Tacir, Ticaret Sicili -- Ticari İşletme Hukuku 2014 Ders Notları
6 KASIM :
TACİR
TTK’da ;
1.TACİR SAYILANLAR
ü Tacir sayılanlar arasında bir fark yoktur. Tacir sayılanlar hem
tacirlerin haklarından yararlanır hemde tacirlerin külfet ve yükümlülüklerinde
dolayı sorumludurlar.
I. Gerekli izni almadan ticaretle uğraşanlar
II. Ticaretle uğraşması yasak olduğu halde ticaretle uğraşanlar
(ÖR:devlet memurları)
III. Ticari işletme tam faaliyete geçmemesine rağmen;
1.
Bunu ilan eden veya
2.
Ticaret siciline tescil ettiren
2. TACİR GİBİ SORUMLU OLANLAR
ü Tacir gibi sorumlu olanlar ise ; tacirin haklarından yararlanamazlar
ancak yükümlülüklerden sorumludurlar.
1.
Hukuken varolmayan bir ticari
işletme adına işlem yapanlar yada,
2.
Hukuken varolmayan bir ticari
şirketin ortağıymış gibi hareket edenler
3. TACİR DEĞİL HÜKÜMLERİNE TABİ OLANLAR
ü Donatma iştiraki (Tüzel kişiliği olmamasına rağmen tacir hükümlerine
tabi)
4.TACİR DEĞİL CEZAİ SORUMLULUĞU OLANLAR
ü Veli yada vasi
TACİR SIFATININ
KAZANILMASI
1. GERÇEK KİŞİ TACİRLER
TTK m.12 : Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi
adına işleten tacir sayılır.
Unsurları:
1. Bir ticari işletme mevcut olmalı
ü Bir işletmenin var olup olmadığına bakılır ve bu varolan işletmenin
TTK m.11 deki kıstaslara uygun olup olmadığı incelenir.
ü Bir işletmenin mevcut olmasından kasıt işletmenin faaliyete geçmiş
olmasıdır, dolayısıyla işletmenin faaliyet konusuna göre müşterilerle hukuki
ilişkiye geçilmiş olması gerekiyor , bir işletmenin sadece açılmış olması onun varlığı
için yeterli değildir.
ü ÖR: Mesela bir kebapçı dükkanıysa kebap satıyor olması lazım. Adam
bir yer kiralar, kebapçı dükkanı açmak ister ve sanki faaliyete geçmiş gibi el
ilanı bastırıp dağıtırsa fakat gerçekte faaliyete geçmemiş ise bu durumda
kebapçı iyiniyetli 3. Kişilere karşı tacir gibi sayılanlar statüsünde
olacaktır. Yada bu işletmesini tescil ettirmişse tacir sayılacak.
2. Kısmen de olsa o kişi adına işletilmeli
ÖRN : A,B,C,D birlikte bir ticari
şirket kurmuşlar ve bunlar bir kollektif şirket işletiyorlar. A %90 , B %5 , C
%4 , D %1 payı var bu ortaklıkta. Hangisi
tacirdir ?
àBu olayda A,B,C,D den her biri bu şirketin ortağıdır ve tacir sıfatı
şirkettedir ortaklarda değil. Bu işletme şirket adına işletilmektedir.
3.Kişi adına ; Eğer bir hukuki işlem 3. Bir kişi adına yapılmışsa, bu hukuki işlemden doğan bütün hak ve borçlardan adına işlem yapılan 3. Kişi yararlanır.
3.Kişi adına ; Eğer bir hukuki işlem 3. Bir kişi adına yapılmışsa, bu hukuki işlemden doğan bütün hak ve borçlardan adına işlem yapılan 3. Kişi yararlanır.
3.
kişi hesabına ; Kural olarak , yapılan bu
sözleşmeden dolayı hukuki işlemi yapan kişi sorumlu olur, daha sonra bu işlemi
gerçekleştiren kişi bunu hesabına işlem yaptığı 3. Kişiye devreder.
ÖRN: A , B ile bir sözleşme yapar.
--A bu sözleşmeyi
C adına yapar. Bu sözleşmenin tarafları B ile C’dir çünkü A sözleşmeyi C adına
yapar . Sözleşmeyi yaparken bunu C adına yaptığını belirtir. Dolayısıyla bu sözleşmeden doğan tüm hak ve borçlardan C sorumlu olur. Eğer C edimini yerine getirmezse ve arada kefalet ilişkisi yoksa B bunu A’dan isteyemez. Burada bir
temsil veya vekalet ilişkisi vardır.
--Ama A
bunu C hesabına yapmışsa ; B C’yi her zaman bilmeyebilir. Komisyoncular böyledir. Komisyoncular her zaman 3. Kişi hesabına sözleşme yaparlar ve karşı
taraf çoğu zaman bu sözleşmenin kimle yapıldığını bilmez. Dolayısıyla normalde
A ile C arasındaki sözleşmeye göre bu sözleşmeden C sorumludur çünkü onun
hesabına yapılmıştır, ama C bu edimini ifa etmezse B bu edimin ifasını A’dan
isteyebilir C’den isteyemez. Çünkü B ile yapılan sözleşmenin tarafı C değil
A’dır.
ü Dolayısıyla bizim bakmamız gereken bir ticari işletmenin kimin adına işletildiğidir.
ü Dolayısıyla bizim bakmamız gereken bir ticari işletmenin kimin adına işletildiğidir.
ü Şirketlerin tüzel kişiliği olup olmadığı çok önemlidir. Adi
şirketlerin yada adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Tüzel kişiliği olmadığı
için adi şirket tacir olmaz onun yerine oluşturan ortaklardan her biri tacir
olur.
ü Tüm ticari şirketler tacirdir. Ama kollektif şirketler ancak bir
ticari işletme işletmek amacıyla kurulabilirler. TTK böyle bir zorunluluk
getirmiştir. Kollektif şirketin varlık sebebi bir ticari işletme işletmektir ve
ortaklar burada sadece koydukları sermaye kadar pay alır yada kar’a katılırlar.
Bu anlamda kollektif şirketin ortakları hesabına işlem yapılıyor denilebilir.
ü Anonim, kollektif, limited şirketlerde şirketin kendisi tacirdir ,
ortaklar değil.
à Eğer bir ticari işletme fiilen faaliyete geçmemesine rağmen bunu
ilan, reklam ve benzeri yollarla halka duyurmuşsa veya işletmeyi ticaret
siciline tescil ettirmişse bu kişi tacir sayılır. Tacirle tacir sayılanlar
arasında fark olmadığı içinde bunlarda hem haklardan yararlanır hemde
borçlardan sorumlu olurlar.
àBir kişinin tacir olabilmesi için yukarıdaki 2 kriterin olması
yeterli, bunun haricinde vergi mükellefi olunması, bir yerden ruhsat alınması,
izin alınması gereken bir yerden izin alınması yada ticaret siciline tescil
edilmesinin hiçbir ehemmiyeti yoktur. Fakat tacir olmanın sonuçlarından kaynaklı odalara kaydolma gibi zorunlulukların yerine getirilmemesi idari sorumluluktur
ve bunun sonucunda idari para cezasına çarptırılır tacir. Bu durum kişinin tacir olmasına bir engel teşkil etmez.
Fiilen
Varolmayan Bir Ticari İşletme ;
àOrtada bir ticari işletme yok ve hiç öyle bir niyette yok ama bir
kişi varmış gibi hareket ediyorsa ya da hukuken var olmayan bir ticari şirketin
ortağıymış gibi hareket ediyorsa, bu kişi iyiniyetli 3. Kişilere karşı tacir
gibi sorumlu olur.
ÖRN: Gaziantep’te birisi antep fıstığı işleme işine girmek ister.
Bununla ilgili makina siparişi verir, yer kiralar ama henüz faaliyete
geçmemiştir. Bu arada bu adam Ankara’ya İstanbul’a gidip toptancılarla görüşüp
Antep’te böyle bir iş yaptığından bahseder, onlarla sözleşmeler imzalar. Ama
faaliyete geçmediği için bu kişi tacir sayılır. Fakat
adamın hiç bir ticari işletme açmak gibi niyeti yokken gidip Ankara-İstanbul’da
ki tacirlere “yılda şu kadar iş yapıyoruz” diye olmayan bir işletme sanki
varmış gibi gösterip sözleşme imzalarsa bu kişi tacir gibi sorumlu olur.
àTacir gibi sorumlu olmakla tacir sayılanlar arasındaki fark icra
iflas hukukunda önemlidir.
2. TÜZEL KİŞİ TACİRLER
v TÜZEL KİŞİ TACİRLER :
1.
Tüm ticari şirketler
2.
Ticari işletme işleten dernek
veya vakıflar
3.
Kamu tüzel kişilerine ait kurum
ve kuruluşlar
a) Bütün Ticari Şirketler
I.Kollektif şirketler (Sınırsız sorumluluk var ortaklar için)(sadece
gerçek kişiler)
II.Komandit Şirketler
1.Sermayesi
Paylara Bölünmüş Komandit Ş. (Komanditer) (Sınırlı Sorumluluk)
(En az 5 Kişi)
2.Adi
Komandit Ş. (Komandite) (sınırsız sorumluluk var) (2 Kişi yeter)
III.Limited Şirketler (1 kişi
yeter)
IV.Anonim Şirketler (1 kişi
yeter)
V.Kooperatif à Kooperatifler Kanunu olmak üzere ayrı bir kanunu var. (Değişken
sermayeli ticari bir şirkettir.)
ü Ticari şirketler tüzel kişilik kazandıkları anda tacir sıfatı
kazanırlar. Tescil kurucu etki gösterir. Tüm ticari şirketler ticaret siciline
tescil edildikleri anda tüzel kişilik kazanırlar ve aynı anda tacir sıfatını
elde ederler.
ü Bütün ticari şirketler bir ticari işletme işletmek amacıyla
kurulmayabilir ama bazıları için bir zorunluluk vardır. Ama şirket kuruluncaya
kadar ortakların sorumluluğu adi şirket gibi olur.
ü Kollektif şirketler ile adi komandit şirketler sadece bir ticari
işletmek amacıyla kurulur.
ÖRN: İki arkadaş
gidip köylerden yumurta toplayıp satarlar bu bir adi şirkettir, aynı zamanda
iki devasa firma bir köprü inşaatı için ihaleye katılırlar ve ortak teklif
verirler bu da bir adi şirkettir.
ü Dolayısıyla adi şirket kurmak için herhangi bir şekil şartı yoktur.
ü Kollektif şirket ortakları sadece gerçek kişiler olabilir. Kollektif
şirketlerde ortakların sorumluluğu kendi mal varlıkları ile sınırsızdır.
b) Dernekler – Vakıflar
ü Gelir elde etmek ve paylaşmak amacı dışında olmak şartıyla her türlü
amaçla dernek ve vakıf kurulabilir. Dernek veya vakıflar kendi amaçlarını
gerçekleştirmek için bir ticari işletme kurabilirler. Eğer böyle bir ticari işletme
işletiyorlarsa kendileri tacir sayılırlar. Kısmen de olsa kendi adına işletmeye
bakılır burada.
