lazım.

    V.Ticari Yargı Konusu Olma
v  Nispi Ticari Dava: Her iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi 
ile ilgili olduğu durumlarda dava konusuna bakmadan ticari yargı konusu olur. Asliye ticaret mahkemesinde görülür.

3 Aralık , 2014

 VI.Satış ve Mal Değişimine İlişkin Özel Hükümlere Tabi Olma
v  Bunun hakkında iki tane özel hüküm vardır.
1) TTK m23
2) TTK m1530
v  Kural olarak tacirler arasındaki mal değişimi yada satışlar Borçlar Hukukuna tabidir.
 İstisna ise yukardaki iki maddede belirtilen hususlardır.
v  TTK m23’te belirtilen 3 tane istisna vardır. Bunun haricindekiler Borçlar kanunundaki 
hükümlere tabidirler.
1)Sözleşmenin kısım kısım yerine getirilmesi
v  Alacaklı kısmi ifayı kabul etmek zorunda mıdır? Kural olarak değil Borçlar K.’na göre.  
Ama sözleşmede kısmi ifanın yapılacağı kararlaştırılabilir ya da sözleşmenin niteliğine göre
 kısmi ifa mümkün olabilir (Para borçları) ya da sözleşmede kararlaştırılmamış olsa bile 
alacaklı kısmi ifayı kabul edebilir. Bu alacaklının takdirine kalmıştır.  Burada temerrüde 
düşülürse alacaklı sadece ifa edilmeyen kısım için temerrüde başvurur diyor TTK.
v  Dolayısıyla her iki tarafın tacir olduğu ve satış sözleşmelerinde eğer kısmi ifa yapılmışsa 
alacaklı sadece ifa edilmeyen kısım için borçlunun temerrüdü hükümlerine başvurabilir.
v  Alacaklı Kısmi ifayı kabul etse ve borçlu geri kalan edimi ifa edemeyerek temerrüde düşse , 
burada alacaklı borçlunun temerrüdü bağlamında sadece ifa edilmeyen kısım için mi yoksa
 sözleşmeyi feshedip kabul ettiği ifayı geri vererek alacağın tamamı için mi başvuracağı 
hususunda Borçlar Kanununda kesin bir düzenleme yok.
v  İfa edilmeyen kısım Sözleşmeden beklenen yararın elde edilmesini veya istenen amaca 
ulaşılmasını engelliyor veya zayıflatıyorsa veya durumun gereğinden sözleşmenin kalan 
kısmının ifa edilmeyeceği anlaşılıyorsa alacaklı sözleşmeyi feshedebilir ve kısmi ifayı geri 
iade ederek borcun tamamı için temerrüd hükümlerine başvurur.
2) Alacaklının Temerrüdü
v  Borçlu zamanında ifayı teklif etmiştir fakat alacaklı almada direnmiştir.
v  Alacaklının temerrüdü gerçekleştiğinde borçlu hangi haklara başvurabilir?
- Adi işlerde ki uyuşmazlıklarda öncelikle Alacaklının bunu tevdi etmesi gerekir. Tevdi yerini 
taraflar anlaşamazsa hakim belirler.
Malın tevdisi mümkün değil yada çok masraflı yada bozulacak bir malsa hakime başvurarak sattırılabilir.
-İki tarafın tacir olduğu ve iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili olduğu satım sözleşmesinde 
eğer alacaklı temerrüde düşerse satıcı bu tevdiyi yerine getirmeden yukarda sayılan üç şarta 
gerek olmadan doğrudan hakimden malın satışını isteyebilir. Mal açık arttırma ile satılarak 
borçlunun alacağında takas edilmek şartıyla bir yere depo edilir.
         3) Malın Ayıplı Olması
v  Ayıplı mal, müşteriye teslim anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek yada modele
 uygun olmaması yada objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan bir maldır.
v  Ticari hayatta yapılan işlemlere güveni sağlamak için 2 ve 8 günlük kısa süreler 
belirlenmiştir malda ayıp olması durumunda. Bu süreler hak düşürücü sürelerdir.
v  Eğer malın ayıbı teslim sırasında açıkça belli ise 2 gün,
v  Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli değil ise , alıcı malı teslim aldığı tarihten
 sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek ve ayıp ortaya çıkarsa aynı süre içinde 
satıcıya ihbar etmek zorundadır.
v  Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. 
Ancak satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması 
halinde , bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılmışsa hemen 
satıcıya bildirilmelidir. Bildirilmezse malı ayıbı ile birlikte kabul etmiş sayılır.
v  Burada yapılan ihbar ve ihtar herhangi bir şekle tabi değil. Bunlar maddi vakıalardır ve 
her türlü delille ispatı mümkündür.
v  8 gün içinde ayıp görülmemiş hatta uzman bile anlamamışsa bu durumda süre TTK’da 
hüküm bulunmadığı için Borçlar Kanunu özel hükümlerine göre belirlenir. Borçlar özelde 
satım sözleşmesinde zamanaşımı süresi 2 yıldır. Dolayısıyla 2 yıl içinde meydana gelen bir
 ayıbı, alıcının derhal bildirmesi gerekir. Bu her somut olaya göre ayrı ayrı belirlenir.
v  Eğer burada ağır kusur ve ağır ihmal varsa süre olarak 10 yıllık haksız fiil süresi uygulanır.
 (Bu bir hüküm değil , uygulamada böyle olduğu yönünde bir genel kabul var.)

