Zombi Diyarı

BİZE ZOMBİ DEMİŞSİN KARDAŞ?
Merhabalar okurlarım, muhteşem bir özlem içeren merhaba hem de. Okurlarım ile konuşmayı ne de çok özledim. Bir genel yayın yönetmeni edasıyla (EDA KİM! SÖYLE DİYORUM, KİM BU EDA!) ve artisliği ile yazıyorum bu yazımı :) (kaç ay oldu sayanınız var mı sahi?) İyi niyetli 3. sitemde, iyi niyetli yazarlarıma yer vermeye başladıktan sonra çok boşladım, kabul. Ama inanın vakit bulamıyorum. Hem yazarlarım aratmıyorlar beni eminim. Benden daha güzel yazıyorlar hatta.
Aslı, Bilal, Ezgi, Mehmet, Merve, Ömer Faruk, Serkan ve Uğur. (Katılanlar da olacak, bunun müjdesini vereyim hani :)) Farklı düşüncelere sahip olsalar da, hepsi muhteşem insanlar, hepsi. Kendi isteğiyle veya benim kararım ile aramızdan ayrılanlar da oldu tabi. Hepsinin yolları açık olsun… (diktatörlük vol123124125131) (özellikle Muhsin Gül’e buradan selamlar gönderiyorum, iyi ki kovduk valla onu) (Blogun adresini “muslumfc”den başka birşey yapmayı düşünüyorum, önerilerinizi beklerim bakın) (Serkan’ı da kovacağım da, 1 yazısı benim 5 yazım kadar okunuyor. Adamın çevresi geniş). Neyse ben yazacağımı yazayım, biraz da uzun yazayım. Sonra da sayfamı yine yazarlarıma bırakayım. Zaten yazı yayınlamaya da vakit bulamıyorum yazsam dahi. Çünkü maşallah yazarlarım yazıyor bolca, bana yer kalmıyor. :)

Şubat ayında birkaç günlüğüne İstanbul’a gittim. Birkaç akademik iş ve Efes-Fener maçını izlemek için. Eğlendim, yoruldum, gezdim, tozdum ama metroda otobüste metrobüste marmarayda yollarda birşeye dikkat ettim. İnsanlar bitik efendim. Hem de öyle bir bitiklik ki; hayat amaçları yok, bezmişler, intihar günah değil desen hemen zıplayacaklar ilk buldukları arabanın önüne. Zombili filmlerdeki zombiler gibiydi insanlar. Sorsan? Eve ekmek götürüyor herbiri. Veya okula gidip geliyorlar. Yahut başka bir telaş. Ama gerçeklik farklı. Hepsi mental olarak bitmiş. Gram gülümseme yok. Asık surat ve en yüksek seviyede negatif enerji (Türkçesini bulamadım negatif enerjinin). Sonra dönüp baktım, daha az bir seviyede de olsa aynısı benim çevremde de var. Antep’te de var, memleketimde de. Sokaklar zombilerle dolu sanarsın. O derece :/ Ne ara böyle olduk, ne ara bittik biz ülke olarak? Yaşam enerjimizi nerede kaybettik? Öğretmenlerimiz hiç mi hayat amacı yüklemedi kortekslerimize? Hep mi matematik? Hep mi mitokondri? Hep mi kovalent bağ? Hep mi alüvyon? Bu bir sorun, ve nasıl çözülür bilmiyorum inanın ben de. Gülmek çok mu zor? Veya ben mi çok gülüyorum? Neyse, bende soru çok. Yanıt da yok. Yanıt sizlerin.

Yaşadığım bir örneği vereyim isterseniz. Sınavlarda gözetmenlik yapıyorum. Her sınav dönemi 30 sınav, ondan önce yoğun bir sınıf listesi hazırlama telaşı ve akıl bulandıran bolca sorun. Bu yoğun tempoda sınıfı gözlemlerken, öğrencilerimize de bakıyorum. Çoğu bitap, bezgin, yorgun, bitkin. Ama bazıları var ki, daha felaket bir durum: Kurtlar Vadisi oyuncu seçimlerine gittiklerini sanan öğrenci topluluğu. Çünkü öyle kasıntı, öyle yapmacık, öyle şekil meraklısı öğrenciler var ki, kendilerini o dizide sanıyorlar. Bu onların karakterlerine işlemiş hatta. Kimliği masaya koymalarını istediğimizde sertçe masaya çarpanlar, seviyesizce üslup bilmeksizin konuşanlar, Kurtlar Vadisi sahne geçişlerinde sertçe ayağını yere vurarak, elinde tespih, sınıftan çıkanlar, 0 (sıfır) güleryüz ve asık surat sergisi. Peki bunlar normal mi? %100 eminim ki kesinlikle değil. Peki sebebi ne? O aptal dizi diye düşünüyorum. (Evet, o dizi aptal bence. Şahsi kanaatim bu. İzleyenler değil, onlara saygım sonsuz. Dizi aptal). Peki bu öğrencilerimiz ileride ne olacaklar? Bunları yine yapmayacaklar mı? Tabi ki yapacaklar. Peki 60-70 senelik bir yaşam, kendi içinden geldiği gibi yaşamayarak, kızlara cool (kuuuul, havalı) görünmek için kasıntılı hareketler yaparak, asık suratla ölmeye yaklaşarak geçer mi? Buna yaşam mı denir? Eğer denmezse ne diyelim? Bunu bir diziye indirgemem biliyorum ki yanlış ama ne olur söyleyin bana, nedir bunun başka etkin bir sebebi? Nedir? ? ?

Aslında daha da uzatırım bu yazıyı ama seni de sıkmak istemiyorum okurum. Sen eğlenceli yazıları hak ediyorsun. Mutlu, gülümsemeli yazıları. Herkes hak ediyor hatta. Tebessümü. Öyleyse bir müjde vereyim. (belki de müjde değil. Ama müjde yani. Bence müjde. Bence)(Müjde de kim!!!) İnşallah yazın yeni birkaç gezi yazısı ile mutlumsu yazılarımı seninle paylaşabilirim sayın okurum. Var yani öyle bir ihtimal. Büyük bir ihtimal hem de. (Gideceğim ülke vize verirse)


Gevezelik yapmayayım daha fazla, içimi de döktüm. Oh rahatladım. Hızlı bir bitiriş de yapayım: Hadi ben kaçtım. Kalın sağlıcakla okurcanlar-okurnurlar!

Yorumlar