ü Dernekler kamuya yararlı olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılır.
ü Vakıflarda gelirinin yarısını kamuya harcayan ve harcamayan olmak
üzere ikiye ayrılır.
ü Eğer bir dernek kamuya yararlı bir dernekse işlettiği ticari işletme tacirdir kendisi değildir yada gelirinin yarıdan fazlasını kamuya harcayan (faydalı işlere)
vakıflar da tacir değildir, işletme tacirdir.
ü Bakanlar kurulu karar verir bir derneğin yada bir vakfın kamuya yararlı olup olmadığına. (İçişleri bakanlığının teklifi maliye bakanlığının kararı ile)
ü Bakanlar kurulu karar verir bir derneğin yada bir vakfın kamuya yararlı olup olmadığına. (İçişleri bakanlığının teklifi maliye bakanlığının kararı ile)
ü Kamuya yararlı vakıflar izin almadan faaliyet yürütüp bağış
toplayabilir ve vergiden muaftırlar ancak kamuya yararlı dernekler bakanlar
kuruluna tabidirler.
ü Kızılay kamuya yararlı bir dernektir fakat onun bir maden suyu
işletme tesisi vardır. Kızılay kamuya yararlı bir dernek olduğu için tacir
değildir burada kızılayın işlettiği tesis tacirdir.
19 KASIM 2014
c) Kamu Tüzel Kişilerine ait kurum ve kuruluşlar
v Devlet, il özel idareleri, köy tüzel kişiliği, Belediyeler, Diğer
kamu tüzel kişileri.
v TTK m 16/2 : Devlet il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel
kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını
kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi ,
ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve
işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.
v TTK m 16/1 : Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari
bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları
gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde
işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu
tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.
v Kuruluş kanununa bakılır ve orada özel hükümlere tabi olacağının
belirtilmiş olması gerekir veya böyle bir hüküm yoksa ticari şekilde işletilip
işletilmediğine bakılarak kamu tüzel kişilerinin tacir olup olmadığı anlaşılır.
v İktisadi Devlet Teşekkülü : Sermayesinin tamamı devlete ait ve ticari kıstaslara göre faaliyet yürütürler.
v İktisadi Devlet Teşekkülü : Sermayesinin tamamı devlete ait ve ticari kıstaslara göre faaliyet yürütürler.
v Kamu İktisadi Kurumu: Sermayesinin
tamamı devlete ait fakat Tekel niteliğinde faaliyet yürütürler.
v İktisadi devlet teşekkülleri : makina–kimya enstitüsü kurumu, devlet
malzeme ofisi, türkiye kömür işletmeleri, elektrik üretim anonim şirket, …
v Halk ekmek fabrikasi, ASKİ bunlar Ankara Büyükşehir Belediyesine ait
fakat bunlar ticari şekilde faaliyet sürdürüyorlar ve tacir sıfatı belediyeye
değil bu işletmelere aittir.
v Neden bunlar değilde işletmeler tacirdir? Bütün tacirler iflasa tabidir ama istisnaları var. Eğer Kamu tüzel kişilerine tacir dersek bunlarda iflasa tabi olurlar ve bu sosyal anlamda sıkıntı yaratır. Dolayısıyla Kamu tüzel kişileri bir işletme işletiyorlarsa onlar değil işletmenin kendisi tacir sıfatını kazanır. İşletmenin de tacir olabilmesi için kendi kuruluş kanununa göre özel hükümlere tabi olması gerekecek veya ticari bir şekilde işletilmesi gerekecek.
v Neden bunlar değilde işletmeler tacirdir? Bütün tacirler iflasa tabidir ama istisnaları var. Eğer Kamu tüzel kişilerine tacir dersek bunlarda iflasa tabi olurlar ve bu sosyal anlamda sıkıntı yaratır. Dolayısıyla Kamu tüzel kişileri bir işletme işletiyorlarsa onlar değil işletmenin kendisi tacir sıfatını kazanır. İşletmenin de tacir olabilmesi için kendi kuruluş kanununa göre özel hükümlere tabi olması gerekecek veya ticari bir şekilde işletilmesi gerekecek.
v Tübitak, SGK, OYAK (Ordu yardımlaşma Kurumu) bunlar tacirdir çünkü
tamamen ticari faaliyet yürütürler.
ÖZEL DURUMLAR
1) Küçük veya Kısıtlılar
v Bir Ticari işletmenin küçük veya kısıtlı tarafından işletilmesi
mümkün müdür? Burada ticari işletme küçük veya kısıtlı adına işletilebilir ve
veli yada vasi onun yerine işletmeyi işletir. Burada cezai sorumluluk veli yada
vasidedir fakat tacir sıfatı Küçük veya Kısıtlıya aittir.
v Küçük veya kısıtlı kendisine veli yada vasi atanmadan bir ticari
işletme işletebilir mi? Kendisine veli yada vasi atanmadan ticari işletme
işleten küçük veya kısıtlı için yukardaki kural geçersizdir ve tacir olmaz.
(Akıl hastalığı, kötü yaşam..)
2) Hakim Teşebbüs
v TTK m 195 Hakim Teşebbüs tacirdir diyor . Bir ticari işletmenin
işletilip işletilmemesine bakılmaksızın tacirdir deriz.
v ÖRN: A;
X limited
şirketi -à %80 paya sahip
Y anonim
şirketi -à %51 + Yönetim kurulu başkanı
Z
Kollektif Şirketi-à %70 ortağı
Q Anonim
şirketi -à%35 ortak + Yönetim kurulu üyesi
Tüsiad ve
müsiad üyesi…
Bu adam
tacir midir?
àBir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işletiyor olması
gerekir bu temel kuraldan hareketle A’nın tacir olmadığı sonucuna ulaşabiliriz.
Somut olayda böyle bir durum yok sadece adamın payı var şirketler üzerinde ama
hiçbiri onun adına işletilmiyor.
à Ama bu adam hakim teşebbüs sıfatını taşıyorsa tacir olacaktır.
v Bir şirket vasıtası ile birden fazla şirketin kontrol altına
alınmasına Hakim teşebbüs denir. Hakim teşebbüs tacirdir.
3) Donatma İştiraki
v Paylı mülkiyet şeklinde bir
gemiye sahip olan kişilerin hepsinin namına denizde menfaat elde etmek amacıyla
kullandıklar anda bir gemiyi, kendiliğinden donatma iştiraki oluşur. Bunun için
bir gemi olacak, gemiye birden fazla kişi paylı malik olacak ve gemi hepsinin
adına denizde bir menfaat elde etmek için kullanılacak. (Yolcu taşıma, Yük
taşıma…)
v Şirketler hukukundaki adi ortaklığa benzer, donatma iştirakinin
tüzel kişiliği yoktur. Ama kanunumuz tacirlere ilişkin hükümlerin donatma
iştirakinede uygulanacağını kabul etmiştir. (TTK m17) Fakat şöylede bir
farklılık vardır ki adi ortaklıkta ortaklardan her biri tacir iken, donatma
iştirakinde ortaklar tacir değildir iştirak tacirdir.
v Adi ortaklıkta ortakların tacir olabilmesi için şu şartın olduğunu
unutmayalım; ortada bir ticari işletme olacak.
v Bir ortaklık TTK da düzenlenen ticari şirketlerden birine girmiyorsa
adi şirkettir. (Boşluğu dolduran torba bir düzenleme) Adi şirket borçlar
kanununda düzenlenmiştir TTK’da değil.
4) Tacir Sayılanlar
ü Tacir sayılanlar arasında bir fark yoktur. Tacir sayılanlar hem
tacirlerin haklarından yararlanır hemde tacirlerin külfet ve yükümlülüklerinden
dolayı sorumludurlar.
I.Gerekli izni almadan ticaretle uğraşanlar
II.Ticaretle uğraşması yasak olduğu halde ticaretle uğraşanlar
(ÖR:devlet memurları)
III.Ticari işletme tam faaliyete geçmemesine rağmen;
3.
Bunu ilan eden veya
4.
Ticaret siciline tescil ettiren
IV.Küçük ve kısıtlılar
5) Tacir gibi Sorumlu Olanlar
v ÖRN: Bir faaliyet için bir yerden izin alınması gerekiyor . Mesela
eczane açmak için. Burada eczacı diploması olmalı ve eczacı odasından ruhsat
alınmalı. Bu izin ya da onay alınması gereken bir faaliyet izin ya da onay
almadan yapılıyorsa yine bu bir ticari işletme midir ve bunu işleten kişi tacir
midir?
--Bunlar tacir sayılırlar. (Tacir sayılanlar konusunun 1.Şartına bakınız)
--Bunlar tacir sayılırlar. (Tacir sayılanlar konusunun 1.Şartına bakınız)
v Ortada hukuken bir ticari işletme yok veya varolmayan bir şirketin
ortağı (Hallederiz kadir kılıklı adamlar). Bunlar iyiniyetli 3. Kişilere karşı
tacir gibi sorumlu. Bu kişiler tacirin haklarından yararlanamaz ama tacirin
borçlarından sorumlu.
v ÖRN: A (gerçekte ticari işletmesi olmadığı halde) Ankara’ya gider ve
burada gariban Fevzi’ye der ki :”Bizim antepte şöyle bir işletmemiz var, yılda
2 ton antep fıstığı işleriz.”der ve ticari bağlantılarla Fevzi ile bir sözleşme
yapar.
-A burada Fevzi’ye karşı sorumlu mudur? à Sorumludur çünkü ortada bir ticari işletme olmamasına rağmen sanki varmış gibi hareket etmiştir
-A burada Fevzi’ye karşı sorumlu mudur? à Sorumludur çünkü ortada bir ticari işletme olmamasına rağmen sanki varmış gibi hareket etmiştir
-A
Gaziantep’e dönerken Aksaray’da X’in arabası ile çarpışır. Bu bir ticari iş
midir A için ?
à A somut olayda sadece Fevzi’ye karşı tacir gibi sorumludur.
Dolayısıyla Fevzi bu A’nın iflasını isteyebilir. Kazada diğer tarafa karşı A
tacir gibi sorumlu değildir, sorumluluk sadece iyiniyetli olarak A ile hukuki
işlem yapan Fevzi’ye karşı geçerlidir.
27 KASIM
TACİR SIFATININ SONA
ERMESİ
v Tacir olmaya sebep unsurlardan herhangi birinin kaybedilmesi
sonucunda Tacir sıfatı da ortadan kalkar, sona erer.
v Tacir ticari işletmesini tescil ettirmemiş olsa bile eğer tacir
sıfatını sona erdirmişse yani işletmesi faaliyete son vermişse yine bu tescil
ve ilan ettirilmeli aksi takdirde iyiniyetli 3.kişilere karşı tacir gibi
sorumlu olur.
v Tüzel kişilerde tacir sıfatı; eğer bu bir ticari şirketse , ticari
şirket sona erdiği anda sona erer. Şirket faaliyete son verdiği anda otomatik
olarak tacir sıfatı sona ermiyor. Bir tasfiye sürecine girer. Tasfiye memurları
atanıyor. Dolayısıyla burda tüzel kişinin fiil ehliyeti sınırlandırılıyor
aslında. Burada tasfiye memurlarının yapabileceği işlemler sadece ticari
işletmeyi sona erdirmeye yöneliktir. Yeni bir hukuki işlem yapamazlar, mevcut
alacakları toplarlar, borçları öder vs.
v Ticari şirketlerde ve diğer tüzel kişilerde tüzel kişilik sicilden
terkin edildiği anda sona erer. Dolayısıyla tacir sıfatı da sona erer.