TTK m 1530: Ticari işletmeler arasındaki mal ve hizmet tedarikini düzenleyen özel hükümler:
a)    Temerrüd: Ön şart. Borçlunun temerrüde düşebilmesi için ihtar edilmeli ve uygun bir süre verilmeli. Süre içinde ifa yapılmamışsa temerrüde düşülmüş olur.
Ø  Satıcı , edimini gereği gibi ve zamanında ifa etmişse, Alıcı da eğer sözleşmede belirli bir
 ödeme günü kararlaştırılmışsa ihtara gerek kalmadan temerrüde düşer. (Kesin vade var.)
Ø  Eğer sözleşmede belirli bir ödeme günü kararlaştırılmamışsa fatura veya eşdeğer belgenin 
teslim edildiği tarihi izleyen 30 gün sonra,
Ø  Eğer faturanın veya eşdeğer belgenin alındığı tarih belli değilse , bilinmiyorsa veya düzenlenmemişse bu durumda mal veya hizmetin alınmasına müteakip 30 gün sonra,
Ø  Fatura veya eşdeğer ödeme belgesi talebi daha önce alınmışsa mal veya hizmetin alındığı 
günden 30 gün sonra, eğer mal ve hizmet alınmış ama bir muayene süresi varsa bu inceleme süresinden sonra 30 gün.