TACİR OLMANIN HÜKÜM VE SONUÇLARI
1. TEK TARAFIN TACİR
OLMASINA BAĞLANAN HÜKÜM VE SONUÇLAR
1) İflasa Tabi olma
A) TTK m18/1 : Tacir, her türlü borcu için iflasa tabidir;
ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek, ticari işletmesini ticaret
siciline tescil ettirmek ve bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari
defterleri tutmakla da yükümlüdür.
v Tacir sadece ticari işletmesiyle değil, ticari işletmesi ile ilgili olmayan borçlarından dolayı da sorumludur, iflası istenebilir.
v İflas külli icradır.
v Kural olarak sadece tacirler iflasa tabidir.
v İflas için muhakkak mahkeme kararına ihtiyaç vardır.
v İflas olmadan da alacaklılar alacağını alamaz mı, iflasın ne gibi bir avantajı var? àMesela X’in 6 tane alacaklısı var. Bir borçlunun birden fazla alacaklısı varsa burada alacaklılar alacağın kesinleşmesine göre sıraya girerler. (Öncelikli alacaklar hariç) Diyelim adamın 5 lirası var ama 15 liralık borcu var. Yani herkes alacağını alamayacak.
v İflas hukukuna göre ; yukarıdaki örnek üzerinden alacaklılardan beşinin alacağı kesinleşti ve sıraya girdiler fakat birinin alacağı kesinleşmedi ve alacağını alamıyor. Bu durumda o son kişi X’in iflasını isteyebilir. Eğer mahkeme X’in iflasına karar verirse bu durumda diğerlerine birşey ödenmeden bir iflas masası kurulur ve bu malların idare yetkisi o masaya geçer.X’in bütün malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisi kalkar ve bütün haczedilebilecek, maddi değeri olan malvarlıkları bu masaya dahil olur. Bütün alacaklar ve borçlar çıkarılır , netice itibariyle geriye kalan o son alacaklı sonradan da girmiş olsa olaya, borçlunun malvarlığı borçları karşılamıyorsa bu durumda varolan malvarlığı tüm alacaklılara alacağı oranında paylaştırılır.
v Tacir sadece ticari işletmesiyle değil, ticari işletmesi ile ilgili olmayan borçlarından dolayı da sorumludur, iflası istenebilir.
v İflas külli icradır.
v Kural olarak sadece tacirler iflasa tabidir.
v İflas için muhakkak mahkeme kararına ihtiyaç vardır.
v İflas olmadan da alacaklılar alacağını alamaz mı, iflasın ne gibi bir avantajı var? àMesela X’in 6 tane alacaklısı var. Bir borçlunun birden fazla alacaklısı varsa burada alacaklılar alacağın kesinleşmesine göre sıraya girerler. (Öncelikli alacaklar hariç) Diyelim adamın 5 lirası var ama 15 liralık borcu var. Yani herkes alacağını alamayacak.
v İflas hukukuna göre ; yukarıdaki örnek üzerinden alacaklılardan beşinin alacağı kesinleşti ve sıraya girdiler fakat birinin alacağı kesinleşmedi ve alacağını alamıyor. Bu durumda o son kişi X’in iflasını isteyebilir. Eğer mahkeme X’in iflasına karar verirse bu durumda diğerlerine birşey ödenmeden bir iflas masası kurulur ve bu malların idare yetkisi o masaya geçer.X’in bütün malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisi kalkar ve bütün haczedilebilecek, maddi değeri olan malvarlıkları bu masaya dahil olur. Bütün alacaklar ve borçlar çıkarılır , netice itibariyle geriye kalan o son alacaklı sonradan da girmiş olsa olaya, borçlunun malvarlığı borçları karşılamıyorsa bu durumda varolan malvarlığı tüm alacaklılara alacağı oranında paylaştırılır.
v İflas tacir için bir nimet değil, tacir için bir külfettir.
Dolayısıyla tacirler, tacir sayılanlar ve tacirler gibi sorumlu olanların
iflası istenebilir. İflas bir külfet olduğu için onun gibi sorumlu olanlarda
iflasa tabidir.v Tüzel kişi tacirlerin ticari iş adi iş sahası olmadığı için onların
yaptığı bütün işler ticari iş ve bütün borçlar ticari borçtur. Gerçek kişi
tacirler içinse adi sahasında yada ticari sahasında olan bütün borçlarından
dolayı iflası istenebilir.
v TTK’ya göre; tacirler , tacir sayılanlar, tacir gibi sorumlu olanlar
iflasa tabidir.
v ÖRN: A
(hallederiz kadir kılıklı adam) Ankaraya gider, saman pazarında B’yi bulur ve
bizim Antep’te şöyle bir işletmemiz var ,yıllardır bu işi yapıyoruz der. Ticari
işletmesi olmamasına rağmen sanki varmış gibi B ile bir hukuki işlem
yapar. Dolayısıyla A B’ye karşı tacir gibi sorumlu. Öte yandan da A’nın güzel
konuşmasına kanan ve aslında onun bir ticari işletmesi olmadığını bilen X,Y ve
Z onunla hukuki işlem yaparlar. A olayda tacir gibi sorumlu olan kişi olmasına
rağmen X,Y,Z ya da herhangi birisi A’nın iflasını isteyebilirler mi?
àTacir gibi sorumlu olanlar sadece iyiniyetli 3.kişilere karşı iflasa
tabidirler. A burada X,Y ve X’ye karşı iflasa tabi değildir.
B) Özel hükümlere göre:
v İİKm44 : Tacirler tacir sıfatlarını kaybettikten itibaren 1 yıl daha iflasa tabidirler.
àTacirler ticari faaliyetlerine son verdikten sonra mal beyanında bulunmak zorundalar.
v Komandit ve kollektif şirket ortakları şirketin borçlarından dolayı iflasa tabidirler.
v Soru: Bir kollektif şirket bir ticari işletme işletmek amacıyla kurulduğuna göre şirket ortakları tacir midir?
àTacir değildir, çünkü “adına”dan bahsediyoruz. Burada kollektif ortaklar adına değil şirket adına bir işletmeden söz ediliyor. Ancak tacir olmasalarda bu kişiler şirketin borçlarından dolayı iflasa tabidirler. (Komandit komanditer konusuna Tüzel kişi tacirler kısmından bak)
v Komandite ortaklar istisnasız iflasa tabi.
v Komanditer ortak ise sermayesini henüz şirkete ödememişse yani şirkete sermaye koyma borcu devam ediyorsa iflası istenebilir ama komanditer ortak sermayenin tamamını şirkete ödemişse ve artık böyle bir borcu yoksa onun iflası istenemez. Alacaklılar hiç bi şekilde ona karşı müracaat edemezler.
v Banka yönetici ve deneticilerinin Kanuna aykırı işlemler nedeniyle bankaya vermiş olduğu zararlar nedeniyle bu kişilerin iflası istenebiliyor, bu kişilerin tacir olması şart değil.
v Konkordato: Mal varlığının yeniden yapılandırılmasının istendiği bir müessese. İflastan farklı olarak iflası alacaklılar ister, Konkordatoyu borçlu kendisi ister. Tacir olma zorunluluğu yoktur bunu isteyebilmek için.
v Konkordato talebi reddedilen veya süresi dolan kişinin alacaklının talebi üzerine iflası istenebilir.
v SPK (Sermaye Piyasası Kanunu) m98: Tedrici tasfiyesine giren bir SPK kurumunun doğrudan yada dolaylı olarak %10’undan fazlasına sahip olan ortaklarının, bunların yöneticilerinin , görevden ayrılmış olsa bile yönetim kurulu üyelerinin, imzaya yetkili yöneticilerin, portföy yönetim şirketi yöneticilerinin, konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının yöneticilerininde iflası istenebilir kusurları olmasa bile.
v İİKm44 : Tacirler tacir sıfatlarını kaybettikten itibaren 1 yıl daha iflasa tabidirler.
àTacirler ticari faaliyetlerine son verdikten sonra mal beyanında bulunmak zorundalar.
v Komandit ve kollektif şirket ortakları şirketin borçlarından dolayı iflasa tabidirler.
v Soru: Bir kollektif şirket bir ticari işletme işletmek amacıyla kurulduğuna göre şirket ortakları tacir midir?
àTacir değildir, çünkü “adına”dan bahsediyoruz. Burada kollektif ortaklar adına değil şirket adına bir işletmeden söz ediliyor. Ancak tacir olmasalarda bu kişiler şirketin borçlarından dolayı iflasa tabidirler. (Komandit komanditer konusuna Tüzel kişi tacirler kısmından bak)
v Komandite ortaklar istisnasız iflasa tabi.
v Komanditer ortak ise sermayesini henüz şirkete ödememişse yani şirkete sermaye koyma borcu devam ediyorsa iflası istenebilir ama komanditer ortak sermayenin tamamını şirkete ödemişse ve artık böyle bir borcu yoksa onun iflası istenemez. Alacaklılar hiç bi şekilde ona karşı müracaat edemezler.
v Banka yönetici ve deneticilerinin Kanuna aykırı işlemler nedeniyle bankaya vermiş olduğu zararlar nedeniyle bu kişilerin iflası istenebiliyor, bu kişilerin tacir olması şart değil.
v Konkordato: Mal varlığının yeniden yapılandırılmasının istendiği bir müessese. İflastan farklı olarak iflası alacaklılar ister, Konkordatoyu borçlu kendisi ister. Tacir olma zorunluluğu yoktur bunu isteyebilmek için.
v Konkordato talebi reddedilen veya süresi dolan kişinin alacaklının talebi üzerine iflası istenebilir.
v SPK (Sermaye Piyasası Kanunu) m98: Tedrici tasfiyesine giren bir SPK kurumunun doğrudan yada dolaylı olarak %10’undan fazlasına sahip olan ortaklarının, bunların yöneticilerinin , görevden ayrılmış olsa bile yönetim kurulu üyelerinin, imzaya yetkili yöneticilerin, portföy yönetim şirketi yöneticilerinin, konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının yöneticilerininde iflası istenebilir kusurları olmasa bile.
C) Tacir Oldukları halde İflası İstenemeyenler
v Kitler ‘in ve müesseselerinin iflası istenebilir.
v SGK tacir ama özel kanunu gereği iflası istenemez.
v Özel kanunlarında iflasının istenemeyeceğine dair bir hüküm varsa
onların iflası istenemez.
v ÖRN: Ankara Üniversitesinin basın ve yayın müdürlüğü var. Tamamen ticari
amaçla özel hükümlere göre faaliyet yürütüyor. Ankara üniversitesi tacir
değildir basım evi tacirdir burada. Basım evi müdürlüğünün iflası istenebilir.
II. Ticaret
Ünvanını Seçme ve Kullanma
v Ticaret ünvanı taciri, işletme adı işletmeyi gösterir. Her tacir bir ticaret ünvanı seçmek ve kullanmak zorunda. Dolayısıyla Ticaret ünvanın tacir için hem bir hak hem bir külfet.
v Ticaret ünvanı taciri, işletme adı işletmeyi gösterir. Her tacir bir ticaret ünvanı seçmek ve kullanmak zorunda. Dolayısıyla Ticaret ünvanın tacir için hem bir hak hem bir külfet.
v Tacir hem seçmek ve kullanmak, hem süresi içinde tescil ettirmek
hemde kullanmış olduğu belgelerde, faturalarda , mektuplarda bu ticaret
ünvanını kullanmak zorundadır. Aksi takdirde idari para cezası var.
v Ticaret ünvanını esnaflar kullanamazlar ama isterlerse işletme adı
kullanabilirler.
v Gerçek kişilerin ticaret ünvanı ad ve soyadın kısaltmadan yazılmış
şeklidir. İstisnalar var. Türkiye’de daha önce aynı isim ticaret ünvanı olarak
seçilmemiş olacak ve seçilen ünvan tacirin kendisine ait olacak.
III. Ticaret Siciline Tescil
v Tacir işletmesini açtıktan itibaren kanunda aksine bir hüküm yoksa
15 gün içerisinde işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır.
v Sicil : Amacı hem bazı haklara
aleniyet sağlamaktır hemde bazı hakların kazanılmasına etki eden resmi
kütüklerdir. ÖRN : Gemi sicili, ticaret sicili, tapu sicili, nüfus sicili…
v İşletmenin tescil edilip edilmemesi tacir sıfatının kazanılmasında
yada işletmenin ticari işletme sıfatı kazanmasında etkisi yok. Bu idari bir
yaptırımdır. Eğer tescil yapılmazsa idari para cezası ödenmek zorunda kalınır.
v Tacirin kaç tane ticari işletmesi varsa her birini ayrı ayrı tescil
ettirmek zorunda, ayrıca tacir her bir işletmeden dolayı ayrı ayrı tacir
sıfatına sahiptir.
IV.Ticari Defter Tutma
v TTK m18/1 : Tacir, her türlü
borcu için iflasa tabidir; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek,
ticari işletmesini ticaret sicili- ne tescil ettirmek ve bu Kanun hükümleri
uyarınca gerekli ticari def- terleri tutmakla da yükümlüdür.
v Tacir ticari defter tutmakla yükümlüdür.
v Tacir ticari defter tutmakla yükümlüdür.
V.Odalara Kaydolmak
v Tacir, ticari işletmenin faaliyet konusuna göre bulundukları yer
ticaret ve Sanayi odalarına kaydolmakla
yükümlü. Bu bir ay içinde yapılmalı. Eğer tacir 1 ay içinde ilgili odaya
kaydolmazsa oda bunu re’sen yapıyor. Odaya kaydolmak aidat ödeme yükümlülüğünü
beraberinde getirir.
VI.Ticari İş Karinesi
v Tacirin borçlarının ticari olması asıldır.
v Tüzel kişi Tacirler için İSTİSNA: ?
v Adi işler için İSTİSNALAR: 1) En başta yaparken açıkça söylemişse
kişi yada
2) İşin niteliğinden açıkça anlaşılıyorsa yapan kişi için o ticari iş
değildir.
VII.Basiretli İş Adamı Gibi Davranma
v Tacir sadece ticari işletmesi ile ilgili işlemlerde basiretli tacir
gibi davranma yükümlülüğü altında.
v Dolayısıyla Tacirlerin
acemiliğini ,deneyimsizliğini ve hafifliğini ileri sürerek edimler arasındaki
farkın giderilmesini isteyemez.
ÖRN: Tır şoförü gece uyumak için arabayı kenara çeker. Hırsızlarda gelip çantayı arkadan alıp kaçar. Yargıtay : “Sen basiretli bir tacir gibi davranıp herhangi bir yere değil bir tır parkına yani güvenli bir yere çekmen lazımdı” diyor.
ÖRN: Tacir A , B
ile bir sözleşme yapar. Daha sonra A araştırma yapar ve öğrenirki sözleşme konusu malın 2 yıl önce Türkiye’ye girişi yasaklanmış. A burada objektif
imkansızlık olduğunu ileri sürüyor. Eğer A tacir olmasaydı burada objektif
imkansızlık olurdu ama A tacir olduğu için basiretli bir tacir gibi davranıp
sözleşmeyi yapmadan önce herşeyini araştırmalıydı.
v Tacir ancak muzayeka (zorda kalma) hükümlerine dayanarak basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğünün uygulanmaması gerektiğini ileri sürebilir.
ÖRN : İnşaat işi
yapan tacir A, Hukuk Fakültesinden mezun olacak olan kızına bir spor araba almak ister.
Tacir A, spor araba satan tacir B’ye gider. Durumu anlatır. Kızının mezun olacağı saatte arabayı istediğini belirtiyor. Tacir B’de arabayı o saatte oraya teslim edeceklerini söylüyor. Tacir B arabayı yurtdışından getirtirken gümrük işleri uzar ve B zamanında arabayı teslim edemez. Tacir B bu durumda gümrük işlerinin uzadığı sebebi ile teslimin zamanında yapılamamasından sorumlu olmadığını söyleyebilir mi?
àSözleşme kurulurken Tacir B’nin yapmış olduğu söylemlerden yola çıkılır. Tacir B’nin basiretli iş adamı gibi davranması lazım. Ama tacir A’nın basiretlli iş adamı gibi davranma zorunluluğu yoktur. Bu olayda eğer A arabayı kızı için değilde ticari işletmesi için almış olsaydı o zaman basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü olurdu.
Tacir A, spor araba satan tacir B’ye gider. Durumu anlatır. Kızının mezun olacağı saatte arabayı istediğini belirtiyor. Tacir B’de arabayı o saatte oraya teslim edeceklerini söylüyor. Tacir B arabayı yurtdışından getirtirken gümrük işleri uzar ve B zamanında arabayı teslim edemez. Tacir B bu durumda gümrük işlerinin uzadığı sebebi ile teslimin zamanında yapılamamasından sorumlu olmadığını söyleyebilir mi?
àSözleşme kurulurken Tacir B’nin yapmış olduğu söylemlerden yola çıkılır. Tacir B’nin basiretli iş adamı gibi davranması lazım. Ama tacir A’nın basiretlli iş adamı gibi davranma zorunluluğu yoktur. Bu olayda eğer A arabayı kızı için değilde ticari işletmesi için almış olsaydı o zaman basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü olurdu.
VIII.Ticari Örf-Adetlere Tabi olma
v Tacirler bilselerde bilmeselerde ticari örf ve adetlerden
sorumludurlar.
v Tacir olmayanlar için ancak ya o örf adeti biliyorlarsa yada
bilmeleri gerekiyorsa ticari örf ve adete tabidirler.Ama tacirlerin bilip
bilmemesi önem taşımaksızın hepsinden sorumludurlar.
v Taraflar aynı yerdeyse özel örf adet genel örf adetten önce
uygulanır. Ama taraflar farklı yerdelerse Sözleşmenin ifa edileceği yerdeki
ticari örf adet uygulanır.
IX.Ücret ve Faiz İstemi
v Tacir ticari işletmesi ile ilgili yapmış olduğu iş ve hizmetler
nedeniyle sözleşmede kararlaştırılmamış olsa bile ücrete hak kazanır. Bu bir
nimettir.
v Tacir sayılanlar ancak tacirin külfetlerinden dolayı sorumludurlar
burada ise ücrete hak kazanma bir nimet olduğu için tacir sayılanlar bundan
yararlanamaz.
v Yapılan işlemin ya da hizmetin olumlu sonuçlanması şart değil tacirin bu ücrete hak kazanabilmesi için.
v Yapılan işlemin ya da hizmetin olumlu sonuçlanması şart değil tacirin bu ücrete hak kazanabilmesi için.
ÖRN: M, B’nin müşterisi. M çek düzenleyip C’ye yani Hami’ye verir. C bankaya gidip bunu bozdurmak ister. Banka B’de M’nin hesabında yeterli bakiye yok fakat B “M bizim devamlı müşterimiz bir sorun olmaz” diye ödemeyi yapar C’ye. Yapılan bu işlemin BK hukukundaki karşılığı vekaletsiz iş görmedir. B yapmış olduğu bu ödemeden dolayı M’den bir hak kazanır mı?
à Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre B M’den ödemiş olduğu parayı
geri ister. Ama B bu yapmış olduğu ödemeden dolayı Faize yada bir ücrete hak
kazanır mı? Tacirin yapmış olduğu işlemlerden dolayı faize hak kazanabilmesi
için bunun vekaletsiz iş görme nedeniyle yapılmış olması da mümkündür.
Ø Tacir, Ticari işletmesi ile ilgili olarak vermiş olduğu avanslar ve
yapmış olduğu giderler için ödeme gününden itibaren faize hak kazanır
ÖRN: Gaziantep’te
ki bir tacir ile İstanbul’da ki bir tacir 2 ton Antep fıstığının teslimi için
anlaşırlar. Sözleşmede ifa yeri kararlaştırılmamış. İfa yeri neresidir?
à Bu cins borcudur. Borçlunun yerleşim yerinde yani Gaziantep’te
yapılır ifa. Adam
Gaziantep’e gelip alamayacağını ve bir kamyon ile kendisine göndermesini söyler satıcıya. Satıcı bunun için kamyon tutar, hamal tutar ve çeşitli masraflar
yapar. Tacir yapmış olduğu bu masraflardan dolayı ödeme gününden itibaren faize
hak kazanır.
X.Ücret ve Cezanın İndirilmesini İsteyememe
v TTK m22: Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk
Borçlar Kanununun 121 inci maddesinin ikinci fıkrasıyla 182 nci maddesinin
üçüncü fıkrasında ve 525 inci maddesinde yazılı hâllerde, aşırı ücret veya
ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.
v Bu şart sadece tacirin ticari işletmesi ile ilgili işlemler için
geçerlidir. Dolayısıyla tacir işletmesi ile ilgili olmayan her türlü işlemlerde
aşırı ücret ve cezanın indirilmesini isteyebilir.
v Ücret ve cezai şartın tenkisinin istenemeyeceği kanunda sayılmış
olan sınırlı haller şunlardır:
1) TBK m121/2 :
v Faiz veya irat borcunu ve bağışladığı meblağın tediyesinde temerrüde
düşen borçlu için öngörülen cezai şart
v Temerrüt faizi kanundan doğan bir haktır. Adi borçlarda eğer bu faiz
aşırı bir oranda ise diğer taraf hakimden bunun indirilmesini isteyebilir. Ama
tacir ticari işletmesi ile ilgili olarak yapmış olduğu işlemlerde temerrüde
düşerse bu yüksek faizin indirilmesini isteyemez. (Kural bu)
2) TBK m182/3 : Cezai şart.
v Akdin icra edilememesi veya eksik olarak icrası hali için öngörülen
cezai şart
I-Eğer taraflardan biri ifayı gereği gibi yapmazsa hem temerrüt hükümlerine gidilir hem cezai şart uygulanır.