b)    Ödeme günü: Sözleşmede bir ödeme günü belirtilebilir ancak sözleşmede belirtilen 
bu ödeme günü Faturan veya eşdeğer belgenin alınması veya mal veya hizmetin gözden 
geçirilme süresinden itibaren 60 günden fazla olamaz. BK’ya göre taraflar sözleşmede 
diledikleri gibi bir süre belirtebilirler ancak TTK 1530’a göre şu istisna mevcuttur;
Ø  İstisna : Çok fazla haksızlık olmamak, alacaklı aleyhine haksız bir durum yaratmamak 
şartıyla tarafların açıkça anlaşmaları şartıyla taraflar daha uzun bir ödeme süresi belirleyebilirler.
Ø  İstisnanın İstisnası: Eğer alacaklı kobi ise yani küçük veya orta boy işletme ise veya 
hayvansal veya tarım üreticisi ise veya borçlu büyük boy işletme ise yine bu süre 60 günden 
fazla olamaz.
c)    Taksitle Ödeme : Taraflar ödemenin taksitle yapılacağını kararlaştırmışlarsa ödeme
 süresi birinci takside göre belirlenir.
d)    Gecikme Faizi : Taraflar gecikme faizi ödenmeyeceği veya ağır derecede haksız 
sayılabilecek az faiz ödeneceği , alacaklının geç ödeme nedeniyle uğrayacağı zarardan 
borçlunun sorumlu olmayacağına ilişkin sözleşme hükümleri geçersiz sayılır.
Ø  Bunlar alacaklıyı koruyan hükümlerdir.
Ø  Temerrüde düşülürse genel faiz uygulanır.
Ø  İSTİSNA : Ticari işletmeler arasında mal değişimine ilişkin sözleşmelerde temerrüd 
faizi gösterilmemişse Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen faiz oranı uygulanır. Bu faiz oranı 
avans faiz oranı değildir.
Ø  TTK m1530: Faiz oranı 3095 sayılı kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme
 fazi oranından en az %8 fazla olmalıdır. 2014 yılı için bu faiz oranı %12.75 . Kanuni faiz 
oranımız %9, Avans faizi %11.75 .
Ø  Ticari işlerde uygulanacak avans faizi %11.75 , fakat her iki tarafın tacir, mal veya hizmet
 tedarikine ilişkin bir uyuşmazlık varsa burada faiz oranı %12.75 olarak uygulanır taraflar  
daha farklı bir temerrüd faizi kararlaştırmamışlarsa.

VII.Hapis Hakkı
Ø  Alacaklı borçludan alacağını almak ister fakat borçlunun da alacaklıda  bir taşınır malı
 var. Borçlu bu durumda alacaklıya sendeki maılımı ver bende borcu vereyim diyebilir mi?
Ø  Şartlar: MK m950 ;
ü  Her iki alacakta muaccel olacak,
ü  Borçlunun elindeki mal taşınır veya kıymetli bir evrak olacak,
ü  Alacak bu taşınır maldan yada kıymetli evraktan kaynaklanmış olacak.
Ø  Hapis hakkı bir rehin değildir. Rehin sınırlı bir ayni haktır. Rehin hakkı alacaklının alacağına öncelikle alma hakkı veren bir haktır. Hapis hakkı ise öncelikli alma hakkı vermez sadece 
borçluyu borcunu ödemesi için zorlar.
Ø  MK m950/2: Eğer bu tacirler arasında ise, buradaki zilyetlik ve alacağın borçtan
 kaynaklanması kanunen var sayılır.Dolayısıyla her iki taraf tacir ve hukui işlem her iki
 tarafın ticari işletmesini ilgilendiriyorsa hapis hakkına ilişkin kıstaslar var kabul ediliyor. 
Artık borçlu borcun burdan kaynaklanmadığını ispatla yükümlü. İspat yükü yer değiştirir.

                    à  ESNAF   ß
ü  TTK m15 : Esnaf ister gezici olsun ister bir dükkanda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve 
sanat veya ticaretle uğraşan kişidir.
ü  Kural olarak esnaflar TTK hükümlerine tabi değillerdir.
ü  TTK m20 : Esnaflarda TTK’nın 20. Maddesinden yararlanabilirler. “Ücrete Faiz” maddesi. Esnaflarda işletmeleri ile ilgili yapmış oldukları  işlemler yada görmüş oldukları hizmetler karşılığında ücrete hak kazanırlar, vermiş oldukları avanslar ve yapmış oldukları masraflar karşılığında faize hak kazanırlar.
ü  TTK m53: Esnaflarda işletme adı kullanabilirler.
ü  TMK m950/2: Hapis hakkından yararlanırlar.
ü  TİRK: Esnaf işletmeleri de TİRK kapsamında rehin tesis edebiliyorlar.