II-Borçlu isterse o cezai şartı ödeyerek asıl edimini ifa etmekten
kurtuluyor.
v Taraflar cezai şartı aşırı fahiş kararlaştırmışlarsa hakim re’sen
cezai şartın indirilmesine karar verebilir.
v Tacir ticari işletmesi ile ilgili olarak yapmış olduğu işlemlerde bu
cezai şartın aşırı fahiş olduğu gerekçesiyle hakimden indirilmesini isteyemez. Bunlar
basiretli bir iş adamı gibi davranmanın doğal sonucu.
3. TBK 525: Simsarlık Ücretinin İndirilmesini İsteyememesi
v Simsar aracılık eden kişidir. Tacir yardımcısıdır.
v Simsarlık ücretini taraflar aşırı yüksek belirlemişlerse burada yine
hakim bu ücretin indirilmesine karar verebiliyor fakat tacirler simsarlık
ücretinin fazla olduğu gerekçesi ile bunun indirimini isteyemiyor.
v Bu bir külfettir. Tacirler ve tacir gibi sorumlu olanlar buna
tabidirler. Aşırı ücret ve cezai şartın indirilmesini isteyemezler.
ÖRN: Tacir A ile B
sözleşme yapar. Sözleşmede aşırı yüksek cezai şart vardır. A edimini ifa etmezse bu aşırı yüksek cezai şartın indirilmesini isteyebilir mi?
–İsteyemez.
–İsteyemez.
-Ama A
sözleşme ile bu borcunu C’ye devrederse ve C tacir değilse, bu aşırı cezanın indirilmesini isteyebilir kural olarak. Ama ortada bir muvaza varsa ve B bunu
ispatlarsa C indirim yapılmasını isteyemez.-Tacir A
sözleşmeyi yaptıktan sonra tacir sıfatını kaybederse indirimin yapılmasını
isteyebilir mi?
-A
sözleşmeyi tacirken yapmıştır dolayısıyla indirim isteyemez.
-Tam
tersi olsaydı yani A sonradan tacir sıfatı kazansaydı indirilmesini
isteyebilirdi.
28 KASIM
2014, CUMA
İKİ İSTİSNA:
1. Tacirin Ticari İşletmesi ile ilgili olmayan işlemler
v Tacir bu işlemlerde aşırı yüksek cezai
şartın indirilmesini isteyebilir.
v Acemiliğine dayanarak gabin hükümlerine başvurarak işletmesi ile
ilgili olmayan işlemlerde tacir bundan faydalanabilir. Zorda kalma hali varsa
sözleşmenin tamamen ortadan kaldırılmasını da isteyebilir.
2. Cezai şartın tacirin ekonomik yıkımına sebep olacak kadar aşırı
fahiş ise
v ÖRN : Tacir A ile B bir sözleşme yapar otoyol
ihalesi konusunda. B der ki şu tarihe kadar bitir bunu muhakkak yoksa süresini
geçtikten sonra her gün için 1 milyon lira cezai şart ödersin diyor karşı
tarafta bunu kabul ediyor. Ama zamanında ifa edemeyip temerrüde düşer ve cezai
şart işlemeye başlar. Dolayısıyla burada tacir kararlaştırılan bu aşırı cezai
şartın indirilmesini isteyebilir mi?
à Burada yarışan bir durum vardır . Tacirin basiretli iş adamı gibi
davranıp sözleşmeyi ona göre yapması gerekirdi. Bide BK 27 vardır. Bu olayda
ahlaka kamu düzenine bir aykırılık olup olmadığına yada imkansızlık olup
olmadığına bakılır. Somut olayda 1 milyon lira cezai şart kararlaştırılması
doğru mudur ahlaka uygun mudur diye baktığımızda kesin birşey söylenemez.
Dolayısıyla hakimin her somut olayda durumu ayrı ayrı değerlendirip indirilmesine ya da sözleşmenin tamamen ortadan kaldırılmasına karar verebilir. Olayımızda toplam ifa edilecek edimin değer 100.000 iken cezai şartın 1.000.000
olması çok da ahlaka uygun değildir.
v Tacirin edimini ifa etmemesi kendi kusurundan da kaynaklanabilir
fakat her nasılsa adam edimini ifa etmedi diye bu sözleşme onun ekonomik olarak
yıkımına sebep olacaksa burada basiretli iş adamı gibi davranması gerektiğini
ileri süremeyiz.
àYukarıdaki iki istisna haricinde tacir aşırı yüksek cezai şartın
indirilmesini isteyemez.
1. Fatura Verme
TTK m21/1 : Ticari işletmesi bağlamında bir
mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan
tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise
bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
v Karşı tarafın tacir olması gerekmiyor.
v ÖRN: A kişisine Bir sözleşme olmadığı halde bir fatura gönderiliyor
Lcwaiki tarafından. Kişi buna sessiz kalırsa bir sözleşme gibi algılayıp buna
itiraz etmezse sözleşme kurulmuş mu olur?
v Fatura sözleşmenin kurulması ile ilgili değil ifa aşaması ile ilgili
bir vesikadır. Geçerli bir sözleşme olmadan faturanın gönderilmesi duruma göre icap
yada icaba davettir.
v Faturanın düzenlenmiş olması bir sözleşmenin kurulduğuna karine de
teşkil etmez. Faturayı gönderen kişi ayrıca o sözleşmenin varlığını
ispatlamakla yükümlüdür.
v Fatura ne zamana kadar düzenlenmeli?
à TTK ‘da faturanın düzenlenmesi tarihi ile ilgili bir hüküm yok
fakat Vergi Usul Kanununa
göre fatura malın satıldığı yada işin görüldüğü
günden itibaren 7 gün içinde düzenlenmiş olması gerekir, bu süre içinde
düzenlenmeyen fatura, fatura değildir diyor.
v TTK’ya göre fatura düzenleme ve verme yükümlülüğü sadece tacirlere
verilmiştir ve bunun için karşı taraftan bir talep olması lazımdır.
v Tacir her miktar için fatura vermekle yükümlü değil. 800 lira altına, onun yerine geçen belgeler de kasa fişleride verilebilir.
v Tacir her miktar için fatura vermekle yükümlü değil. 800 lira altına, onun yerine geçen belgeler de kasa fişleride verilebilir.
2. İKİ TARAFI TACİR OLAN
TİCARİ İŞLERE İLİŞKİN HUKUKİ SONUÇLAR
I.Faturaya 8 gün içinde itiraz etmeme
v TTK m21/2: Bir fatura alan kişi aldığı
tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda
bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.
v Buradaki “Kişi” tabirinden alan kişinin tacir olması gerektiği sonucunu
çıkarmak lazım. (Yargıtay bu görüşte.)
v Ancak herşeyi açıkça belirten kanun koyucu neden bunuda açıkça
belirtip tacir yazmamıştır kişi kelimesi yerine. Yani kanun koyucunun buradaki
kişi kelimesini sadece tacir olarak kabul etmediği sonucuna ulaşabiliriz.
v Sonuç olarak bu iki görüşte ileri sürülebilir fakat görüşler tutarlı
olarak açıklanmalıdır.
TTK m 21/2 ‘nin Uygulanma şartları :
1) Temel bir borç ilişkisi olmalı, bu borç ilişkisi geçerli olmalı
-Temel
borç ilişkisi geçersizse 8 gün içinde itiraz edilmemesi faturanın kabul
edildiği sonucunu doğurmaz.
2) Gönderilen belge fatura olmalı ve şeklen geçerli olmalı bu fatura.
(Vergi Usul K. m.9’da sayılan hususlar)
3) Fatura Muhattaba varmış olmalı
-Hakimiyet
alanına ulaşması değil faturayı aldığı tarih bu 8 günün başlangıcı sayılır. (Net değil bu husus hocaya göre.)
4) Gönderen kişi tacir olmalı
5) Adına fatura düzenlenen kişi tacir olmalı
6) 8 gün içinde itiraz edilmemeli
àBK’ya göre eğer kararlaştırılmamışsa faturayı aldığı tarihi izleyen
günden itibaren başlar. Ertesi günün iş günü olup olmaması önemsiz.
àBuradaki süre yaptırımı olmayan bir süredir. Eğer süre kaçırılırsa
ispat yükü taraf değiştirir.
à Her türlü delille bunun aksi ispat edilebilir.
àAksi ispat edilemezse faturanın içeriğini doğru kabul etmek gerekir.
Ø 8 gün içinde yapılan itirazın karşı tarafa varması gerekir mi bu 8
gün içinde?
àBu süre içinde itirazın yapılmış olması yeterli karşıya varması gerekmez bü süre içinde.
àBu süre içinde itirazın yapılmış olması yeterli karşıya varması gerekmez bü süre içinde.
àFaturaya İtiraz Etmemenin Sonuçları ß
v Faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemesi faturanın bütün içeriğinin
kabul edildiği anlamına gelmez. Sadece faturada olması gereken mutad hususların
kabul edildiğine karine teşkil eder.
v Mutad hususlar: Malın miktarı, cinsi ,birim fiyatı, tutarı, KDV’si
àTarafların Vade farkını isteyebilmesi için;
1)Sözleşmede
varsa, taraflar sözleşmede vade farkının ödeneceğini kararlaştırmışlarsa vade
farkı isteyebilirler,
2)Sözleşmede
yoksa isteyemez,
3)Sözleşmede
yok ancak vade farkının ödenmesi ile ilgili bir ticari teamül varsa fatura ve vade farkı belirtilmişse istenebilir.
ÖRN: Tacir A ile B
bir satım sözleşmesi yaparlar. Satım sözleşmesinde A malı 15.02.2014
tarihinde
B’ye teslim eder ama faturayı 25.02.2014 tarihinde teslim eder. B’nin 8 günlük
itiraz süresi ne zamandan başlar?
à Buradaki itiraz süresi malın teslimi değil faturanın teslimidir.
- B 8 gün
içinde faturya itiraz etmez ve faturayı da ödemez. A B’ye dava açar. B burada
malın
teslim edilmediğini söyleyerek ödemezlik def’ini ileri sürer ve A’nın
edimini ifa etmesi
gerektiğini söyler. A ise malı teslim ettiğini belirtir ve çünkü B faturaya itiraz etmedi diyor.
Faturaya itiraz etmemesi B’nin, malın teslim edildiğine karine teşkil eder mi?
àFaturaya itiraz edilmemesi malın teslim edildiğine karine teşkil
etmez.Tacir malı teslim ettiğini ayrıca ispatlamakla yükümlü. Ancak faturada
“teslim aldım” yazısı ve imza varsa burada
bir sıkıntı yoktur.
Açık Fatura: Faturayı düzenleyen üste imzalamışsa bu açık
faturadır. Ticari teamüllere göre
faturanın bedelinin ödenmediğine karine
teşkil eder.
Kapalı Fatura: Tacir
üste değilde aşağı kaşe basıp imzalar. 1948 de verilen bir ticari teamül
kararıyla fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil eder.