4 aralık 2014 Perşembe
      
                              à TİCARET SİCİLİ ß
v SİCİL : Bazı haklara aleniyet sağlamayı amaçlayan ve bazı hakların kazanılmasına 
etki eden resmi kütüklerdir .
v Ticaret sicili : Ticari işletmelerle ilgili bazı haklara aleniyet sağlanması ve bazı
 hakların kazanılmasına etki eden resmi sicildir.
v Aksi ispat edilinceye kadar doğru kabul edilir.
v Resmi siciller 1926 TTK ile düzenleniyor.
v Günümüzde ticaret sicilleri elektronik ortamda tutuluyor.

Ticaret sicilinin sahip olduğu fonksiyonlar:

1) Aleniyet sağlamak (Açıklık Sağlamak)
v Ticari işletme ile ilgili her türlü kayıtların 3. Kişiler tarafından görülmesini sağlar. 
Yani şeffaflığı sağlar.
v ÖRN : Gaziantep’te ki bir tacir İstanbul da ki bir tacirle bir iş yapmak için oraya 
gider. İstanbul’da ki tacir de “gerçekten böyle bir ticari işletme var mı, sermayesi ne, 
ortakları kimler..?” bunlar hakkında bilgi alır siciller sayesinde.
2)   İspat Fonksiyonu
v Sicile kayıtlı bir şeyi ispat yükümlülüğünden kurtulur sahibi. Sicilde yazanların 
aksi ispat edilinceye kadar doğru olduğu kabul edilir.
3) Kontrol Fonksiyonu
v 3. Kişiler beyan edilen hususun doğru olup olmadığını gidip sicilden kontrol 
ederler.
4) Bazı Haklar Üzerinde Tekel Sağlama
v Ticaret ünvanı tescil ve ilan edilmişse artık ticaret ünvanı sahibi tescil etmiş olduğu 
ticari ünvanı üzerinde tekel hakkı sağlayacaktır.
v 3. Kişiler aynı ya da ayırt edemeyecek kadar benzer bir ticaret ünvanı 
seçemeyeceklerdir.

Ticaret Sicilinin Özellikleri
1) Aleniyet
v Ticaret sicili alenidir fakat 3.kişilerin inceleyebilmesi için ilgili olduğunu 
ispatlaması lazım.
v Tapu sicili ticaret sicilinden daha alenidir , dolayısıyla ilgili olduğunun 
ispatlanması şart değildir.
v İlgililer ücret ödemek şartıyla defterlerden belge alabilirler fakat defterlerin dışarı 
çıkarılması yasaktır.
2) Sorumluluk
v TMK m1007 : Tapu sicilinin yanlış tutulmasından dolayı devlet sorumludur.
v Ticaret sicilinin yanlış tutulmasından dolayı meydana gelen zararlardan devlet ve 
ilgili oda (sicil hangi odanın bünyesinde tutulmuşsa) müteselsilen sorumludur.

NOTLAR :
v Ticaret sicili sanayi ve ticaret odalarının bünyesinde kurulur.
v Çok gelişmiş şehirlerde sanayi odaları ve ticaret odaları ayrı ayrıdır.
v Bir yerde sanayi ve ticaret odası ayrı ayrı ise ticaret sicili müdürlükleri ticaret 
odalarının bünyelerinde kurulurlar.
v Ticaret sicilinin nerede hangi  odanın bünyesinde kurulacağı ve yetki çevresinin 
neresi olacağı bakanlık tarafından belirlenir.
v Eğer ticaret sicili müdürlüğü bir ilçede kurulmuşsa sınırı ilçe ile sınırlı, ilde
 kurulmuşsa il sınırı.
v Ticaret sicili müdürlükleri duruma göre bazı yerlerde şube açabilirler.
v Her ticaret sicilinin bir sicil çevresi var. Bunun amacı iyiniyetli 3. Kişiyi
 korumaktır.

Ø  Ticaret sicili müdürlükleri kimlerden oluşur?
·      Müdür
·      Yeteri kadar müdür yardımcısı
·      Diğer personeller
Ø  Atanma usulleri Ticaret sicili yönetmeliğinde düzenlenmiştir.
Ø  Müdür ve müdür yardımcılarının atanması ise yönetim kurulunun teklifi , 
gümrük ve ticaret bakanlığının görüşü ve ilgili odanın meclisi tarafından 
yapılır. Aynı usullede görevden alınırlar.
Ø  Diğer personeller İlgili odanın yönetim kurulu tarafından atanır. (Kesin bilgi değil)
Ø  Göreviyle ilgili olarak bu sicil müdürlüğü teşkilatındaki kişilere karşı 
işlenen suçlar kamu görevlisine karşı işlenmiş sayılıyor, yine bu kişiler 
göreviyle ilgil işlemiş oldukları suçlarda kamu görevlisi gibi cezalandırılıyorlar.
Ø  Bunlar kamu görevlisi değillerdir bir meslek odası tarafından ataması 
yapılıyor ancak kamu görevlisi olmanın hüküm ve sonuçlarından faydalanıyorlar.

            3 Tür Sicil İşlemi Vardır ;
1) Tescil :Bir kaydın sicile ilk defa yazılması işlemidir.
2) Tadil : Mevcut bir kaydın değiştirilmesi.
3) Terkin : Mevcut bir kaydın silinmesi.
Bunların üçüde aynı usule tabidirler ve üçüde tescildirler.

   ààà TESCİL
Ø  Iki şekilde olabilir;
              i.         İstem üzerine tescil (Kural bu)
            ii.         Re’sen ya da yetkili kurumun talebi üzerine olabilir. (İstisnaen bu uygulanır.)

a)  Talep Üzerine Tescil
Ø  Tescil talebinde bulunabilecekler; Tacirin kendisi, onun temsilcisi yada Tüzel kişi tacirler
 için tescil talebinde bulunmaya yetkili olan kişiler.
Ø  Kural olarak tescil işlemi kesin tescil olmalıdır. Geçici tescil kural olarak yapılmaz.
Ø  İlgili sicil memurları ön incelemeyi yaparlar. Eğer eksiklik varsa bu sicil isteminde bulunana
 iletilir. İlgili kişi bunun düzeltilmesinin zaman lacağı yada ticaret sicilinin vermiş olduğu 
kararın doğru olmadığını düşünürse buna itiraz eder. Buda belli bir zaman gerektirir. 
Bu arada bir hak kaybının olmaması için geçici tescil talebinde bulunabilecek ilgili kişi.
 Fakat ana kuralımız geçici tescilin yapılamayacağıdır.
Ø  İçerik : Tescil talebinde bulunulan hususun tescil edilebilir bir husus olması lazım.
  Bu hususta mevcut bir düzenleme yok dolayısıyla tescil memuru öncelikle bunu araştıracak.
Ø  Ticari temsilciler tescil edilmek zorunda fakat ticari vekiller tescil edilmek zorunda değiller. 
Ticari vekil tescil talebinde bulunmuşsa memurun bunu reddetmesi lazım.
ŞEKLİ : Yazılı ya da elektronik ortamda yapılabilir. Yazılı yapılacaksa tescil talebinde bulunan 
kişinin yetkili olduğunu ispatlaması gerekiyor. Elektronik ortamda yapılanlarda güvenli elektronik
 imza kullanıldığı için noter onayına gerek yok.
·      İster elektronik ortamda olsun ister yazılı olsun farketmez bütün tescil talepleri yazılı ve 
dilekçe ile olur ve dilekçenin arkasına tescil edilmesi gereken hususları gösteren dayanaklar 
eklenir.
·      Sözlü tescil mümkün değildir.
·      Tescil talebinde bulunan kişinin bir taahhütname vermesi gerekiyor. Bu verilen kayıtların
 doğru olduğu ve bu kayıtlardan doğacak hatalardan ticaret sicili memurunun sorumlu 
olmadığına dair bir taahhütnamedir.