II.Teyit Mektubuna İtiraz
etmeme
v TTK m21/3 : Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya
bilişim aracıyla veya
diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan
sözleşmelerle yapılan
açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan
kişi, bunu aldığı tarihten itibaren
sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa,
söz konusu teyit mektubunun yapılan
sözleşmeye veya açıklamalara uy- gun
olduğunu kabul etmiş sayılır.
v Her ikitaraf tacir olmalı .
v Teyyit mektubuna süresi içinde itiraz etmeyen bir kişi daha sonra
herhangi bir delille
bu itirazı
yapabilir.
III.İhbar ve İhtarları Belli bir Şekilde Yapma
v TTK m18/3 : Tacirler
arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye,
sözleşmeyi feshe, sözleşmeden
dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar
noter aracılığıyla, taahhütlü
mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik
imza kullanılarak kayıtlı
elektronik posta sistemi ile yapılır.
v Ayıbın ihbarı yapılır, borçlunun temerrüdünde ise ihtara lüzum
vardır.
v İhtar
ve ihbarı şekle bağlanmış işlemler;
àDiğer tarafı temerrüde düşürme
àsözleşmeyi fesih ve
àSözleşmeden dönme
v Bu işlemler;
1- Noter
aracılığıyla
2-
Taahhütlü mektupla
3-Telgrafla
4-Güvenli
elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.
v Geçerlilik için değil ispat için gerek yukardaki üç durum.
v İspat içinde yukarda sayılan dört işlemden birinin yapılmış olması
gerek.
v Sözleşmenin Feshi: İleriye yönelik. Her zaman yapılması mümkün.
v Sözleşmeden Dönme: Geriye dönük etkili. Taraflar ifa yapmışsa sebepsiz zenginleşme
hükümlerine gidilerek geri alınır.Dönme için ya kanunda hüküm olacak yada
taraflar
bunu kararlaştırmış olacak.
v İhbar ve ihtarda ki bu şekil her iki tarafın tacir olduğu ve ticari
işletmeleri ile ilgili olduğu durumlarda geçerlidir.
IV.Ticari Defterlerle İspat
v İki tarafın tacir olduğu durumlarda tacir kendi defterlerinin lehine
delil olmasını isteyebilir.
Bunun için iki tarafta tacir olmalı ve uyuşmazlığın
her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili
olması lazım.
V.Ticari Yargı Konusu Olma
v Nispi Ticari Dava: Her iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari
işletmesi
ile ilgili olduğu durumlarda dava konusuna bakmadan ticari yargı konusu
olur. Asliye ticaret mahkemesinde görülür.
3 Aralık ,
2014
VI.Satış ve Mal Değişimine İlişkin Özel Hükümlere Tabi Olma
v Bunun hakkında iki tane özel hüküm vardır.
1) TTK
m23
2) TTK
m1530
v Kural olarak tacirler arasındaki mal değişimi yada satışlar Borçlar
Hukukuna tabidir.
İstisna ise yukardaki iki maddede belirtilen hususlardır.
v TTK m23’te belirtilen 3 tane istisna vardır. Bunun haricindekiler
Borçlar kanunundaki
hükümlere tabidirler.
1)Sözleşmenin
kısım kısım yerine getirilmesi
v Alacaklı kısmi ifayı kabul etmek zorunda mıdır? Kural olarak değil
Borçlar K.’na göre.
Ama sözleşmede kısmi
ifanın yapılacağı kararlaştırılabilir ya da sözleşmenin niteliğine göre
kısmi
ifa mümkün olabilir (Para borçları) ya da sözleşmede kararlaştırılmamış olsa
bile
alacaklı kısmi ifayı kabul edebilir. Bu alacaklının takdirine kalmıştır. Burada temerrüde
düşülürse alacaklı sadece ifa
edilmeyen kısım için temerrüde başvurur diyor TTK.
v Dolayısıyla her iki tarafın tacir olduğu ve satış sözleşmelerinde
eğer kısmi ifa yapılmışsa
alacaklı sadece ifa edilmeyen kısım için borçlunun
temerrüdü hükümlerine başvurabilir.
v Alacaklı Kısmi ifayı kabul etse ve borçlu geri kalan edimi ifa
edemeyerek temerrüde düşse ,
burada alacaklı borçlunun temerrüdü bağlamında
sadece ifa edilmeyen kısım için mi yoksa
sözleşmeyi feshedip kabul ettiği ifayı
geri vererek alacağın tamamı için mi başvuracağı
hususunda Borçlar Kanununda
kesin bir düzenleme yok.
v İfa edilmeyen kısım Sözleşmeden beklenen yararın elde edilmesini
veya istenen amaca
ulaşılmasını engelliyor veya zayıflatıyorsa veya durumun
gereğinden sözleşmenin kalan
kısmının ifa edilmeyeceği anlaşılıyorsa alacaklı
sözleşmeyi feshedebilir ve kısmi ifayı geri
iade ederek borcun tamamı için
temerrüd hükümlerine başvurur.
2)
Alacaklının Temerrüdü
v Borçlu zamanında ifayı teklif etmiştir fakat alacaklı almada
direnmiştir.
v Alacaklının temerrüdü gerçekleştiğinde borçlu hangi haklara
başvurabilir?
- Adi
işlerde ki uyuşmazlıklarda öncelikle Alacaklının bunu tevdi etmesi gerekir.
Tevdi yerini
taraflar anlaşamazsa hakim belirler.
Malın
tevdisi mümkün değil yada çok masraflı yada bozulacak bir malsa hakime
başvurarak sattırılabilir.
-İki
tarafın tacir olduğu ve iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili olduğu satım
sözleşmesinde
eğer alacaklı temerrüde düşerse satıcı bu tevdiyi yerine
getirmeden yukarda sayılan üç şarta
gerek olmadan doğrudan hakimden malın
satışını isteyebilir. Mal açık arttırma ile satılarak
borçlunun alacağında
takas edilmek şartıyla bir yere depo edilir.
3) Malın Ayıplı Olması
v Ayıplı mal, müşteriye teslim anında, taraflarca kararlaştırılmış
olan örnek yada modele
uygun olmaması yada objektif olarak sahip olması gereken
özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan bir maldır.
v Ticari hayatta yapılan işlemlere güveni sağlamak için 2 ve 8 günlük
kısa süreler
belirlenmiştir malda ayıp olması durumunda. Bu süreler hak
düşürücü sürelerdir.
v Eğer malın ayıbı teslim sırasında açıkça belli ise 2 gün,
v Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli değil ise , alıcı
malı teslim aldığı tarihten
sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek ve
ayıp ortaya çıkarsa aynı süre içinde
satıcıya ihbar etmek zorundadır.
v Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse,
satılanı kabul etmiş sayılır.
Ancak satılanda olağan bir gözden geçirmeyle
ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması
halinde , bu hüküm uygulanmaz. Bu tür
bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılmışsa hemen
satıcıya bildirilmelidir.
Bildirilmezse malı ayıbı ile birlikte kabul etmiş sayılır.
v Burada yapılan ihbar ve ihtar herhangi bir şekle tabi değil.
Bunlar maddi vakıalardır ve
her türlü delille ispatı mümkündür.
v 8 gün içinde ayıp görülmemiş hatta uzman bile anlamamışsa bu durumda
süre TTK’da
hüküm bulunmadığı için Borçlar Kanunu özel hükümlerine göre
belirlenir. Borçlar özelde
satım sözleşmesinde zamanaşımı süresi 2 yıldır.
Dolayısıyla 2 yıl içinde meydana gelen bir
ayıbı, alıcının derhal bildirmesi gerekir. Bu her somut olaya göre ayrı ayrı
belirlenir.
v Eğer burada ağır kusur ve ağır ihmal varsa süre olarak 10 yıllık
haksız fiil süresi uygulanır.
(Bu bir hüküm değil , uygulamada böyle olduğu yönünde
bir genel kabul var.)
TTK m 1530: Ticari işletmeler arasındaki mal ve hizmet tedarikini
düzenleyen özel hükümler:
a)
Temerrüd: Ön şart. Borçlunun temerrüde
düşebilmesi için ihtar edilmeli ve uygun bir süre verilmeli. Süre içinde ifa
yapılmamışsa temerrüde düşülmüş olur.
Ø Satıcı , edimini gereği gibi ve zamanında ifa etmişse, Alıcı da eğer
sözleşmede belirli bir
ödeme günü kararlaştırılmışsa ihtara gerek kalmadan
temerrüde düşer. (Kesin vade var.)
Ø Eğer sözleşmede belirli bir ödeme günü kararlaştırılmamışsa fatura
veya eşdeğer belgenin
teslim edildiği tarihi izleyen 30 gün sonra,
Ø Eğer faturanın veya eşdeğer belgenin alındığı tarih belli değilse ,
bilinmiyorsa veya düzenlenmemişse bu durumda mal veya hizmetin alınmasına
müteakip 30 gün sonra,
Ø Fatura veya eşdeğer ödeme belgesi talebi daha önce alınmışsa mal
veya hizmetin alındığı
günden 30 gün sonra, eğer mal ve hizmet alınmış ama bir
muayene süresi varsa bu inceleme süresinden sonra 30 gün.
b)
Ödeme günü: Sözleşmede bir ödeme günü
belirtilebilir ancak sözleşmede belirtilen
bu ödeme günü Faturan veya eşdeğer
belgenin alınması veya mal veya hizmetin gözden
geçirilme süresinden itibaren
60 günden fazla olamaz. BK’ya göre taraflar sözleşmede
diledikleri gibi bir
süre belirtebilirler ancak TTK 1530’a göre şu istisna mevcuttur;
Ø İstisna : Çok fazla haksızlık olmamak, alacaklı aleyhine haksız bir durum
yaratmamak
şartıyla tarafların açıkça anlaşmaları şartıyla taraflar daha uzun
bir ödeme süresi belirleyebilirler.
Ø İstisnanın İstisnası: Eğer alacaklı kobi ise yani küçük veya orta boy işletme ise veya
hayvansal veya tarım üreticisi ise veya borçlu büyük boy işletme ise yine bu
süre 60 günden
fazla olamaz.
c)
Taksitle Ödeme : Taraflar ödemenin
taksitle yapılacağını kararlaştırmışlarsa ödeme
süresi birinci takside göre
belirlenir.
d)
Gecikme Faizi : Taraflar gecikme faizi
ödenmeyeceği veya ağır derecede haksız
sayılabilecek az faiz ödeneceği ,
alacaklının geç ödeme nedeniyle uğrayacağı zarardan
borçlunun sorumlu
olmayacağına ilişkin sözleşme hükümleri geçersiz sayılır.
Ø Bunlar alacaklıyı koruyan hükümlerdir.
Ø Temerrüde düşülürse genel faiz uygulanır.
Ø İSTİSNA : Ticari işletmeler arasında
mal değişimine ilişkin sözleşmelerde temerrüd
faizi gösterilmemişse Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenen faiz oranı uygulanır. Bu faiz oranı
avans faiz
oranı değildir.
Ø TTK m1530: Faiz oranı 3095 sayılı kanunda öngörülen ticari işlere
uygulanacak gecikme
fazi oranından en az %8 fazla olmalıdır. 2014 yılı için bu
faiz oranı %12.75 . Kanuni faiz
oranımız %9, Avans faizi %11.75 .