SÜRE :
ü  Tescil talebi kural olarak kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça 15 gün içinde yapılmalı.
ü  Eğer tacirin ticari işletmesi yerleşim yerinden farklı bir yerde ise bu süre 1 aydır.
ü  Derhal yapılması gerekenler;
àAnonim şirketin feshine ilişkin dava
àGenel kurul kararlarının iptaline ya da butlanına ilişkin karar
àAnonim şirketlerde genel kurul kararının tesciline ilişkin kararlar
ü  15 günlük ve 1 aylık süreler tescil için gerekli olgunun gerçekleştiği ya da bununla ilgili
 bir belge yada işlemin yapıldığı günden itibaren başlar.
ü  Sürelerin niteliği herhangi bir yaptırımı olmayan sürelerdir. Ne hak düşürücü bir süre ne de zamanaşımı süreleridir. Bu süreler geçirildikten sonra tescil için başvurulmuşsa yine 
ticaret sicili memurunun bu işlemi yapması gerekiyor.

Başvurunun yapılacağı yetkili makam ;işletmenin merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret sicili 
makamıdır.
ü  Şubelerin tescili şubenin bulunduğu yerde yapılır.
ü  Yabancı ticari işletmeler Türkiye’de bir şube açmışlarsa yerli şubeler gibi tescil edilirler.
(İstisna kendi ticaret ünvanları ile ilgili kayıtlar saklı kalır, ve bunlar açacakları ilk şube için
 tam yetkili bir temsilci atamak zorundalar.)
ü  İlk aşamada bir ön inceleme yapar sicil memuru evrakların tam olup olmadığına, kişinin 
gerçekten o olup olmadığına bakar sonra maddi inceleme aşamasına geçilir yani bu tescil 
edilmesi gereken bir husus mu yada olgu doğmuş mu yada olgu gerçekleşmişmi ona bakar. 
Tescil talebi reddedilirse maddi aşamada, tacir geçici tescil talebinde bulunabilir. Geçici 
olmak şartıyla bu işlem sicile kaydedilir. Tacir ya eksikliği giderir ya da ilgili memura başvurur.
ü  Ticaret sicili Türkçe tutulur. Ve buna dayanan tüm belgeler Türkçe olmak zorundadır.

b)  Re’sen yada İlgili Makamın Bildirmesi Üzerine Tescil
ü  Talebe gerek kalmaksızın ticaret sicili memuru işlem yapabilir. Kural olarak 
re’sen de olsa ilgili makamın talebi üzerine de olsa Muhakkak ilgili kişiden bir 
talepte bulunması istenir.
ü  İstisnası: Ticari işletme ticaret siciline terkin edilmiş , bununla ilgili şubenin 
bulunduğu yerdeki ticaret sicili memuruna bir yazı gönderilir, bu yazı ile ordaki
 ticaret sicili müdürlüğü herhangi bir talebe bağlı kalmaksızın şubeyi sicilden 
terkin eder.
ü  Eğer merkez sicilden terkin edilmişse ilgili yazıyı alan şubenin kayıtlı olduğu 
ticaret sicili müdürlüğü şubeyi de sicilden terkin eder.
ü  İflas Kararı : Otomatik olarak ticaret sicili memurunca sicile tescil edilir.
ü  Ticaret sicili müdürlüğü kendiliğinden bir olgunun tescil edilmesi gerektiğini
 tespit ederse veya ilgili kurumdan yada bir odadan bir olgunun tescil edilmesi 
gerektiği yada bir olgunun değiştirilmesi yada silinmesi gerektiği ile ilgili bir 
bilgi alırsa ticaret sicili müdürlüğü ilgili taciri bu tescil işlemini yapmaya davet 
eder. Ya da eğer mazereti varsa bunu bildirmesini ister. Bir süre verir, her somut 
olaya göre ayrı belirlenir süre. İhtimaller ;
1-Tacir gelir tescil işlemini yapar, burada bir sorun kalmaz.
2- Kişi gelir ve gerekçeleri sunarak tescil işlemi yapmasına gerek olmadığını
 söyler. Bu mazereti değerlendiren ticaret sicili memurluğu mazereti haklı 
bulursa sorun kalmaz, haklı bulmazsa yetkili asliye ticaret mahkemesine
 başvurulur. Mahkeme dosya üzerinden inceleme yapar ve tescile karar 
verirse ticaret sicili memurluğu bunu tescil eder, tescili reddederse mahkeme 
burada sorun kalmaz.
3-Kişi gelmezse ve mazerette belirtmezse bu durumda 1000 liralık idari para 
cezası verilir o yerdeki en büyük mülki amir tarafından. Aynı zamanda sicil 
müdürlüğü yetkili asliye ticaret mahkemesine başvurarak tescil işleminin
 yapılmasına karar verilmesini talep eder.

ü  Ticaret sicili memurluklarının vermiş oldukları kararlara karşı 8 gün içerisinde yetkili 
asliye ticaret mahkemesine dava açılabilir. Bu süre kararıb tebliğinden itibaren başlar.
ü  İnceleme dosya üzerinden yapılır.
ü  Dava Asliye ticaret mahkemesine açılır çünkü bu bir mutlak ticari davadır.


àTescilin Hüküm ve Sonuç Doğurduğu An ß
ü  Bir tescil işlemi yapılır ve o ilan olunur.
ü  Ticaret sicili kayıtları 3. Kişiler nerede olursa olsun tescilin Türkiye sicili gazetesinde 
yayımlandığı günden sonraki ilk iş gününden itibaren hüküm ve sonuç doğurur.
ü  Eğer ilan birden fazla nüshada yayımlanmışsa son nüshanın yayımlandığı günden itibaren 
süre başlar.
ü  Hukuki işlemde ilan mı tescil mi esas alınır?
3. kişiler hakkında hüküm ve sonuç doğurması bakımından ilanın etkisi vardır.
Ticari şirketlerin tüzel kişilik kazanması içinse tescil yeterli. Bu anlamda ilana tabi değil.
ü  Tescil işleminden sonnra eğer bir süre hesabı yapılacaksa , ilan yani 3. Kişilere karşı 
hüküm ve sonuç doğurmaya başladığı an bu süreler içinde sürelerin başlangıcı kabul edilir.
ü  Ticari şirketlerde tescil kurucudur, ilan edilmese de ticaret şirket tüzel kişilik kazanmıştır.

    àTescil ve İlanın Etkisiß
1.   İşleme etkisi :
1)Bu ya açıklayıcıdır yada bildirici : Tescil ve ilan edilmesede hukuki işlem
 geçerli.
2) Kurucudur : Tescil ve ilan edilmezse hukuki işlem doğmaz yada bu hak 
kazanılmış olmaz.
ü  Kanunda aksi belirtilmedikçe yada kanunda aksi anlaşılmadıkça ticaret siciline tescil açıklayıcıdır, bildirici etkiye sahiptir. Kurucu etkiye sahip olanlar ;
·      Ticari işletme rehninin kurulması
·      Ticari şirketlerin tüzel kişilik kazanmasında,
·      Ticaret ünvanının korunmasında
·      Ticari şirketlerin bölünmesi ya da tür değiştirmesi.