Ø Ticari işlerde uygulanacak avans faizi %11.75 , fakat her iki
tarafın tacir, mal veya hizmet
tedarikine ilişkin bir uyuşmazlık varsa burada
faiz oranı %12.75 olarak uygulanır taraflar
daha farklı bir temerrüd faizi kararlaştırmamışlarsa.
VII.Hapis Hakkı
Ø Alacaklı borçludan alacağını almak ister fakat borçlunun da
alacaklıda bir taşınır malı
var. Borçlu
bu durumda alacaklıya sendeki maılımı ver bende borcu vereyim diyebilir mi?
Ø Şartlar: MK m950 ;
ü Her iki alacakta muaccel olacak,
ü Borçlunun elindeki mal taşınır veya kıymetli bir evrak olacak,
ü Alacak bu taşınır maldan yada kıymetli evraktan kaynaklanmış olacak.
Ø Hapis hakkı bir rehin değildir. Rehin sınırlı bir ayni haktır. Rehin
hakkı alacaklının alacağına öncelikle alma hakkı veren bir haktır. Hapis hakkı
ise öncelikli alma hakkı vermez sadece
borçluyu borcunu ödemesi için zorlar.
Ø MK m950/2: Eğer bu tacirler arasında ise, buradaki zilyetlik ve
alacağın borçtan
kaynaklanması kanunen var sayılır.Dolayısıyla her iki taraf
tacir ve hukui işlem her iki
tarafın ticari işletmesini ilgilendiriyorsa hapis
hakkına ilişkin kıstaslar var kabul ediliyor.
Artık borçlu borcun burdan
kaynaklanmadığını ispatla yükümlü. İspat yükü yer değiştirir.
à ESNAF ß
ü TTK m15 : Esnaf ister gezici olsun ister bir dükkanda veya bir sokağın
belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla
bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca
çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve
sanat veya ticaretle
uğraşan kişidir.
ü Kural olarak esnaflar TTK hükümlerine tabi değillerdir.
ü TTK m20 : Esnaflarda TTK’nın 20.
Maddesinden yararlanabilirler. “Ücrete Faiz” maddesi. Esnaflarda işletmeleri
ile ilgili yapmış oldukları işlemler
yada görmüş oldukları hizmetler karşılığında ücrete hak kazanırlar, vermiş oldukları
avanslar ve yapmış oldukları masraflar karşılığında faize hak kazanırlar.
ü TTK m53: Esnaflarda işletme adı
kullanabilirler.
ü TMK m950/2: Hapis hakkından
yararlanırlar.
ü TİRK: Esnaf işletmeleri de TİRK
kapsamında rehin tesis edebiliyorlar.
4 aralık 2014 Perşembe
à TİCARET SİCİLİ ß
v SİCİL : Bazı haklara aleniyet sağlamayı amaçlayan ve bazı hakların
kazanılmasına
etki eden resmi kütüklerdir .
v Ticaret sicili : Ticari işletmelerle ilgili bazı haklara aleniyet sağlanması ve bazı
hakların kazanılmasına etki eden resmi sicildir.
v Aksi ispat edilinceye kadar doğru kabul edilir.
v Resmi siciller 1926 TTK ile düzenleniyor.
v Günümüzde ticaret sicilleri elektronik ortamda tutuluyor.
Ticaret sicilinin sahip
olduğu fonksiyonlar:
1) Aleniyet sağlamak (Açıklık
Sağlamak)
v Ticari işletme ile ilgili her türlü kayıtların 3. Kişiler tarafından
görülmesini sağlar.
Yani şeffaflığı sağlar.
v ÖRN : Gaziantep’te ki bir tacir İstanbul da ki bir tacirle bir iş yapmak
için oraya
gider. İstanbul’da ki tacir de “gerçekten böyle bir ticari işletme
var mı, sermayesi ne,
ortakları kimler..?” bunlar hakkında bilgi alır siciller
sayesinde.
2)
İspat Fonksiyonu
v Sicile kayıtlı bir şeyi ispat yükümlülüğünden kurtulur sahibi.
Sicilde yazanların
aksi ispat edilinceye kadar doğru olduğu kabul edilir.
3) Kontrol Fonksiyonu
v 3. Kişiler beyan edilen hususun doğru olup olmadığını gidip sicilden
kontrol
ederler.
4) Bazı Haklar Üzerinde
Tekel Sağlama
v Ticaret ünvanı tescil ve ilan edilmişse artık ticaret ünvanı sahibi
tescil etmiş olduğu
ticari ünvanı üzerinde tekel hakkı sağlayacaktır.
v 3. Kişiler aynı ya da ayırt edemeyecek kadar benzer bir ticaret
ünvanı
seçemeyeceklerdir.
Ticaret Sicilinin
Özellikleri
1) Aleniyet
v Ticaret sicili alenidir fakat 3.kişilerin inceleyebilmesi için ilgili
olduğunu
ispatlaması lazım.
v Tapu sicili ticaret sicilinden daha alenidir , dolayısıyla ilgili
olduğunun
ispatlanması şart değildir.
v İlgililer ücret ödemek şartıyla defterlerden belge alabilirler fakat
defterlerin dışarı
çıkarılması yasaktır.
2) Sorumluluk
v TMK m1007 : Tapu sicilinin yanlış
tutulmasından dolayı devlet sorumludur.
v Ticaret sicilinin yanlış tutulmasından dolayı meydana gelen
zararlardan devlet ve
ilgili oda (sicil hangi odanın bünyesinde tutulmuşsa) müteselsilen
sorumludur.
NOTLAR :
v Ticaret sicili sanayi ve ticaret odalarının bünyesinde kurulur.
v Çok gelişmiş şehirlerde sanayi odaları ve ticaret odaları ayrı
ayrıdır.
v Bir yerde sanayi ve ticaret odası ayrı ayrı ise ticaret sicili
müdürlükleri ticaret
odalarının bünyelerinde kurulurlar.
v Ticaret sicilinin nerede hangi
odanın bünyesinde kurulacağı ve yetki çevresinin
neresi olacağı bakanlık
tarafından belirlenir.
v Eğer ticaret sicili müdürlüğü bir ilçede kurulmuşsa sınırı ilçe ile
sınırlı, ilde
kurulmuşsa il sınırı.
v Ticaret sicili müdürlükleri duruma göre bazı yerlerde şube
açabilirler.
v Her ticaret sicilinin bir sicil çevresi var. Bunun amacı iyiniyetli
3. Kişiyi
korumaktır.
Ø Ticaret sicili müdürlükleri kimlerden oluşur?
·
Müdür
·
Yeteri kadar müdür yardımcısı
·
Diğer personeller
Ø Atanma usulleri Ticaret sicili yönetmeliğinde düzenlenmiştir.
Ø Müdür ve müdür yardımcılarının atanması ise yönetim kurulunun
teklifi ,
gümrük ve ticaret bakanlığının görüşü ve ilgili odanın meclisi
tarafından
yapılır. Aynı usullede görevden alınırlar.
Ø Diğer personeller İlgili odanın yönetim kurulu tarafından atanır.
(Kesin bilgi değil)
Ø Göreviyle ilgili olarak bu sicil müdürlüğü teşkilatındaki kişilere
karşı
işlenen suçlar kamu görevlisine karşı işlenmiş sayılıyor, yine bu kişiler
göreviyle ilgil işlemiş oldukları suçlarda kamu görevlisi gibi
cezalandırılıyorlar.
Ø Bunlar kamu görevlisi değillerdir bir meslek odası tarafından
ataması
yapılıyor ancak kamu görevlisi olmanın hüküm ve sonuçlarından
faydalanıyorlar.
3 Tür Sicil İşlemi Vardır ;
1) Tescil :Bir kaydın sicile ilk defa
yazılması işlemidir.
2) Tadil : Mevcut bir kaydın
değiştirilmesi.
3) Terkin : Mevcut bir kaydın silinmesi.
Bunların üçüde aynı usule
tabidirler ve üçüde tescildirler.
ààà TESCİL
Ø Iki şekilde olabilir;
i.
İstem üzerine tescil (Kural bu)
ii.
Re’sen ya da yetkili
kurumun talebi üzerine olabilir. (İstisnaen
bu uygulanır.)
a) Talep Üzerine Tescil
Ø Tescil talebinde bulunabilecekler; Tacirin kendisi, onun temsilcisi
yada Tüzel kişi tacirler
için tescil talebinde bulunmaya yetkili olan kişiler.
Ø Kural olarak tescil işlemi kesin tescil olmalıdır. Geçici tescil
kural olarak yapılmaz.
Ø İlgili sicil memurları ön incelemeyi yaparlar. Eğer eksiklik varsa
bu sicil isteminde bulunana
iletilir. İlgili kişi bunun düzeltilmesinin zaman
lacağı yada ticaret sicilinin vermiş olduğu
kararın doğru olmadığını düşünürse
buna itiraz eder. Buda belli bir zaman gerektirir.
Bu arada bir hak kaybının
olmaması için geçici tescil talebinde bulunabilecek ilgili kişi.
Fakat ana
kuralımız geçici tescilin yapılamayacağıdır.
Ø İçerik : Tescil talebinde bulunulan hususun tescil edilebilir bir
husus olması lazım.
Bu hususta mevcut
bir düzenleme yok dolayısıyla tescil memuru öncelikle bunu araştıracak.
Ø Ticari temsilciler tescil edilmek zorunda fakat ticari vekiller
tescil edilmek zorunda değiller.
Ticari vekil tescil talebinde bulunmuşsa
memurun bunu reddetmesi lazım.
ŞEKLİ : Yazılı ya da elektronik ortamda yapılabilir. Yazılı yapılacaksa
tescil talebinde bulunan
kişinin yetkili olduğunu ispatlaması gerekiyor.
Elektronik ortamda yapılanlarda güvenli elektronik
imza kullanıldığı için noter
onayına gerek yok.
·
İster elektronik ortamda olsun
ister yazılı olsun farketmez bütün tescil talepleri yazılı ve
dilekçe ile olur
ve dilekçenin arkasına tescil edilmesi gereken hususları gösteren dayanaklar
eklenir.
·
Sözlü tescil mümkün değildir.
·
Tescil talebinde bulunan
kişinin bir taahhütname vermesi gerekiyor. Bu verilen kayıtların
doğru olduğu
ve bu kayıtlardan doğacak hatalardan ticaret sicili memurunun sorumlu
olmadığına dair bir taahhütnamedir.
SÜRE :
ü Tescil talebi kural olarak kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça 15
gün içinde yapılmalı.
ü Eğer tacirin ticari işletmesi yerleşim yerinden farklı bir yerde ise
bu süre 1 aydır.
ü Derhal yapılması gerekenler;
àAnonim şirketin feshine ilişkin dava
àGenel kurul kararlarının iptaline ya
da butlanına ilişkin karar
àAnonim şirketlerde genel kurul
kararının tesciline ilişkin kararlar
ü 15 günlük ve 1 aylık süreler tescil için gerekli olgunun
gerçekleştiği ya da bununla ilgili
bir belge yada işlemin yapıldığı günden
itibaren başlar.