             b) Kişiler Bağlamında olumlu yada olumsuz etkisi:
ü  Olumlu etki: Tescil ve ilan edilmesi gereken bir husus usulüne göre tescil ve 
ilan edilmişse 3. Kişiler bunu bilmediklerini iddia edemezler.
ÖRN : Eğer bir tacir Gaziantepte yetkili bir ticari temsilci atamış ve bunu usulüne 
uygun olarak tescil ve ilan ettirmişse Edirne’de ki  biri bunu bilmediğini iddia 
edemeyecek.
ü  Olumsuz Etki : Tescil ve ilan edilmesi gereken bir husus tescil edilmemişse 3.
Kişilere karşı ileri sürülemez ancak onların bildiği yada  bilmesi gerektiği ispat 
edilerek onlara karşı ileri sürülebilir.
ÖRN : Tacir birini ticari temsilci olarak yetkilendirir fakat bunu tescil ve ilan 
ettirmez. Fakat en çok iş yaptığı kişilere bunu mektupla bildirir. Ama temsilci
 sınırı aşan bir işlem yaparsa asıl tacir bunu ispat ederse burada hüküm ve sonuç 
doğurur 3.kişiler hakkında.
ÖRN: A kişisi B’nin ticari işletmesi ile ilgili bir işlem yapmak ister ve ticaret 
siciline gider ve onu inceler. Oradaki kayıtlara güvenerek A bundan bir hak 
iktisap eder. A’nın iktisap ettiği bu hak korunur mu? (Tapu siciline güven ilkesine 
benzer bir ilke ticaret sicili içinde var mı?)
à Hayır, yoktur.

Görünüşe veya İlana Güven İlkesi :
ü  Kural olarak ticaret sicilinde tapu siciline güven ilkesine benzer bir güven ilkesi 
yoktur. Burada sadece ilana güven ilkesi vardır, yani görünüşe güven ilkesi korunur.
ü  TTK m37: Tescil kaydıyla ilan edilen husus arasında bir aykırılık bulunursa, 
tescildeki bu yanlışlığı bilmeyen kişilerin ilana güvenerek yapmış oldukları işlemler 
korunur.
ü  Kural olarak bir husus tescil edilmişse bu Türkiye sicil gazetesinde ilan edilir.
ü  ÖRN:Tescil sırasında X kişisi yanlışlıkla Y kişisi olarak ilan edilmiş. 3.kişide bu 
Y kaydına güvenerek bir işlem yapmış. Eğer bu 3.kişi bu tescildeki kaydı bilmiyorsa, 
bilmesi gerekmiyorsa yani iyiniyetli ise Y kaydına güvenerek yapmış olduğu işlem 
korunur.
ü  TTK m37’nin uygulanabilmesi için şartlar ;
1.   Tescil gerçeğe uygun olmalıdır.
2.   Tescil edilmesi gereken bir husus olması lazım.
3.   Tescil ile ilan arasında bir farklılık olması lazım.
4.   3.kişinin iyiniyetli olması lazım.
İSTİSNA;
ü  NOT : TİRK m 5/4: Ticaret veya esnaf sicilindeki kayda isnat edilerek rehin iktisap edenin
 bu iktisabı korunur.

*    ÖRN : Tacir A Gaziantep’te bir ticari işletme almak ister. B kişisi elinde bir işletme 
bulunduğunu söyler ve A işletmeyi beğenir . A ticaret siciline gider inceler ve malik orada
 B olarak gözüküyordur. A şahsı da zaten malik olarak B’yi biliyordur. Ama aslında burada
 bir yolsuz tescil vardır çünkü  işletmenin gerçek sahibi B’nin kardeşi C’dir.  A ticaret siciline güvenerek B’nin elindeki ticari işletmeyi devralır. Devir sözleşmesi yapılır. Devir için yazılı sözleşme yeter. Tescil ve ilan edilir ve üzerinden 10 yıl geçer. A bu işletmenin maliki 
olur mu?
ààà B sicilde malik olarak görünsede, işlem usulünce tescil ve ilan edilse de, üzerinden 10 
yıl geçse de A bunun maliki olamaz. Devletin kusuru varsa A bunu devletten alır.
à Somut olayda A banka olsa ve B A’ya kredi için gelse, A işletmeyi araştırsa ve B’ye ait 
olduğunu görse ticaret sicilinde ve bunun sonucu o işletme üzerinde rehin kurulsa bu korunur mu?
àààBunun korunması lazım TİRK m5/4 ‘e göre. Ama bunun haricinde tapu sicilindeki 
güven ilkesine benzer bir ilke ticaret sicilinde yoktur. Sadece rehin hususunda böyle bir
 istisna vardır o da TİRK’te düzenlenmiştir.




Yorumlar