ü Sürelerin niteliği herhangi bir yaptırımı olmayan sürelerdir. Ne hak
düşürücü bir süre ne de zamanaşımı süreleridir. Bu süreler geçirildikten sonra
tescil için başvurulmuşsa yine
ticaret sicili memurunun bu işlemi yapması
gerekiyor.
Başvurunun yapılacağı
yetkili makam ;işletmenin merkezinin
bulunduğu yerdeki ticaret sicili
makamıdır.
ü Şubelerin tescili şubenin bulunduğu yerde yapılır.
ü Yabancı ticari işletmeler Türkiye’de bir şube açmışlarsa yerli
şubeler gibi tescil edilirler.
(İstisna kendi ticaret ünvanları ile ilgili
kayıtlar saklı kalır, ve bunlar açacakları ilk şube için
tam yetkili bir
temsilci atamak zorundalar.)
ü İlk aşamada bir ön inceleme yapar sicil memuru evrakların tam olup
olmadığına, kişinin
gerçekten o olup olmadığına bakar sonra maddi inceleme
aşamasına geçilir yani bu tescil
edilmesi gereken bir husus mu yada olgu doğmuş
mu yada olgu gerçekleşmişmi ona bakar.
Tescil talebi reddedilirse maddi
aşamada, tacir geçici tescil talebinde bulunabilir. Geçici
olmak şartıyla bu
işlem sicile kaydedilir. Tacir ya eksikliği giderir ya da ilgili memura
başvurur.
ü Ticaret sicili Türkçe tutulur. Ve buna dayanan tüm belgeler Türkçe
olmak zorundadır.
b) Re’sen yada İlgili Makamın Bildirmesi Üzerine Tescil
ü Talebe gerek kalmaksızın ticaret sicili memuru işlem yapabilir.
Kural olarak
re’sen de olsa ilgili makamın talebi üzerine de olsa Muhakkak
ilgili kişiden bir
talepte bulunması istenir.
ü İstisnası: Ticari işletme ticaret
siciline terkin edilmiş , bununla ilgili şubenin
bulunduğu yerdeki ticaret
sicili memuruna bir yazı gönderilir, bu yazı ile ordaki
ticaret sicili
müdürlüğü herhangi bir talebe bağlı kalmaksızın şubeyi sicilden
terkin eder.
ü Eğer merkez sicilden terkin edilmişse ilgili yazıyı alan şubenin
kayıtlı olduğu
ticaret sicili müdürlüğü şubeyi de sicilden terkin eder.
ü İflas Kararı : Otomatik olarak
ticaret sicili memurunca sicile tescil edilir.
ü Ticaret sicili müdürlüğü kendiliğinden bir olgunun tescil edilmesi
gerektiğini
tespit ederse veya ilgili kurumdan yada bir odadan bir olgunun
tescil edilmesi
gerektiği yada bir olgunun değiştirilmesi yada silinmesi
gerektiği ile ilgili bir
bilgi alırsa ticaret sicili müdürlüğü ilgili taciri bu
tescil işlemini yapmaya davet
eder. Ya da eğer mazereti varsa bunu bildirmesini
ister. Bir süre verir, her somut
olaya göre ayrı belirlenir süre. İhtimaller
;
1-Tacir gelir tescil işlemini yapar, burada
bir sorun kalmaz.
2- Kişi gelir ve gerekçeleri sunarak
tescil işlemi yapmasına gerek olmadığını
söyler. Bu mazereti değerlendiren
ticaret sicili memurluğu mazereti haklı
bulursa sorun kalmaz, haklı bulmazsa
yetkili asliye ticaret mahkemesine
başvurulur. Mahkeme dosya üzerinden inceleme
yapar ve tescile karar
verirse ticaret sicili memurluğu bunu tescil eder,
tescili reddederse mahkeme
burada sorun kalmaz.
3-Kişi gelmezse ve mazerette belirtmezse
bu durumda 1000 liralık idari para
cezası verilir o yerdeki en büyük mülki amir
tarafından. Aynı zamanda sicil
müdürlüğü yetkili asliye ticaret mahkemesine
başvurarak tescil işleminin
yapılmasına karar verilmesini talep eder.
ü Ticaret sicili memurluklarının vermiş oldukları kararlara karşı 8
gün içerisinde yetkili
asliye ticaret mahkemesine dava açılabilir. Bu süre
kararıb tebliğinden itibaren başlar.
ü İnceleme dosya üzerinden yapılır.
ü Dava Asliye ticaret mahkemesine açılır çünkü bu bir mutlak ticari
davadır.
àTescilin Hüküm ve Sonuç
Doğurduğu An ß
ü Bir tescil işlemi yapılır ve o ilan olunur.
ü Ticaret sicili kayıtları 3. Kişiler nerede olursa olsun tescilin
Türkiye sicili gazetesinde
yayımlandığı günden sonraki ilk iş gününden itibaren
hüküm ve sonuç doğurur.
ü Eğer ilan birden fazla nüshada yayımlanmışsa son nüshanın
yayımlandığı günden itibaren
süre başlar.
ü Hukuki işlemde ilan mı tescil mi esas alınır?
3. kişiler hakkında hüküm ve
sonuç doğurması bakımından ilanın etkisi vardır.
Ticari şirketlerin tüzel
kişilik kazanması içinse tescil yeterli. Bu anlamda ilana tabi değil.
ü Tescil işleminden sonnra eğer bir süre hesabı yapılacaksa , ilan
yani 3. Kişilere karşı
hüküm ve sonuç doğurmaya başladığı an bu süreler içinde
sürelerin başlangıcı kabul edilir.
ü Ticari şirketlerde tescil kurucudur, ilan edilmese de ticaret şirket
tüzel kişilik kazanmıştır.
àTescil ve İlanın Etkisiß
1.
İşleme etkisi :
1)Bu ya açıklayıcıdır yada bildirici :
Tescil ve ilan edilmesede hukuki işlem
geçerli.
2) Kurucudur : Tescil ve ilan edilmezse
hukuki işlem doğmaz yada bu hak
kazanılmış olmaz.
ü Kanunda aksi belirtilmedikçe yada kanunda aksi anlaşılmadıkça
ticaret siciline tescil açıklayıcıdır, bildirici etkiye sahiptir. Kurucu etkiye sahip olanlar ;
·
Ticari işletme rehninin
kurulması
·
Ticari şirketlerin tüzel
kişilik kazanmasında,
·
Ticaret ünvanının korunmasında
·
Ticari şirketlerin bölünmesi ya
da tür değiştirmesi.
b) Kişiler
Bağlamında olumlu yada olumsuz etkisi:
ü Olumlu etki: Tescil ve ilan edilmesi
gereken bir husus usulüne göre tescil ve
ilan edilmişse 3. Kişiler bunu
bilmediklerini iddia edemezler.
ÖRN : Eğer bir tacir Gaziantepte yetkili bir ticari temsilci atamış ve
bunu usulüne
uygun olarak tescil ve ilan ettirmişse Edirne’de ki biri bunu bilmediğini iddia
edemeyecek.
ü Olumsuz Etki : Tescil ve ilan
edilmesi gereken bir husus tescil edilmemişse 3.
Kişilere karşı ileri sürülemez
ancak onların bildiği yada bilmesi
gerektiği ispat
edilerek onlara karşı ileri sürülebilir.
ÖRN : Tacir birini ticari temsilci olarak yetkilendirir fakat bunu tescil
ve ilan
ettirmez. Fakat en çok iş yaptığı kişilere bunu mektupla bildirir. Ama
temsilci
sınırı aşan bir işlem yaparsa asıl tacir bunu ispat ederse burada
hüküm ve sonuç
doğurur 3.kişiler hakkında.
ÖRN: A kişisi B’nin ticari işletmesi ile
ilgili bir işlem yapmak ister ve ticaret
siciline gider ve onu inceler. Oradaki
kayıtlara güvenerek A bundan bir hak
iktisap eder. A’nın iktisap ettiği bu hak
korunur mu? (Tapu siciline güven ilkesine
benzer bir ilke ticaret sicili içinde
var mı?)
à Hayır, yoktur.
Görünüşe veya İlana
Güven İlkesi :
ü Kural olarak ticaret sicilinde tapu siciline güven ilkesine benzer
bir güven ilkesi
yoktur. Burada sadece ilana güven ilkesi vardır, yani görünüşe
güven ilkesi korunur.
ü TTK m37: Tescil kaydıyla ilan
edilen husus arasında bir aykırılık bulunursa,
tescildeki bu yanlışlığı
bilmeyen kişilerin ilana güvenerek yapmış oldukları işlemler
korunur.
ü Kural olarak bir husus tescil edilmişse bu Türkiye sicil gazetesinde
ilan edilir.
ü ÖRN:Tescil sırasında X kişisi
yanlışlıkla Y kişisi olarak ilan edilmiş. 3.kişide bu
Y kaydına güvenerek bir
işlem yapmış. Eğer bu 3.kişi bu tescildeki kaydı bilmiyorsa,
bilmesi
gerekmiyorsa yani iyiniyetli ise Y kaydına güvenerek yapmış olduğu işlem
korunur.
ü TTK m37’nin uygulanabilmesi için
şartlar ;
1.
Tescil gerçeğe uygun olmalıdır.
2.
Tescil edilmesi gereken bir
husus olması lazım.
3.
Tescil ile ilan arasında bir
farklılık olması lazım.
4.
3.kişinin iyiniyetli olması
lazım.
İSTİSNA;
ü NOT : TİRK m 5/4: Ticaret veya
esnaf sicilindeki kayda isnat edilerek rehin iktisap edenin
bu iktisabı
korunur.
ÖRN : Tacir A Gaziantep’te bir
ticari işletme almak ister. B kişisi elinde bir işletme
bulunduğunu söyler ve A
işletmeyi beğenir . A ticaret siciline gider inceler ve malik orada
B olarak
gözüküyordur. A şahsı da zaten malik olarak B’yi biliyordur. Ama aslında burada
bir yolsuz tescil vardır çünkü
işletmenin gerçek sahibi B’nin kardeşi C’dir. A ticaret siciline güvenerek B’nin elindeki
ticari işletmeyi devralır. Devir sözleşmesi yapılır. Devir için yazılı sözleşme
yeter. Tescil ve ilan edilir ve üzerinden 10 yıl geçer. A bu işletmenin maliki
olur mu?
ààà B sicilde malik olarak görünsede, işlem usulünce tescil ve ilan
edilse de, üzerinden 10
yıl geçse de A bunun maliki olamaz. Devletin kusuru
varsa A bunu devletten alır.
à Somut olayda A banka olsa ve B A’ya
kredi için gelse, A işletmeyi araştırsa ve B’ye ait
olduğunu görse ticaret
sicilinde ve bunun sonucu o işletme üzerinde rehin kurulsa bu korunur mu?
àààBunun korunması lazım TİRK m5/4 ‘e göre. Ama bunun haricinde tapu
sicilindeki
güven ilkesine benzer bir ilke ticaret sicilinde yoktur. Sadece
rehin hususunda böyle bir
istisna vardır o da TİRK’te düzenlenmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder